Bellatores
Döneminin Baş Seherbazı, Ezekiel Harris tarafından kurulan örgütün anlamı Adaletin Savaşçılarıdır. Resmi olarak 1970 yılında kurulan ve kendisine bu ismi veren grup, aslında 1960 yılından beri gizliden gizliye varlığını sürdürmektedir.
Bu topluluk, tek bir amaç için kurulmuştur; adalet. Sihir bakanı Austin Hudson’ın adaletsizce sürdürdüğü 35 yıllık hükümdarlığa ve insanların inatla yok saydığı diktatörlüğe dur demek için, özgürlükçü ve yenilikçi bireylerin bir araya toplanmasıyla oluşmuştur. # Devamı İçin TIKLAYINIZ!
Scuta
Ingemar Byström tarafından ‘Düzenin Kalkanı’ adı altında kurulmuşlardır. 1970 yılında, Bellatores gibi güçlü bir örgütün ortaya çıkışı ile, birnevi mecburiyet sebebiyle savunma gücü olarak ortaya çıkmıştır.
İlk kuruluş amaçları düzeni (Bu vesileyle aslıda Sihir Bakanı ve bakanın inançlarını) korumak olsa dahi, çoğu üyenin katılım amacı doğrultusunda daha nebze Bellatores’u ortadan kaldırmak şeklinde amaç kayması oluşmuştur. Buna rağmen liderleri Byström, bu amacı reddederek tüm isteklerinin halk tarafından demokratik yollarla beş kere seçilmiş olan bakanı ve bununla beraber düzeni korumak olduğunu birçok kez belirtmiş, belirtmeye devam etmektedir. # Devamı İçin TIKLAYINIZ!
KARAKTER DEĞİŞİM ARACI
♣ Karakter Değiştir ♣
K.Adı:
Şifre:

HOGWARTS: AÇIK!
TARİH: ŞUBAT 1976

Paylaş
 

 Gece Yarısı Sonatı

Önceki başlık Sonraki başlık Aşağa gitmek 
Elizabeth Theresa Boleyn
Sanatçı & Ünlü
Ϟ Rp Beğenileri : 6

Elizabeth Theresa Boleyn
Sanatçı & Ünlü
Saatin akrebi yelkovanı tam da karanlık göğe ulaşmak üzereyken yakaladığında, işte o zaman ölümün varlığı soğuk rüzgara bırakır kendini. Varlığı sorgulamak ve karamsarlık olarak adı çıkan bu rüzgar uyuyamayan pek çok bilince sinsice sızar, kara lanetini beynin her yerine dağıtır ve bundan zevk alır. Gece uyuyamamakla lanetlenenler ise sabahı düşünceleriyle boğuşarak bekler, varlığını sorgular ve cevapsız kalacak sorular listesine bir yenisini ekler.

Karanlığın getirdiği, ilk bakışta sınırsızmış gibi görünmesine rağmen, üzerine iyice kafa yorulursa biteceği kesin bir nokta olan özgürlük ve pek çoğunun kaçınmaya çalıştığı gerçeklikle baş edemeyen kişilerdir gece uyuyamayanlar. Günlerini başkalarını izleyerek, mutlak bir oyalanma dürtüsüyle geçiştirirler. Ancak gece bastırdığında artık kafalarını yoracakları, düşüncelerini odaklayacakları ve bilinmezliğin pusunu üzerine bir yorganmış gibi geçirmekte olan gözlerini dikecekleri hiç bir şey kalmaz. Sadece yüreklerinden taşmakta olan, yaşamın rahatsız edici varlığının duyumsanması vardır. Gündüzleri soyutlanarak kurtuldukları anlamsızlık, artık saklanamayacakları bir yerdedir.

Bazılarında uyku sorunlarını başlatan şey kabuslardır. Uykuya, uyumaya ve zihni her türlü saldırıya açmaya duyulan büyük korku onları öylesine kontrolü altına alır ki, aslında birbirine girmiş seslerden çok daha fazlası olmalarına rağmen, hiçbir sözcük rahatlatamaz telaşlı zihinlerini. Korkarlar. Kendi bilinçlerinden korkarlar, sabah geldiğinde alıştıkları gecenin olmamasından korkarlar. Kendi kalplerinden, en derin arzularından korkarlar. Masum ruhlarını ölüme, özgürlüğe değin esir tutacağına yemin eden anılarından korkar onlar en özünde, oldukları ve olabilecekleri kişi en büyük düşmanları haline gelir.

Gece uyumayanların hepsi bir avuç korkak mıdır o zaman? Bazılarında iş biraz daha farklı ilerler. Onlar geceden korkmaz, gece onların yuvası, karanlık ise hayattaki tek mutluluklarıdır. Sabaha, güneşe ve saf mutluluğa uyum sağlayamayanlardır onlar. Bu kötü bir insan oldukları anlamına gelir mi peki? Onların da kendi korkuları vardır. Sevmekten, ruhlarını birine adamaktan kaçınırlar, kendilerini gecenin karanlığında boğmak ve sonsuza kadar duygularını zihinlerinin kapanında kısılı tutmak isterler. Kalplerinde acı çeker onlar, yalnızca bunu hissetmekten o kadar uzun süre kaçınmışlardır ki, nasıl bir şey olduğunu unuturlar.

Elizabeth küçüklüğünden beri gecesini gündüzüne katar, güneşin doğudaki yükselişinden uyuyarak kaçardı. İnsanlara bunu belli etmekten kaçınması, yüreğinde bir yerlerde kendine karşı duyduğu, sevgiyle beslenen korkuyu yok etmiyordu. Bu onu ne kadar bencil biri yaparsa yapsın, sabahla yüzleşmek istemezdi.

Bir yerlerde saat gecenin yarılandığını yüksek sesli bir 'gong' ile ilan ederken, başından yükselen ve yavaşça ağrıya dönüşen sızıyı yok saymaya çalıştı sarışın kadın. Beynini biri iğne batırıyormuşçasına acıtan ağrı, bir önceki gecenin iki saatlik uykusuyla bir araya gelerek 'uyanık olduğun her saniyeden nefret etme' duygusunu sonuna kadar hissettirme mücadelesini kazanıyordu.

Koyu renk, kubbeli yatağından ayaklarını zahmetle sarkıttı. Ay ışığı pencerelerini delip geçiyor, kırık bir bardak kahvenin cam parçalarıyla zeminde buluşarak odanın her yerine yansıtıyordu kendisini. Asasını şifonyerden almaya bile enerjisi olmayan kadın, kendini gerisingeri yatağa atarak, sabahını tavanı izleyerek bekleme dürtüsüne zorlukla karşı koydu. Nedensiz bir şekilde içinden yükselen ağlama ihtiyacı, darmadağın saçlarının yansıdığı aynaya olan ilk bakışmasıyla yerini acınası bir kahkaha isteğine bırakırken savsak adımlarını piyanosuna yöneltti. Ne yaptığının farkında sayılmazdı, zihninde hakim olan tek düşünce hayatının tek amacının lanet piyanoya ulaşmak olduğuydu.

Rastgele bir tuşa bastı titreyen parmağıyla. Ona büyük gelen terliğinin içinde kayıp giden sağ ayağıyla pedalı iyice bastırdı, kar beyazı çalgıdan yükselen ses gecenin sessizliğini bıçak gibi kesmeye devam etti bunun üzerine. Boğazına oturan yumruyu yutkunmak yerine o ana kadar yan olan oturuşunu düzeltti ve parmakları tuşları kendiliğinde bulurken gözlerini kapattı.

Gözlerini açmadan bir tuşa daha bastı Elizabeth. Çok yavaş çalıyor, geceye saygı gösteriyordu. En çok sevdiği özelliklerinden biri peşinden gelen sessizlik olan karanlığı zihninden selamlıyor, bir sonraki tuşu adeta okşarken pedalı biraz öncekinden daha uzun süre basılı tutarak gündüze gelmemesi ve onu bu yalnızlıkla bırakması için yalvarıyordu. Ay yükseldiği gökte birkaç bulutun arkasına saklandıkça oda karanlığa gömülüyor, bir anda çalışı hızlanmaya başlayan Elizabeth'i kontrol eden sadece sezgileri oluyordu.

Çaldığı şarkının adını hatırlamıyordu, ama önemli miydi? İster tamamen o anki uydurması, ister en ünlü piyanistlerin en güzel eserlerinden biri olsundu, yükselen ses kalbini okşar ve duvarlardan sekmeye devam ederken güvendeydi. Müziği kah öfkeydi, kah azim, kah kabullenme, kah nefret; sadece çalmaya devam etmeliydi.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Gece Yarısı Sonatı
Önceki başlık Sonraki başlık Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Hogwarts-RPG :: İngiltere :: Merovenjlerin Şatosu-