Bellatores
Döneminin Baş Seherbazı, Ezekiel Harris tarafından kurulan örgütün anlamı Adaletin Savaşçılarıdır. Resmi olarak 1970 yılında kurulan ve kendisine bu ismi veren grup, aslında 1960 yılından beri gizliden gizliye varlığını sürdürmektedir.
Bu topluluk, tek bir amaç için kurulmuştur; adalet. Sihir bakanı Austin Hudson’ın adaletsizce sürdürdüğü 35 yıllık hükümdarlığa ve insanların inatla yok saydığı diktatörlüğe dur demek için, özgürlükçü ve yenilikçi bireylerin bir araya toplanmasıyla oluşmuştur. # Devamı İçin TIKLAYINIZ!
Scuta
Ingemar Byström tarafından ‘Düzenin Kalkanı’ adı altında kurulmuşlardır. 1970 yılında, Bellatores gibi güçlü bir örgütün ortaya çıkışı ile, birnevi mecburiyet sebebiyle savunma gücü olarak ortaya çıkmıştır.
İlk kuruluş amaçları düzeni (Bu vesileyle aslıda Sihir Bakanı ve bakanın inançlarını) korumak olsa dahi, çoğu üyenin katılım amacı doğrultusunda daha nebze Bellatores’u ortadan kaldırmak şeklinde amaç kayması oluşmuştur. Buna rağmen liderleri Byström, bu amacı reddederek tüm isteklerinin halk tarafından demokratik yollarla beş kere seçilmiş olan bakanı ve bununla beraber düzeni korumak olduğunu birçok kez belirtmiş, belirtmeye devam etmektedir. # Devamı İçin TIKLAYINIZ!
KARAKTER DEĞİŞİM ARACI
♣ Karakter Değiştir ♣
K.Adı:
Şifre:

HOGWARTS: AÇIK!
TARİH: ŞUBAT 1976

Paylaş
 

 Eceli Bulanlar

Önceki başlık Sonraki başlık Aşağa gitmek 
Queenie N. Rischer
Muggle Bilimleri
Ϟ Rp Beğenileri : 9

Queenie N. Rischer
Muggle Bilimleri
Tarih: 1954

Her zaman yüzünde olan kocaman gülümsemesinden nedense eser olmayan minik kız, yavaşça adımlıyordu merdivenleri. Genellikle dans ederek indiği merdivenleri bu sefer sakince iniyordu. Onun yaşında neşeli küçük bir çocuk için tuhaf durumdu bu. Özellikle minik bir şeytan için fazlası ile alışılmadıktı bu kadar sakin olması. Normalde onu görenler ya hep dans ederken ya da koşarken görürdü. Ama bugün öyle değildi. Küçük kızın odasından dans ederek ve şarkı söyleyerek çıktığını gören bir evcini onu yarı yolda durdurup azarlamıştı. Ona böyle acı dolu bir günde bu davranışının doğru olmadığı ile alakalı sözler söylemiş ardından tek bir başka söz bile etmeden gitmişti. Küçük kız, arkasından bugün ne olduğunu sormuştu ama hiçbir yanıt alamamıştı. Ne olmuş olabilirdi ki bugün? Neden acı dolu olabilirdi bugün? Kont sinirli falan mıydı acaba? Kont’un siniri de bir acıdan falandı da ondan mı acı doluydu gün? Şimdi bir düşündüğünde ev cinleri daha önce sadece kontun sinirli olduğu günlerde onu böyle uyarmışlardı. Kontun sinirli olduğu bir gün olsa gerekti yine. Başka ne olabilirdi ki? Uyandığında giymesi için de siyah bir kıyafet ve ayakkabıların ayırıldığını görmüştü. Göze batmaması için ayırmışlardı herhalde onu da. Çünkü normalde kendisi seçerdi küçük kız giyeceği kıyafetleri.

Onun iyiliği için yapıyorlardı bunu. Kont ona kızmasın diye. Yine de evcinin tavrı sinirini bozmuştu küçük kızın. Kontun çevresinde zaten dans etmezdi. Böyle uyarılmaya ihtiyacı yoktu onun. Hem artık tam altı yaşındaydı. Her şeyi yapabilirdi o. Gidip o ev cinini Mary’e şikâyet edecekti. Tabi ya! O gününü gösterirdi bu utanmaz ev cinine. Biraz da yalan söylemesi gerekirdi tabi bunları söylerken, ama hak ediyordu o evcini bunu. Küçük kıza şu günde odasından çıktığı ilk anda nasıl kızardı!? Mary gösterirdi ona gününü. Gösterirdi di mi? Ah kimi kandırıyordu. Dürüst olması gerekirse Mary bir şey yapar mıydı aslında emin bile değildi. Daha öncesinde hiç böyle bir şeyle gitmemişti kadının yanına. Ama emin olduğu bir şey varsa o da bu şatoda küçük kıza bir kar tanesi kadar olsa bile değer veren tek kişiydi. Bu durumda ondan başka yanına gidebileceği biri yoktu kızın. Evde yanında olan, ona en sonunda her küçük çocuğun ihtiyacı olan sevgiyi veren tek kişi oydu. Etrafında o kadar insan ona sevgi göstermezken kadının sevgisi çoğu noktada ona inanılmaz gibi geliyordu, ama bir yandan da o kadar da gerçekti bu sevgi. Kadın elinden geldiğince kıza yardım ediyor, onun yanında oluyordu. Ve koskoca şatoda bunu yapan tek kişi de oydu.

Aşağıya indiğinde kara kara giyinmiş birçok insan gördü. Üzgün insanların böyle giyindiğini görmüştü küçük kız daha önce. Acaba bu kadar insan neye üzülmüşlerdi. Bu yüzlerin çoğunun pek sık görmediği ya da hiç görmediği yüzler olduğunu fark etmiş ve neden burada olduklarını anlamlandıramamıştı. Kont bir şey mi yapmıştı acaba? Bu kadar insan da belki onun yaptığı bir şeyden dolayı üzülüp ona isyan etmeye gelmişti. Ama ne yapacaktı ki Kont? Başka bir şey olsa gerekti. Hem bazıları üzgün bile gözükmüyordu. Sıkılmış gibiydiler, ama kesinlikle üzgün değildiler. Tanıdık yüzlere göz gezdirip Mary’i aradı küçük kız bu yüzler arasında, ama bulamadı. Evde bu kadar insan varken o neredeydi? Misafirler onun misafirleriydi. Onları karşılayıp yanlarında olması gerekirdi. İçerde çok fazla insan birinin ölümü üzerine konuşuyorlardı. Bir kadının. Kimin ölümü olduğunu daha duyamadan Mary’i armaya koyuldu küçük kız. O açıklardı ona ne olduğunu.

Hızlı adımları ile evin içini aramaya başlayan küçük kız ne sıra bu adımların koşmaya döndüğünü bilmiyordu. Dışarıya doğru koşuyordu şimdi nereye gideceğini bilmiyordu bile. Dışarda aradığı kişiyi nerede bulabileceğini bilmiyordu bile. Neyse ki bilmesine gerek kalmamıştı.  Queenie dışarıda pek fazla ilerleyemeden bir el onu durdurmuş, sonra da onu kendine doğru çevirmişti. Elin sahibinin yüzüne bakmayan minik kız adamın elinde bir eldivenin olduğunu adamın kolundaki sıkı tutuşu ile kolunda hissettiği belirli yerlerdeki batmalardan anlamıştı. Elin sahibi konuşmaya girişti hemen.

“Mary’e bari ölümünde saygı göster!”

Elin sahibinin yüzüne bile bakmayan küçük kız kolunu kurtardığı gibi içeri koşmuştu. Başka Mary’den bahsediyorlardı kesin. Queenie birçok kişiye saygısızca davranmıştı kesin. Onlardan biriydi kimse bu ölen. Onunla aynı evde yaşayan Mary değildi ölen. Hem neydi o ölüm? Daha önce hiç görmediği kişiler hakkında söylendiğini çok duymuştu. Olmayan kişiler hakkında söyleniyordu hep. Ama Mary vardı. Onu birçok kez görmüştü Queenie. Gördüğü bir kişi nasıl ölebilirdi ki?

İçeriye girerken bir kaç kişinin koridorun öbür ucundan dışarıya doğru doğru süslü püslü bir tahta parçasını taşıdığını gördü. Ne olduğunu bilmiyordu o şeyin. Ama baya ağır görünüyordu. İçerde bir köşede kendi aralarında konuşan birkaç kadını görmesi ile gözlerini onlara dikti küçük kız. Onların konuşmalarından göremeyeceği bir şekilde arkalarına doğru yerleşti. Kadınlar kendileri zaten bir sebepten bir şeylerden saklanıyor gibilerdi. Kendileri saklanırken Queenie’nin arkalarında onları dinlediğini fark etmezlerdi. Bu kadınların kendi aralarındaki konuşmalarını dinleyerek anlayabilirdi belki bu ölen Mary’nin kim olduğunu.

Ölmüş diyorlardı. Ama anlayamıyordu küçük kız. ‘Kont’un eşi’ diyorlardı hem. Onun hakkında ölü diye bahsediyorken şakalaşıyorlardı herhalde. “Ecel onları da buldu işte. “ demişti kadınlardan biri. Ecel, Queenie bu kelimeyi de daha önce duymuştu. İnsanlar onun babasından ne zaman bahsetseler geçerdi bu kelime konuşmanın bir kısmında ölümle birlikte. Ecelin bulduklarındandı o da. Ecel bir insanı nasıl bulurdu? Hiç görmediği kişiler hakkında söyleniyordu hep. Onlar küçük kızın dünyasında hiç var olmamış olanlardı. Ama Mary vardı. Onu daha geçen günlerin birinde görmüştü. Pek de iyi görmemişti ama görmüştü. Ecel onu gerçekten bulmuş muydu? Ecel birini bulunca ne oluyordu? Hem nerden biliyorlardı ecelin bulduğunu. Belki onlar eceli buluyorlardı.  

Kadınlardan biri eliyle şimdi dışarda olan tabutu göstererek konuşmaya girdi. “Eh, en azından tabutunun işlemeleri hoş. Bunların bir benzerini yeni evimin duvarına yaptırırım belki. Kontun eşi de bari gitmişken buna yaramış olur.”

Gözleri tabutu bulmasıyla sulanmaya başlamıştı küçük kızın. Artık anlıyordu ama inanmak istemiyordu. Yoktu. Ama nasıl olmazdı. Biri tamamen nasıl yok olurdu ki. Daha geçen gün vardı. Onu görmüştü. Hem o süslemeli kocaman tahta parçası Mary’nin değildi. Evde o kadar büyük ve süslü bir eşya olsa bilirdi küçük kız. O Mary’nin olamazdı. Dışardan birinin olduğu tarafa doğru kıza seslenmesi ile kadınlar susmuş arkalarındaki kıza bakmışlardı.

Gözlerin üzerine gelmesi ile yukarı merdivenlere doğru koştu. İstemiyordu, onların söyledikleri hiçbir şeyi daha fazla dinlemek istemiyordu. Orada o tahta her neyse artık ona yaklaşmak da istemiyordu. Sadece saklanmak istiyordu. Kimseyi görmemek ve saklanma yerlerinden birinde ağlamak. Yukarı çıkarken adımları onu tanıdık bir kuleye götürdü. Daha odaya varmadan Kanlı Şeytan’ın sıkça mırıldandığı şarkı kulaklarına ilişti küçük kızın. Odaya girmesi ile durmamasını umuyordu küçük kız kadının. Belki bu sesle sakinleşirdi. Ağlamak istemiyordu çünkü. Ağladığında hep başı ağrıyordu. Hem burnu akarsa silebileceği bir şey bile yoktu yanında. Sakinleşmeliydi, ama odaya girmesiyle tam tersi olmuştu.

Ağlıyordu ama orada onu sakinleştirebilecek hiçbir şey yoktu. Kadının sesi de durmuştu, odaya girmesiyle korktuğu şey olmuş kadın şarkısına devam etmemişti. Ne zaman küçük kız odaya girse şarkı söylemeyi hemen keserdi kadın zaten. Neden bu sefer farklı olmasını beklemişti ki? Odaya girmesiyle başlamış bu ölüm sessizliğinde kendine sarılıp ufacık bir destek almaya çalışıyordu. Onun ağlama sesinden başka bir şey duyulmuyordu odada. O ses de pek fazla bir ses değildi, en sonunda sesli ağlayan biri değildi küçük kız.

Çığlık attı küçük kız. Çığlıklarıyla birinin gelmesini, bir tepki bekliyordu. Çığlıkları ve hıçkırıkları son bulmazken hiçbir ses yoktu, yalnızdı. Ne kadar çığlık atarsa atsın kimse gelmeyecekti. Hem sesi de kısılmıştı. Ne kadar çok çığlık attığını bilmiyordu bile. Artık sesi çıkmayan kız bağırmaya çalıştı bir kez daha, ama sadece bir nefes veriş olarak çıktı bu. En sonunda tüm yorgunluğu ile sırtının üzerine yatıp boş tavana gözlerini diktiğinde cildinin buruş buruş olduğunu, saçlarındaki değişimi fark edebilecek halde değildi. Ölüm beyazıydı Queenie’nin saçları. Portreden küçük kızın her bir hareketini izlemiş olan Kanlı Şeytan kızın saçlarını görmesiyle şarkısına devam etmişti. Kadının sesini duymasıyla gözlerini kapatan minik cadı, uzun bir uykuya daldı. Vücudundaki değişimlerin farkında bile değildi rüya âleminin derinliklerine dalarken. Uyandığında Kanlı Şeytan her şeyi açıklamak için orada olacaktı.

Hakkında ilk duyumlar aldığında çok istediği bu gücün kendisinde de olduğunu duymak kızı neşelendirememişti bile. Kanlı Şeytan ona durumu açıklarken kız kadına bakamıyordu. Gözleri hep diğer boş portrelerde gezindi kızın. Bazısında sadece boş bir koltuk, bazısında ise dümdüz bir duvar vardı. Aslında bir portre oldukları buradan anlaşılıyordu. Küçük kız onların neden boş olduğunu merak etmişti şimdi. Ama bunu sormaya bile gücü yoktu. Karşısındaki kadın kendisine yeniden bu gücü anlatırken en azından dinliyormuş gibi durmalıydı. Ama bunu da yapacak gücü yoktu. Daha fazla dayanamayan küçük kız az önceki gibi kendini yere atıp boş tavana bakmaya başladı. Kadın kendisinin dikkatini çekmek için her şeyi yaparken, Queenie hiçbir şeyi duymuyordu.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://www.hogwarts-rpg.com/t5964-queenie-nightingale-rischer-l
 
Eceli Bulanlar
Önceki başlık Sonraki başlık Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Hogwarts-RPG :: İngiltere :: Merovenjlerin Şatosu-