Bellatores
Döneminin Baş Seherbazı, Ezekiel Harris tarafından kurulan örgütün anlamı Adaletin Savaşçılarıdır. Resmi olarak 1970 yılında kurulan ve kendisine bu ismi veren grup, aslında 1960 yılından beri gizliden gizliye varlığını sürdürmektedir.
Bu topluluk, tek bir amaç için kurulmuştur; adalet. Sihir bakanı Austin Hudson’ın adaletsizce sürdürdüğü 35 yıllık hükümdarlığa ve insanların inatla yok saydığı diktatörlüğe dur demek için, özgürlükçü ve yenilikçi bireylerin bir araya toplanmasıyla oluşmuştur. # Devamı İçin TIKLAYINIZ!
Scuta
Ingemar Byström tarafından ‘Düzenin Kalkanı’ adı altında kurulmuşlardır. 1970 yılında, Bellatores gibi güçlü bir örgütün ortaya çıkışı ile, birnevi mecburiyet sebebiyle savunma gücü olarak ortaya çıkmıştır.
İlk kuruluş amaçları düzeni (Bu vesileyle aslıda Sihir Bakanı ve bakanın inançlarını) korumak olsa dahi, çoğu üyenin katılım amacı doğrultusunda daha nebze Bellatores’u ortadan kaldırmak şeklinde amaç kayması oluşmuştur. Buna rağmen liderleri Byström, bu amacı reddederek tüm isteklerinin halk tarafından demokratik yollarla beş kere seçilmiş olan bakanı ve bununla beraber düzeni korumak olduğunu birçok kez belirtmiş, belirtmeye devam etmektedir. # Devamı İçin TIKLAYINIZ!
KARAKTER DEĞİŞİM ARACI
♣ Karakter Değiştir ♣
K.Adı:
Şifre:

HOGWARTS: AÇIK!
TARİH: ŞUBAT 1976

Paylaş
 

 Nightingale Çay Saati

Önceki başlık Sonraki başlık Aşağa gitmek 
Queenie N. Rischer
Muggle Bilimleri
Ϟ Rp Beğenileri : 9

Queenie N. Rischer
Muggle Bilimleri
Tarih: 03.11.1967


Şatonun mutfağında önüne aldığı tepsiyi istediği atıştırmalık kurabiyelerle doldururken köşedeki evcinlerinden birine seslendi Queenie. “Bana biraz su getirebilir mis- Çoktan getirmişsin bile. Teşekkürler.” Dedikten sonra su dolu demliği alıp asasının ucunu dokundurduktan sonra suyun sıcaklaşmasını hissetmişti genç cadı. Sıcak suyu ayrı bir kapta kurumuş çay yaprakları ile beklemeye alıp sabah kahvaltısında yediklerinin kaplarına baktı. Tek başına yemiş olduğundan ve evcinlerine ek iş çıkartmayı sevmediğinden yemek kapları yine ortada duruyordu öyle. Zaten sayıları gitgide azalıyordu. Koskoca şatoda her işe koşmaya çalışan bu evcinlerinin sayısının en son kaça düştüğünü tam olarak kestiremiyordu bile Queenie. Beş miydi? Yoksa altı mı? Yoksa en sonunda Kont Beyler hepsini satma kararı falan alıp şu an mutfakta olan evcinini mi bırakmıştı sadece? Hiç ama hiç bilmiyordu. Koskoca şatoda evcini gereksinimi gayet fazlayken Kont Beylerin ne yapmaya çalıştığını da anlayamıyordu. Ama bunlar umurunda da değildi, en sonunda onu bu işler ilgilendirmezdi. O kendi dertleriyle ilgilenseydi iyiydi.

“Kendi dertleri mi? Ne derdin var senin yine saçmalıyorsun. Yediğin önünde yemediğin arkanda daha ne istiyorsun?” Alaycı bir tonda olan bu sesin  kafasının içinde yankılanması üzerine bir anlığına da olsa yanında birilerinin olduğunu unutan Queenie yapıştırmıştı cevabı.

“Ah dertlerimden biri geldi işte.”

“Si-sizi r-ra-raahatsız mı e-ettim?”

Korkak bir şekilde konuşan evcinine döndüğünde kendisine doğru sinir bozucu bir gülümseme ile bakan Louhi’yi de görmüştü. Bir anda paniğe kapılıyor gibi olsa da onları sadece kendisinin görebildiğini hatırlayacak kendisini rahatlatmaya çalıştı. Louhi kişiliklerinden en sakin olanlardandı. En azından şu an kontrolü o alsa bile başına bir bela gelmeyeceğini biliyordu. Yüzünde kocaman gülümsemesiyle mükemmel bir kadın görünümünde ortaya çıkardı Louhi hep. Üstünde beyaz elbisesi ile adeta tüm saflığıyla melek gibi olan duruşu ise büyük ihtimalle Queenie’yi en çok korkutan şeydi. Çünkü onun aslında nasıl olduğunu biliyordu. Fazlasıyla alaycı ama bir o kadar da zekiydi o.

“Ben kendi kendime konuşuyordum. Sen bana bakma.”

En sonunda evcine dönüp bunları söyleyebilmişti. Bu sözlerden sonra ufakta olsa rahatlayan evcini mutfaktan çıkıp başka yerlerde işine devam etmeye geçmişti. Evcininin mutfaktan çıkmasıyla çatılmış kaşları ile Louhi’yi öncesinde gördüğü yere dönmüştü genç cadı ama az önce orada görünse de şimdi yoktu. Böyle anlık ortaya çıkmaların ardından kaybolmalara diğer kişiliklerinde alışıktı. Fakat Louhi’nin böyle şeyler yapmadığını bildiğinden hâlâ daha bir anda yeniden ortaya çıkma ihtimalinin olduğunu aklında bulundurmadan edemedi.

Ne kadar süreceği belli olamayan sessizliği değerlendirme kararı alan Queenie, öncesinde gözüne batmış olan kirli kaplarına gözünü dikti. Hâlâ burada yerindeyken yarım kalan bu işini halletmeliydi. Asasını yeniden eline alan genç cadı scourgify tılsımını kaplara uyguladıktan sonra rahatça işine devam edecekti. Ama korkulu rüyası derdi başka şeyler düşünüyordu onun için.

“Ah çok dertliyim-ühü-çok mutsuzum-ühüühüüüü... Çok işim var-hüüü~ Bunu cidden bir iş mi olarak görüyorsun? Sadece asanı doğrultup bir şeyler söyledin. Neresi iş bunun!?”

Başta kendisini taklit ederek başlayan bu ses ardından bağırmayla bitince yerinde sıçramıştı Queenie. Sadece bir çay saati yapmak istiyordu, buna bile hakkı yoktu herhalde. Derdinin konuşmaları sinirini bozarken hiçbir duygusunu dışa vurmamaya ve kendisini olabildiğince sakinleştirmeye çalışıyordu. En sonunda onun gözünde duygularını dışa vurmuş olursa onları gerçek kılmış olacaktı. Her şeyi ama her şeyi içinde yaşamalıydı.

“Gerçekten dışından bana hiçbir tepki vermeyerek kendine bir iyilik yaptığını mı düşünüyorsun?”

Bu sözleri de duymasının ardından bir şey deneme kararı almıştı. İşe yarar mıydı? Hiç bilmiyordu ama denemekten zarar gelmezdi herhalde. Mutfakta gözlerini gezdirerek Louhi’yi aramış, en sonunda da dolaplardan birine yaslanmış ona bakarken gördü. Elindeki asayı odanın ortasında duran masaya koyduktan sonra Louhi’ye doğru yürürken aslında yapacağı şeyin tam anlamıyla işe yarayıp yaramayacağını bilmiyordu.

“Evet daha kolay sakinleşmemi sağlıyor bu. Her neyse Louhi, neden geldiğini biliyorum. Sana bir önerim var. Eğer beni şu çay içme saatimde yalnız bırakırsan o kitabı bugünlük açmayacağım. Diğer zamanlar için hiçbir söz veremiyorum ama bugünlük beni sadece rahat bırak.”

“Doğru düzgün yapamıyorsun bile o çayı. Yapmasını bile beceremediğin şeye neden bu heves!?“ Kızın hızlıca vazgeçmiş olmasına sinirlenmiş gibi duran Louhi, biraz bekledikten sonra ağzını açmış ama sonrasında hiçbir şey söylemeden odadan çıkmış ve ardından da kaybolmuştu. Ufacık bir sözle istediği şeyi elde edebilmiş olmaya şaşırmaya bile zaman ayırmadan çayına döndü genç cadı.

Çay yapraklarıyla beklemeye koyduğu suyu süzdükten sonra en sevdiği fincanlardan birine koymuştu. Tabii en sevdiği parçayı unutmamıştı. Süt, Louhi’den yapmasını bile beceremiyorsun diye laf yemesine sebep olan parça. Çayı hazırlamasıyla seçtiği atıştırmalıkları alıp mutfaktan çıkmıştı ağır adımlarla. Şatoda attığı her adım onu rahatsız ediyordu. Burası onun için yalnızlık ve ölüm demekti. Odasına doğru ilerlerken bir yandan da düşünüyordu. İçine bu kadar sığamadığı şatoda neden hâlâ daha yaşıyordu? Hogwarts’tan mezun olmasının ardından bakanlıkta girdiği işinde kazandıklarını biriktirmeye başlamıştı. Ev tutmaya yetecek kadarını biriktirdikten sonra bu şatodan ayrılmayı hogwarts dönemlerinde kafasına koymuştu. Ama şu an yeteri kadarının fazlası miktarda para biriktirmesine rağmen buradaydı.

Odasının önüne gelmesi ile kapıyı ufakça ittirerek içeri girdi. Odada cam taraflarında duran yetmiş santimi aşkın bir uzunluktaki kitap yığınının yanına çektiği sandalyesine oturup tepsiyi de kitap yığınının üzerine koymuştu. Kitaplardan birinin üzerinde elini gezdirip iç çeken genç kız gözlerini yumdu bir müddet. Sonrasında da elini fincanına götürüp çayından yudumlamaya başladı. İlk yudumunu aldıktan sonra camdan dışarı bakan Queenie'nin aklından o anda tek bir şey geçiyordu. ‘Gayet de harika çay yapıyorum.’
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://www.hogwarts-rpg.com/t5964-queenie-nightingale-rischer-l
 
Nightingale Çay Saati
Önceki başlık Sonraki başlık Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Hogwarts-RPG :: İngiltere :: Merovenjlerin Şatosu-