Bellatores
Döneminin Baş Seherbazı, Ezekiel Harris tarafından kurulan örgütün anlamı Adaletin Savaşçılarıdır. Resmi olarak 1970 yılında kurulan ve kendisine bu ismi veren grup, aslında 1960 yılından beri gizliden gizliye varlığını sürdürmektedir.
Bu topluluk, tek bir amaç için kurulmuştur; adalet. Sihir bakanı Austin Hudson’ın adaletsizce sürdürdüğü 35 yıllık hükümdarlığa ve insanların inatla yok saydığı diktatörlüğe dur demek için, özgürlükçü ve yenilikçi bireylerin bir araya toplanmasıyla oluşmuştur. # Devamı İçin TIKLAYINIZ!
Scuta
Ingemar Byström tarafından ‘Düzenin Kalkanı’ adı altında kurulmuşlardır. 1970 yılında, Bellatores gibi güçlü bir örgütün ortaya çıkışı ile, birnevi mecburiyet sebebiyle savunma gücü olarak ortaya çıkmıştır.
İlk kuruluş amaçları düzeni (Bu vesileyle aslıda Sihir Bakanı ve bakanın inançlarını) korumak olsa dahi, çoğu üyenin katılım amacı doğrultusunda daha nebze Bellatores’u ortadan kaldırmak şeklinde amaç kayması oluşmuştur. Buna rağmen liderleri Byström, bu amacı reddederek tüm isteklerinin halk tarafından demokratik yollarla beş kere seçilmiş olan bakanı ve bununla beraber düzeni korumak olduğunu birçok kez belirtmiş, belirtmeye devam etmektedir. # Devamı İçin TIKLAYINIZ!
KARAKTER DEĞİŞİM ARACI
♣ Karakter Değiştir ♣
K.Adı:
Şifre:

HOGWARTS: AÇIK!
TARİH: ŞUBAT 1976

Paylaş
 

 Tutulmamış Sözler

Önceki başlık Sonraki başlık Aşağa gitmek 
Charlotte Sheppard
Ölü
Ϟ Rp Beğenileri : 0

Charlotte Sheppard
Ölü


Vincent Grindel



Charlotte Sheppard



Özet: Charlotte, Hogwarts'tan aldığı teklifi kabul ettiği için Muggle'ların arasından büyülü dünyaya geri döner. Uzun zaman sonra yanına gidebileceği tek kişinin Diagon Yolu'nda bir bar işlettiğini öğrenir ve onu ziyaret etmeye karar verir. Vincent ile yıllar önce arayı açmamak için birbirlerine söz vermişlerdir ancak ikisi de bu söze sadık kalmamışlardır.

vs vs okuyun işte.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Charlotte Sheppard
Ölü
Ϟ Rp Beğenileri : 0

Charlotte Sheppard
Ölü


Kışın aldığı mektuptan sonra kendini buna alıştırması gerçekten zaman almıştı. Üstelik ikinci dönem başlayacağı dersler daha da ertelenmiş ve sonraki seneye aktarılmıştı. Chuck bunun bir işaret olduğunu düşünmüştü ve kararını 4-5 kere değiştirmişti ancak sonunda kendini sihirle genişlettiği sırt çantasının içine tüm evi tıkarken bulmuştu.

Büyücedünya ile tanıştığı anda nefret etmişti. Ailesi ondan daha heyecanlanmıştı kesinlikle. Zaten Hogwarts Profesör'lüğü teklifini ailesine söylediğinde abilerinden tam destek almış hatta evde bayram havası esmişti. Chuck onların Hogwarts davetiyesi geldiğinde de ne kadar sevinip desteklediğini hatırlayınca yüzünü buruşturup aksi aksi etrafta dolaşmayı tercih etti. Ailede büyülü şeyleri sevmeyen tek kişi kendisiydi herhalde. Ne ironiktir ki, büyü yapabilen tek kişi de oydu.

Kendini eskiden Muggle dünyasına ait hissederdi ancak o mektup geldikten sonra hiç bir şey eskisi gibi olmamıştı. Evet, mektup gelmeden önce de garip şeyler oluyordu. (Abisine çok sinirlendiğinde çevredeki bazı eşyaların uçup çocuğa vurması gibi) Ancak mektuptan sonra bunların büyü olduğunu ve eğitilebileceğini öğrenince biraz daha korkunç bir hal almaya başlamıştı. Chuck zaten fazla duygusal bir kızdı. Duygularını aşırı hissettiğinde içindeki büyü gücü de kontrol edilmemiş bir şekilde dışarı çıkıyor ve bir şeyler yapıyordu. Üstelik aptal Hogwarts yüzünden artık elinden bir kaza çıkınca büyücülerin "Bakanlık" adı verdiği faşist kuruluşu gelip ceza kesiyordu! Muggle'lar büyülere şahit olduğunda da bir sürü unutturma büyüsü yapmaları gerekiyordu. Sonuç olarak saçma bir karar çıkartmışlar ve Chuck'ın bir büyücü mahallesinde kalmasını sağlamışlardı. Bu yüzden kendi ailesini de göremez hale gelmişti.

Büyücü dünyasında ise herşey daha da kötüydü. Büyülü işler Chuck'ı rahatsız ediyordu. Her şeyi farklı bir şekilde yapan büyücülere bir türlü alışamamasının yanında, okuldaki kişiler onu safkan bir büyücü olmadığı için dışlıyorlardı. Hatta, Hogwarts zamanlarında bir sevgili edinmişti ve çocuğun ırkçı ailesi Chuck bir bulanık olduğu için onları ayrılmaya zorlamıştı. Şu an bile Chuck ne kadar üzülüp ağladığını hatırladıkça içinde bir tiksinti hissediyordu. Evet, bu "Bulanık" olayını umursamayan insanlar da vardı ancak Bakanlık baya ırkçı insanların elindeydi ve Chuck, Hogwarts'ın son zamanlarında yapılırken çok gördüğü Unutturma Büyüsü'nü öğrenip, Bakanlık'ta Unutturma Bölümü Çalışanı olmak için eğitim almaya başlamıştı. Son senesinde yaptığı stajında da eğer orada çalışırsa ne kadar mutsuz olacağını görebilmişti. İnsanların bakışları bile garipti. Kayıtlı olduğu dosyalar yüzünden herkes Bulanık olduğunu biliyordu. O da çekip gitmeyi seçmişti. Bunun için Bakanlık'a dilekçe verince, büyü ile ilgili bir sürü sınırlama getirmişlerdi. Chuck zaten sihir yapmak istemediği için herşeyi kabul etmişti. Gene de ev işlerini, çantasını vesaire büyü ile halletmek rahatına geliyor diye hafiften bir izin koparabilmişti.

Şimdi ise, İngiltere'deki evinden ayrılınca ilk işi Bakanlık'a gitmek olmuştu. Siyaset ile ilgili çok ayrıntılı bilgisi olmamasına rağmen Bakanlık'ta bir kadro değişimi olduğunu ve eski tiplerin yerine daha genç ve açık fikirli insanların geldiğini duymuştu. Gelip dilekçesini fesettirmiş, profesörlük ile ilgili konuları halletmişti. Tüm işlerini hallettikten sonra da Seherbaz'ları soruşturup büyülü dünyada gitmesi gereken ilk kişinin şuan ne yaptığını öğrenmek istemişti. Chuck burası ile bağlantısını kestiğinde "Vincent Grindel" Seherbaz olmuştu. Fakat bulduğu bir Seherbaz o isimde bir Seherbaz'ın olmadığını söyledi. 35 yaşlarında, iyi bir adamdı. Bu yüzden yardım için eski dosyalara bakmak için Chuck'ı bir süre bekletti. Sonunda Vincent'ın seneler önce işi bıraktığını buldular. Yakın bir zamanda da Diagon Yolu'nda bir han işletmeye başlamıştı.

Bakanlık'tan ayrıldıktan sonraki durağı Diagon Yolu oldu. İçinde resmen evini taşıdığı sırt çantası, dar pantalonu ve topuklu ayakkabıları siyahtı. Çevresindeki insanlardan çok farklı giyindiğini fark edip başını eğdi. Muggle dünyasında bile biraz asi diye nitelendirilebilecek kıyafeti burada tamamen farklı bir boyuttu. Eskiden Hogwarts kitaplarını aldığı Flourish & Blotts, sırt çantasında kullanılmadığı için mutsuz olan asasını aldığı Ollivander's, okul cübbesini aldığı Madam Malkin... Hepsini geçtikçe okul yıllarını hatırlıyordu. Sonunda Ederha Hanı adındaki mekana gelince kafasını kaldırıp hanın adını 3-5 kere tekrar tekrar okudu. Neden böyle bir mekan açmıştı ki? Seherbazlığı uzun seneler önce bırakması ne demekti yani? O meslek Vincent'a ne kadar da yakışmıştı oysa ki. Hanın önünde öyle salak salak durduğunu fark edince tekrar kafasını eğip başka bir yöne doğru yürümeye başladı.

Öyle çat diye giremezdi. Vincent içeride miydi acaba? Belki de o kadar şanssızdı ki çocuk orada değilken gelmişti. Hala çocuk diyordu, ancak Vincent artık hatırladığı 19-20 yaşlarındaki çocuk değildi. 30 yaşlarında olmalıydı. Bunu düşününce üzüntüyle iç çekti. Buraları terk etmeden önce Vincent'e arayı açmayacağına söz vermişti. İkisi de serçe parmaklarını birbirlerine dolamışlar ve hala eskisi gibi olacaklarını söylemişlerdi. Anlaşılacağı üzere tutulmamıştı bu söz. İlk seneler Chuck her zaman kendisine kızmıştı arayıp sormadığı için, sonrasında ise zamanı olmuştu ama çok çekinmişti. Çünkü konuştuklarında Vincent onu neden arayıp sormadığı konusunda azarlayacaktı. Böyle diye diye kaç sene olmuştu işe bak! Vincent da onu arayıp sormamıştı ama! Böyle bir bahane üretmek istiyordu ama adamın Seherbaz'lığı bıraktığı falan düşünülürse belki de bazı sorunları vardı. Belki de yanında bir Charlotte Sheppard'a ihtiyacı vardı. Ancak o Charlotte Sheppard bencillik ve korkaklık edip onu yüz üstü bırakmıştı. Kaşlarını çatıp "Sen bir aptalsın Charlotte Sheppard." dedi sesini alçatmaya gerek duymadan. "Cesaretini topla ve boş boş dolaşmayı bırak." Olduğu yerde geri dönüp bir adamla çarpışma tehlikesi geçirdikten sonra tekrar Ejderha Hanı'nına ilerlemeye başladı. Bu sefer başı dik ve kendinden emin bir şekilde...

Hanın içine kararlılıkla girerken kafasında hanın isminin neden "Ejderha Hanı" olduğu vardı. "Ejder Hanı" da olabilirdi. Neden iki tane "Ha" hecesi kullanma gereği duymuştu ki? Yoksa Chuck buraya gelsin ve bunu düşünsün diye dalga geçme amaçlı mıydı. Ejder "HAHA" nı.

İçerisi oldukça davetkardı. Kahverengi tonları, ahşap yapılar, çalışan kadınlar... Bir kaç kişi sakin sakin oturmuş bir şeyler yiyorlardı. Fazla insan da yoktu. Şöyle sol tarafta başıboş dolaşan büyükçe bir yılan dışında herşey normal gibiydi. Chuck hayvanı görünce gözlerini kocaman açıp bir süre izlemek zorunda kaldı. İnsanlar sorun etmiyor gibiydi. Bir uzaylı gibi görünmemek için daha fazla etrafı incelememeyi seçti ve ortadaki bar denilebilecek masaya yaklaşıp sol kolunu üstüne attı. Çalışan kızlardan biri buranın arkasında durmuştu ve yıkanmış bardakları bir havlu yardımı ile kuruluyordu. İçeri girdiğinde gözleri Chuck'a kilitlenmişti zaten. Bu yüzden masaya kolunu koyduğu anda "Hoşgeldiniz." dedi.
"Şurda yılan var."
"Nasıl yardımcı olabilirim?"
İkisi de aynı anda konuşunca bir anda sessizlik oldu. Sessizliği çalışan kızın tatlı kıkırdaması bozdu. Chuck bu kıkırdamaya karşı tek kaşını kaldırdı. Belki de böyle müşteri topluyorlardı. Erkekler bu tatlı bir kıkırdamaya karşı koyamazlardı doğrusu. "Evet, merak etmeyin saldırgan değil pek." Pek? Yani arada saldırabilir demek değil miydi bu?

Beyin özürlü gibi "Sen git, mekanın sahibi gelsin!" dememesi gerektiğinde karar kılıp boğazını temizledi ve şöyle bir etrafına baktı. "Alkolsüz bir şeyler içebilirim." Alkol ile arası hiç bir zaman iyi olmamıştı. Çocukken babası alkol alıp evde terör estirirdi. Bu yüzden her zaman bir antipatisi olmuştu. Bir aralar denememiş olmamak için tadına bakmıştı ancak tadını ve kokusunu da beğenmeyince iyice uzak durmuştu. Kız garip bir şişeden garip, yoğun kıvamlı bir sıvı doldurdu büyükçe bir bardağa. Sonra da Chuck'ın önüne sürdü. Artık asıl sorusunu sorabilirdi.
"Şey ben..." diye söze girdi ki kızın ilgisi başka bir yere kaymasın. "Şeyi arıyorum... Vincent Grindel."
"Ah! Şurada işte!" diyerek sağ arka köşede bir masayı gösterdi tatlı kız. Bulundukları yerden bakınca kolonun arkasında kalıyordu. Bu yüzden ikisi de sağa eğilmek zorunda kaldılar. Sonra da kız "Vincent! Bu hanım seni arıyor!" diye bağırdı. Ciddi ciddi yaptı böyle bir şeyi. Hem hanım ne demek ya. Kro musun?
"Hop! Ne? Öyle birden söylemeseydin keşke..." diyerek geri kolonun arkasına saklandı Chuck. Zaten utana sıkıla gelmişti, şimdi böyle aniden seslenince olmamıştı ki! Hiç hayal ettiği gibi olmamıştı. Barın arkasındaki kız Vincent'a gel gel diye el etti. Chuck ise iç çekip kaderine teslim oldu. Yüzüne mahçup bir gülümseme yerleştirip Vincent'ın kolonun arkasından kendisini göstermesini bekledi. Azar yemeye hazırdı.
 
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Vincent Grindel
Ölü
Ϟ Rp Beğenileri : 0

Vincent Grindel
Ölü
Verilen kararlar neticesinde her zaman hayalimde olan ve iki senedir devam ettiğim mesleği bırakmam sadece birkaç dakika sürmüştü. Şimdi geriye dönüp o günlere baktığımda, ne kadar doğru bir karar olmuş olursa olsun, seherbazlıkta devam etseydim neler olabileceği hala bir şekilde aklımı kurcalamaya devam ediyor. Yaşadığım onca zorluğa rağmen hayatımı sonunda istediğim şekle sokabilmiştim ve etrafımda bana önem veren, sevdiğim insanlar vardı. Bunca seneye rağmen hala o güzel anıları düşünmeden geçirdiğim bir an bile olmuyor. Kim bilir Charlotte ne kadar büyümüştür şimdi. Acaba o da bir yerlerde beni düşünüyor mu? Eğer bir korkak olsaydım bu olaylara, yaşadıklarıma onuda dahil ederdim ancak bunlar zaten bir kişi için bile dayanılması çok zor şeyler. Hayır, o bu işlere karışmamalı. Zaten sırf bu yüzden o gece o büyüyü ona yapmamış mıydım?

Charlotte'i düşünmek bir an olsun bütün düşüncelerimden arındırmaya yetiyordu beni. En kötü günlerimde bile, en dayanamayacağımı düşündüğüm anlarda bile o küçük kız aklıma geliyor ve yoluma devam etmeyi bir şekilde başarıyordum. Hem nasıl olmazdı ki? O daha küçük ve sevimli bir kızken malikaneme taşınmıştı. Tıpkı bir abi gibi elimden geldiğince onu kollayıp, koruyordum. Gerçekten bir aileye sahip olma hissini bana teyzemden çok o kız yaşatmıştı. Birlikte geçirdiğimiz onca senenin ardından ise benden uzak durmasını sağlamak zorundaydım. Çünkü dünya gittikçe kirli bir yer halini alıyordu ve uzak kalacağım onca sene içerisinde ne bana ulaşmalıydı ne de benim yüzümden ona ulaşmamaları lazımdı.Ah küçük Charlotte'm acaba seni bir daha görebilecek miyim?

Ejderha Hanı, bu saatten sonra uzun bir süre boyunca hayatımın odak noktası olarak kalacak olan yer. Doğruyu söylemek gerekirse han bir süredir açık olmasına rağmen doğru düzgün bir açılış partisi bile yapmadım. Açtığım yerin işlekliğinden olsa gerek, ilk günden beri içerisinin boş kaldığı bir gün dahi olmadı. Ve yine istemsiz bir şekilde Han kendi kendisini tanıtmaya başlamış oldu böylece. Elbette ilk başlarda birkaç kargaşa yaşanmasına rağmen içeriye giren herkes hanın olağandışı durumlarına alışmış durumda. Başka hiçbir handa göremeyeceğiniz iki adet yılanı örnek vereyim. Hangi handa altı metreye yakın büyüklüğü olan bir yılanı etrafta sakince uyurken veya dolanırken görebilirsiniz? Üstelik her an ayağınızın ucuna kıvrılabilir veya yemeğinizden bir parça ister gibi gözlerini sizden ayırmadan bakabilir. Eh, buna bir de çatalağız bir han sahibi eklenince sanırım her şey iyice olağandışı bir hal alıyordur.

Henüz öğle saatleri olmasına rağmen hanın çoğu masası doluydu. Hanın herkes tarafından bilinen iki tane kuralı var; çalışanlara asılma, taraf atışmaları yapma. Bu iki kurala uyduğunuz sürece hanımda oldukça hoş karşılanırsınız aksi taktirde olacakları konuşmak dahi istemiyorum. Elime kadar inip etrafına dolanan küçük yılanın varlığı düşüncelerimden sıyrılmama yetiyor. 'Burada.." tıslarcasına konuşan ortanca yılan, yeşilgöz, yattığı yerden tıslarcasına sesleniyor. Kalp atışlarım hızlanırken, Valeria'nın sesiyle şüphelerim doğrulanıyor. O gerçekten burada. "Küçük kardeşim!" derken sütünün yanından çoktan çıkmıştım. Karşımda duran bu güzel kız benim küçük Charlotte'im miydi? Bu kadar büyümüş müydü? İstemsizce dolan gözlerim ve yüzümde oluşan gülümsemeyle, büyünün bozulacağını umursamadan ona kocaman sarıldım. "Seni o kadar özledim ki kardeşim." derken ona sıkıca sarılıyordum. Şimdi kokusunu böylesine içime çekerken aklıma gelen tek şey on sene önce o kocaman gözleriyle yapacaklarımı duyduğunda verdiği tepkiydi. Kalbimdeki o sıkışmanın sonunda yerini rahatlamaya bırakması o kadar güzeldi ki..
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Charlotte Sheppard
Ölü
Ϟ Rp Beğenileri : 0

Charlotte Sheppard
Ölü

Kolonun arkasından çıkan adam Chuck'ın seneler önce gördüğü çocuğun saç ve ten rengine sahipti. Ancak o çocukla aynı yüz hatlarını taşımıyordu. Daha sertleşmişti yüzü. İfadeleri de öyle. Daha genişlemiş bir vücuda sahipti. Zaten eskiden de yakışıklıydı ama şimdi çok daha hoş olmuştu. Charlotte erkeklerin orta yaşlardaki hallerini daha çekici bulan biriydi. Vincent ona kardeşim diye hitap ettiğinde içi gıdıklandı. Yüzündeki gülümseme daha da buruklaştı. Aynı eskisi gibi telaffuz etmişti. Charlotte'ın 3 tane abisi vardı. Hepsini ayrı severdi ancak hiç biri Vincent gibi değildi. Aralarında kan bağı olmamasına rağmen Vincent, Chuck'ı daha iyi atanırdı. Ergenlik yıllarını birlikte geçirmişlerdi. Tüm sevinçlerini ve üzüntülerini birlikte yaşamışlardı. Vincent onu tam küçük kardeşi olarak gördüğü ve güçlü görünmek istediği için belki biraz fazla kendisini açmıyor olabilirdi. Bu durum Chuck için tam tersiydi. Bulanık olduğu için üstüne gelindiğinde, kavga çıkardığını ve sinirden ağlarken Vincent'ın onu sakinleştirdiği o kadar çok olmuştu ki. Çocuğun kollarında kaç kere ağladığını kendisi bile hatırlamıyordu.

Vincent onu özlediğini söyleyip Chuck'ın hiç beklemediği bir anda sarılınca. Şaşkın şaşkın kaldı öylece. Azarlanılmayı ve hesap sorulmasını beklerken böyle bir karşılaşma... Gerçekten hiç beklemediği bir şeydi. "V-Vincent." diye adamın ismini fısıldadı sadece. Bunca zamandan sonra yabancı gibi hissetmişti ilk gördüğünde ancak bu sarılma sonrasında adamın kokusu ciğerlerine doldu. Tüm Hogwarts anıları, yaz tatilini geçirdiği malikane, büyücüler hakkında bilmediklerini anlatan Vincent'ın rahatlatıcı sesi... Hepsini tek tek hatırlayınca derin bir iç çekti ve Vincent'ın ona sarıldığından daha sıkı bir şekilde sarıldı adama. "BEN DE SENİ ÖZLEDİM!" diye ciyaklarken sesi titriyordu. Charlotte fazla değişmemişti. Hala aynı, duygularını aşırı yaşayan, inatçı kızdı. İçindeki tüm bu heyecan ve korku gözlerinden yaşlar olarak akmaya başlamıştı. Vincent'a sarıldıktan 2-3 saniye sonra bir şey oldu... Sanki çok önceden unuttuğu ve şimdi yeni yeni hatırladığı bir anı doldurdu düşüncelerini.

Hogwarts'tan mezun olduktan sonraydı. Daha yeni mezun olmuştu ve içinde buralardan uzaklaşma düşüncesi vardı. Tekrar malikaneye dönüp sanki bir boşluktaymış gibi hissettiği günlerden biriydi. Bahçede boş boş otururken, Vincent Bakanlık'tan dönmüştü ve sohbet etmeye başlamışlardı. Charlotte konuşmaları daha derinleşince Muggle dünyasına dönme düşüncesinden bahsetmişti. Vincent da kendi düşüncelerini söylemişti. Taraflardan nefret ettiğinden bahsetmişti. O zamanlar Scuta denen bir örgüt yönetiyordu büyücüleri. Bu örgütün baskısından sıkılmıştı. Bellatores adında da bir isyancı grup vardı. Charlotte bu tür siyaset olaylarından nefret etmişti hep ama Vincent Bakanlık'ta tam bu olayların ortasındaydı. İki tarafı da tutmadığını ve tarafların yok olması gerektiğini anlatmıştı. Charlotte çocuğun dediklerine katılıyordu ama Vincent'ın daha yüksek şeylerde gözü vardı. Bu tarafları bitirecek kişinin kendisi olduğunu düşünüyordu. Gideceğini ve başına tehlikeli şeylerin geleceğini söylemişti. Belki de ölecekti. Charlotte ilk olarak ciddiye almamıştı ama Vincent ciddiydi. Birlikte büyüdükleri için kişilikleri benziyordu. Charlotte ne kadar inatçı ve kararlıysa Vincent da aynıydı. Bu konu aslında uzatılacak bir konuydu ama Charlotte çok geçmeden bu konuşmayı unutmuştu. Eşyalarını toplayıp Muggle dünyasına gittiğinde de konuşma tamamen kafasından çıkmıştı. Herkes onu engellemeye çalışmıştı ama Vincent sadece ona arayı açmaması için söz verdirtmişti. Tutamayacağı bir söz olacağını biliyordu! Bu konuşmayı unutacağını biliyordu! Kaç sene geçmişti aradan ve Charlotte o konuşmayı hiç bir zaman hatırlamamıştı!

Sarıldığı Vincent'ı kollarından tutup ittirdi aniden. Yaşlı gözleri kocaman açılmış bir şekilde "Pislik!" dedi. Bu duygu değişiminin Chuck'ın kişiliği ile alakası yoktu. Adamın tuttuğu kollarını sinirli bir şekilde sıktı. Öyle önemli bir şeyi unutmasının ve bunca sene unutmasının mümkünatı yoktu ve ne gariptir ki Vincent'a en yakın olduğu zamanda hatırlamıştı. Vincent'ın ona neden kızmadığını şimdi anlayabiliyordu. Asıl kızması gereken kişi Chuck'ı! "Bu yüzden Seherbazlığı bıraktın değil mi? Ay!" sinirli sinirli nefes alıp kafasını salladı. "Sana inanamıyorum!" Etrafta insanlar varken daha ayrıntıya giremezdi ama Vincent'ın hatırladığını anlayacağından emindi.

 
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Tutulmamış Sözler
Önceki başlık Sonraki başlık Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Hogwarts-RPG :: Ejderha Hanı-