Bellatores
Döneminin Baş Seherbazı, Ezekiel Harris tarafından kurulan örgütün anlamı Adaletin Savaşçılarıdır. Resmi olarak 1970 yılında kurulan ve kendisine bu ismi veren grup, aslında 1960 yılından beri gizliden gizliye varlığını sürdürmektedir.
Bu topluluk, tek bir amaç için kurulmuştur; adalet. Sihir bakanı Austin Hudson’ın adaletsizce sürdürdüğü 35 yıllık hükümdarlığa ve insanların inatla yok saydığı diktatörlüğe dur demek için, özgürlükçü ve yenilikçi bireylerin bir araya toplanmasıyla oluşmuştur. # Devamı İçin TIKLAYINIZ!
Scuta
Ingemar Byström tarafından ‘Düzenin Kalkanı’ adı altında kurulmuşlardır. 1970 yılında, Bellatores gibi güçlü bir örgütün ortaya çıkışı ile, birnevi mecburiyet sebebiyle savunma gücü olarak ortaya çıkmıştır.
İlk kuruluş amaçları düzeni (Bu vesileyle aslıda Sihir Bakanı ve bakanın inançlarını) korumak olsa dahi, çoğu üyenin katılım amacı doğrultusunda daha nebze Bellatores’u ortadan kaldırmak şeklinde amaç kayması oluşmuştur. Buna rağmen liderleri Byström, bu amacı reddederek tüm isteklerinin halk tarafından demokratik yollarla beş kere seçilmiş olan bakanı ve bununla beraber düzeni korumak olduğunu birçok kez belirtmiş, belirtmeye devam etmektedir. # Devamı İçin TIKLAYINIZ!
KARAKTER DEĞİŞİM ARACI
♣ Karakter Değiştir ♣
K.Adı:
Şifre:

HOGWARTS: AÇIK!
TARİH: ŞUBAT 1976

Paylaş
 

 Gün Yüzü

Önceki başlık Sonraki başlık Aşağa gitmek 
Leighton Ranobar
Ölü
Ϟ Rp Beğenileri : 1

avatar
Ölü


Kağıtlar, evraklar, dosyalar… Aralarında boğulmaya son saniyeler kala derin bir nefes aldı. Kahverengi deri koltukta başını geri attı Leighton, ayağa kalktı. Bazen bu iş gerçekten çok sıkıcı olabiliyordu diye düşündü. Bakan Leighton yavaşça masasından uzaklaştı. Oda birkaç tur atmaya başladı. Şimdi odayı dolduran yalnız iki ses vardı: küçük topuklarının yerle buluştuğu an çıkan o tıkırtı, diğeri de yana alevin dans edişinden oluşan masalın sesi. Oda da en sıcak bulduğu köşe olan şöminenin karşısına asasını kullanarak bir koltuk çekti. Her zaman dilediği iş bugün ona sıkıntı veriyordu, içinde huzuru kaçıran garip duygular vardı. Masasına yaklaşıp üstünde duran bir Muggle kitabını aldı. Edebiyattan anlayan sayılan yazarların birine aitti bu kitap. Girişte şu kelimeler yazıyordu:


Gözlerimi senden alamıyor,
Güneş sanki senin gözlerinde parlıyor.
Ellerini uzat, rüzgarlara dokun,
Teninden bir kıpırtı getirir belki bana.


Kitabı elinden bıraktığında boynu tutulmak üzereydi. Ayağa kalkarak odada cama doğru yaklaştım. Hava kararmaya başlamıştı. Başını kahverengi duvarlara çevirdi, guguklu saat altıyı gösteriyordu. Bakanlıkta bu günlük işi kalmamıştı. Ayaklı askılıktan paltosunu aldı. Yeşil palto odaya ben buradayım der gibi renk katıyordu. Leighton binadan ayrılmaya hazırlanırken masa da duran bir dosya gözüne çarptı. Dün bu dosyanın burada olmadığına bahse girebilirdi. Hızlı adımlarla masaya yaklaştı. Daha fazla iş istemiyordu. Evine gitmek istiyordu. Salona geçip, beyaz kupasına onunla tezat uyumu oluşturan sıcak enfes sıcak çikolatasını hazırlayıp, aksiyon dolu bir film açmak istiyordu. Elini hafif tozlanmış dosyaya götürdü. Sayfalarını çevirdikçe sayfaların renginin açık ten rengine dönmeye başladığını fark etti. İlginç diye düşündü bakan, nereden çıkmıştı bu dosya ve kim koymuştu. Tozlanan dosya burnunu gıdıklamaya başladı. Masadan bir selpak aldı. Her duruma karşılık diye düşündü ve incelemeye başladı.


Julia Heffernan: otuz beş yaşında bir Gringotts Çalışanı…


Dosyada ilginç bilgiler vardı. Hakkında düşmüş bir arama emri vardı ama suç yeri sarardığı için tam okunmuyordu, ayrıca suçlama birinin etkisiyle askıya alınmıştı. Bulmam gerekiyordu benim o kızı ama bugün değil, bu akşam başka şeyler lazımdı bana. Yarın ilk işim bir araştırma ekibi çıkaracaktım.


1 ay sonra


“Arama devam ediyor! Kızın bir yere gittiği mi var? Neredeyse söyleyin ben gidip görüşeceğim. Şimdi çık odadan ve sadece yeri neresiyse söyle bana.”
Leighton sesinin ayarını kaçırmıştı. Arada bir sinirlerine sahip çıkamıyordu. Önünde duran adama baktı. Rengi atmıştı, yüzünde sarı, mor, beyaz her tondan renk vardı. Zavallı adamın gözlerinde ki korku şaşırtmıştı Leighton’u. Bu kadar korkutmak istememişti ama karşısında ki adamı da azcık beyin olsa o da bağırmazdı zaten. Gerçi hepsinde vardı o beyin önemli olan onu kullanmak. “Çıkabilirsin.” Dedi bakan daha yumuşak bir tonda.
Genç stajyer odadan çıkarken Leighton pencereye yaklaştı. Sivri topukları yeri deliyordu adeta. Gözlerini yoldan geçen insanlara dikti. Ne kadar tekdüzeydiler. Her gün aynı yolu yürüyüp, aynı şeyleri konuşuyorlardı. Masasının başına geçti. Kırışan eteğini düzelttikten sonra kapının sesi duyuldu. “Gir!” Demir kapı açılırken stajyer göründü. “Bulduk.”


Elinde Bayan Julia’nın resmi ile yola koyulmuştu, bu işten gerçekten çok sıkılmıştı. Kimdi bu kadın, aptal stajyer bu kadar zamanda bir işi yapamamıştı, diye düşündü. Kaldırımda yürürken sokakların çok kalabalık olduğunu fark etti. Kimi o kadar acele ediyordu ki önlerine bakmıyordu, kimininse dünya umurunda değildi, yolda oturmuş genç bir adam gördü. Oldukça iyi giyinmiş, esmer bir adamdı. Elinde ki gitarla aşk yaşıyordu. Müzik sesi adama yaklaştıkça artıyordu. Ne hoş bir sesi var diye düşündü. Yeşil gözlerinde şarkının yaşam bulduğunu gördü Leighton. Şu an keşke işim olmasa diye düşündü. Adamın etrafında ki kalabalığa karışmak istiyordu. Gözlerini kaçırdı ve yürümeye devam etti.


Hava o kadar güzelken bir anda çıkan yumuşak rüzgar saçlarını karıştırmaya yetmişti, yine kim bilir nasıl kuş yuvasına dönmüşümdür, diye düşündü. Saçlarını hafifçe geriye attı. Karşısına çıkan Ejderha Hanı aradığı adresti.


İçeri girdi. Kapıdan girdiğinde ilk gördüğü şey merdivenler oldu. Buraya ilk kez geliyordu. Büyük bir merakla içeriyi inceledi. Ağırlık ahşap renkteydi. Neredeyse her şey ahşap rengindeydi; dört, altı kişilik kare masalar, küçük tabureler ve sandalyeler de. İçeriden gülüşler, bağrışlar yankılanıyordu. İleride bir kadın ve adam oturmuş gülüşüyorlardı. Yanların da bir şey duruyordu, iyice dikkat ettiğinde yaklaşık altı metrelik bir yılan olduğunu gördü. Bu şey Leighton ‘un oldukça hoşuna gitti, yılanları severdi, tabi ona dokunmadıkları sürece.
Yanlarına doğru yürümeye başladı. Yanında ki adam onu fark etmiş olacak ki dikkati dağıldı. İnce topuklarının sesi taş zeminde yankılanıp kulaklarını dolduruyordu. Bakan kendinden emin bakan yürüyüşüne geçti. Bakışları oldukça sertleşti, omuzlarını geriye attı. Önlerine geldiğinde yüzüne hafif bir gülümseme kondurdu. “Bayan Heffernan, sizinle biraz sohbet edebilir miyiz?” Dosyayı yavaşça masaya bıraktı. “Umarım size birer bira ısmarlamama izin verir misiniz, çok zamanınızı almayacağım.”




Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Leonardo P. Maqe
Büyücü
Ϟ Rp Beğenileri : 6

Leonardo P. Maqe
Büyücü


Senenin il sıcak günüydü herhalde diye geçirdi içinden genç adam. Odasındaki bütün pencereler açıktı ve üzerindeki gömleğin kol düğmelerini açmış dirseklerine kadar sıvamıştı. Gömleğin göğüs düğmelerinden de üstteki iki tanesi açıktı, kravatını da gevşetmişti. Kendi odasında bu şekilde oturmasına kimse bir şey demezdi, kendisi de pek böyle oturmayı sevmiyordu fakat bu aşırı sıcak onu bunaltıyordu hemde önünde bu kadar dosya varken. Kapı küçük ve çekingen bir tıklama sonucu açıldı. Ürkek tavırlarla yeni bir yüz girdi içeri. Büyük olasılıkla yeni bir çalışan falandı, daha yirmili yaşlarında olan gencin Leonardoya kahve isteyip istemediğini sorarken sesi bile titriyordu. Bu yeni yetmenin iyi bir eğitime ihtiyacı vardı genç adam işe başlarken bile kendinden emin ve gururluydu. Leonardo başını hayır anlamında salladı bu sıcakta kahve içemiyordu"sadece su" dedi kısık bir fısıltıyla daha sonra başı yine önündeki dosyalara gitti. Yani yetme çalışan başını önüne eğip hemen odadan çıktı ve iki dakikaya kalmadan genç adamın suyunu getirdi. Başka bir şey isteyip istemediğini sordu ve genç adamın olumsuz baş hareketinden sonra odadan çıktı. Genç adam ağrıyan başını geriye attı ve derin bir nefes alıp daha sonra bıraktı. Sıcakta sanki odadaki karbondioksit oranı daha çok oluyor oksijen darlığı yaşıyor gibiydi.

Genç adam saate baktığında artık eve gitmesi gerektiğini anladı aksi taktirde sevgilisi ile buluşmaya geç kalacaktı. Kendisine çeki düzen verdikten sonra masasının üstündekileri kenara çekti ve askılıktan ceketini alıp odasından çıktı. Saat geç olmasına rağmen güneş daha yeni batıyordu, yaz mevsiminin bu yanını seviyordu kış mevsimi gibi değildi günler çok uzundu. Sokakları aydınlatan lambalar parıldıyordu ve bütün sokaklar doluydu. Çoğu Muggle işten eve dönüyordu. Genç adam etrafına bakındı, daha sonra da karşısındaki saat kulesine. Cebinde bir saat olmasına rağmen bakışları ona gitmişti. Bir an önce eve gitmesi gerektiğini anladı yoksa Julia yı bekleyecekti ve o kadın bekletilmeyecek birisiydi.

Evin kapısını açtı ve içeri girdi, heme yan tarafında bulunan piriz'e gitti eli ve ışıkları açtı. Kendisini bu yorgunlukla salondaki koltuğa yığılması gerekiyordu ama bu gün bunu yapamazdı. Yönünü odasına ayarladı ve merdivenleri çıkarak yukarı ki kata çıktı. Koridordan ikinci odaya girdi ve giysi dolabını açtı. Üzerine rahat bir şeyler geçirdikten sonra tekrardan aşağı indi ve mutfağa yöneldi. Kendisine bir bardak dolusu su koydu ve onu içti. Daha sonra tekrardan kapıya yöneldi ve evden ayrıldı.

Kısa süre sonra ejderha hanı diye bir yere geldi. Burası kararlaştırdıkları yerdi Julia ile fakat daha önce buraya hiç gelmemişti. Genç adam içeri girdiğinde içerisi kalabalıktı. Hanı biraz süzdü çok sade bir görüntüsü vardı ama büyüktü. Gözleri birden ilerideki bayana takıldı. Kızıl bayan arkasını dönmüş şekilde oturuyordu. Genç adam bu gün doğum günü olan kızıl bayanı görünce hemen gülümsedi ve ona doğru ilerledi. "Çok beklettim mi?" diye sordu. Daha sonra cevabı almadan genç bayanın yanına oturdu ve "İşler" dedi. Genç bayana gülümserken arkasındaki bir sesle irkildi. Tanıdı bir sesti bu. Bakışlarını yanlarına gelen Esrar Dairesi Bakanına çevirdi. Genç bir bayandı ama başarılıydı ve genç yaşında bu kadar yükselmişti. Genç bayan elindeki dosyayı tam önlerine koydu, Leonardo dosyaya uzaktan baktığında bir soruşturma dosyası olduğunu anladı. Bakışları birden yanındaki kızıl bayana gitti. Neydi şimdi bu, bütün meseleler kapanmış ve artık temizken bu dosyada nereden çıkmıştı.






Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://www.hogwarts-rpg.com/t2456-leonardo-lejant
Julia Heffernan
Ölü
Ϟ Rp Beğenileri : 7

Julia Heffernan
Ölü



Yazın doğan biri olmasına rağmen sıcaklardan nefret ederdi Julia. Büyük ihtimalle yetiştiği iklimin rolü büyüktü bu durumun oluşmasında. Yazın sıcaklığından bir nebze olsun kurtulabilmek için daha ince ve açık tonları tercih etmişti. Beyaz bir takımın içerisine giydiği yavruağzı askılı bir bluz ve tüm bu kıyafetinin zıtlığında zenginliğini belli eden ipekten yapılma siyaha çalan koyu yeşil bir cüppe. Masasında oturmuş, önünde duran genç İtalyan kadına sistemi anlatmaya çalışıyordu. Çat pat olan İngilizcesi ile anlaşmaları o kadar zor olmuştu ki Julia için neredeyse kendi kafasını koparıp şu masaya koyacaktı. Neyse ki sonunda Uluslararası bir sözleşme genç kadının kafasına yattığında imzalayabileceğimi söylemişti. Asasının hareketi ile çekmecesinden çıkan kağıtlar yerini bulduğunda tüy kalemi uzattı ve gülümseyerek ''Buyrun Bayan Roche, umarım hizmetimizden memnun kalırsınız.'' Bankaya Leonardo sayesinde girmişti. Böyle bir iyilik yaptığı için minnettardı ama bu insanların cahilliği ve kafalarına zor giren bilgiler Julia'nın sinirlerini hoplatıyordu. Anlattığı onca şeye rağmen, anlattıklarının aynısını soruyorlardı. Bu da demek ki anlattıklarının  havaya gittiğini kanıtlayan yegane şeydi.


Mesai bitiş saati geldiğinde tüm eşyalarını hızla aldı ve kendini bankanın dışına attı. O kadar çok sıkılmıştı ki şu banka olayından bir an önce Hogwarts'a yolladığı mektuba cevap bekliyordu. Yakında cevabın geleceğini biliyordu fakat beklemek Julia'yı çok geriyordu. Bugün için Leonardo buluşmak istemişti. Zaten Julia da çok özlemişti sevgilisi. İşlerin yoğunluğundan neredeyse ikisi de nefes alamaz hale gelmiş, uzunca bir zaman görüşememişlerdi. Ejderha hanından içeriye girdiğinde kendine kapının en uzağında bir yer seçti ve oraya oturdu. Burası o kadar hoşuna gidiyordu ki... Saygın insanların uğradığı yegane yerlerden biriydi ve burada tanıdık yüz olmaması daha sevindirici bir şeydi. Çünkü tanıdık yüz görmekten o kadar çok bunalıyordu ki hepsini boğazlayabilecek potansiyele sahip olabilirdi. Garsona işaret ettiğinde bir adet soda söyledi ve etrafına bakınmaya başladı. Koltukların rahatlığı ile neredeyse uyuyacaktı. Hatta içerisinin sıcaklığı bile kedi gibi mayışmasına sebep olabilirdi. Tam gözlerini kapatıp biraz şekerleme yapmaya yeltenmişti ki duyduğu tanıdık sesle gözlerini hemen açtı. Yanına oturan adamın dudaklarına hızla küçük bir buse kondurdu. Bu hoşgeldin demek oluyordu. ''Geleli çok olması aslında...'' sözüne devam edecekti ki masaya konan dosyaya ardından da ayakta dikilen genç cadıya baktı. Bu kişiyi tanıyordu. Leighton! Neredeyse üç yılını bu cadıdan kaçarak geçirmişti. İşlerini o kadar titizlikle yapıyordu ki Julia iz bırakmamak için çok fazla efor kaybetmişti. Hatta bakanlığa sızmış olan adamları bile bu cadıya çatmamakta baya kararlı olduklarını dile getirmişlerdi. Bakışlarındaki tüm masumiyet bir anda kayboldu kızıl cadının. Eliyle oturmasını rica edercesine işaret ettikten sonra masada duran dosyayı önüne çekti. Açma gereği bile duymamıştı. Yaptığı her iş, öldürdüğü her kişi zihnine kazınmıştı zaten. Bunun için gereksiz kağıt parçalarına ihtiyacı yoktu. Bugün doğum günüydü ve olan işlere de bakın. Bir an keşke evde kutlama yapmayı kabul etmiş olmayı diledi. Yine de her şey için çok geç sayılırdı. 

Sol bacağının üstünde bulunan ayağı sabırsızlıkla sallanırken masa da anlık bir sessizlik oldu. Julia'nın sert yüz hatları olduğundan daha da sert bir hal almış, yeşil gözleri sanki her an avına odaklanan bir aslan gibi bakıyordu. Tüm bu yüzünün şekline rağmen beden dili tamamen rahat, kendinden emin bir vaziyetteydi. ''Tabi buyrun Bayan Ranobar, sizi dinliyorum.'' dedi en sakin ses tonu ile. Sonra sağ eliyle masada duran sodasından birkaç yudum aldı. Bu değerli vakitlerini cadıyla değerlendirecek değildi fakat Leonard'ın saygın biri olduğunu biliyordu ve onu düşürecek bir tavır sergilememeliydi. Bu yüzden nazik bir tonda ve kelimelerini seçerek konuşuyordu. Sol elini sevgilisinin koluna geçirdi ve kendini bir milim daha yaklaştırdı genç adama. ''Şuan da çok uygun bir zaman olmasa da sizi masanızdan kaldırıp, buralara kadar yoran durumu öğrenmek isteriz.'' dedi yüzünde belli belirsiz bir tebessüm ile. Julia'ya göre bu aslında tamamen kabalıktı. Masayı dosyaya bırakışını sevmemişti, kendinden emin duruşunu da sevmemişti. Yanındaki genç adamla bir kere bile göz teması kurmamıştı. Sadece varlığını bilmek, tenini teninde hissetmek bile şuan da ona güç veren şeydi
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Leonardo P. Maqe
Büyücü
Ϟ Rp Beğenileri : 6

Leonardo P. Maqe
Büyücü


Yanındaki genç kadının gerginliğini hissedebiliyordu. Etrafı saran gerginlikle dolu kokuyu alabiliyordu. Masaya konulan dosyaya göz ucuyla baktığında neden esrar dairesinin onlara geldiğini anlamıyordu. Sarışın kadının yüzüne baktığında sert duruşu yaşından olgunluğunu gösteriyordu. Kadını duymuştu daha yirmilerinde olsa da başarılı bir cadıydı ve bu da çabuk yükselmesine neden olmuştu fakat ne kadar çabuk yükselirsen arkanda o kadar iz bırakırsın genç adama göre işler böyleydi. Cadının arkasındaki izlerden ne kadar çok düşmanı olduğunu tahmin edebiliyordu, kendi başarısı olduğunu hak eden ve başkanlık koltuğuna oturmak isteyen o kadar insan varken... Bakışlarını tekrardan dosyaya çevirdi. Yanındaki kadına ait bütün dosyalar yok edilip temize çıkarılmamış mıydı. Eskiden kızıl cadının mensubu olduğu örgütten tamamen temizlenmişti ve suçsuz olduğunu zorda olsa kanıtlayabilmişlerken şimdi bu dosyada nereden çıkmıştı. Kadının aklındakileri okuya bilirdi ama bunu yapmadı belki bunu yaparsa araları daha da gerilirdi.

Sarışın cadı masaya oturduğunda genç adam izin isteyip dosyayı eline aldı. Ciddiyetle dosyayı açarken tedirgindi altından ne çıkacağını bilmiyordu. Yanındaki iki kadın da adeta bir birlerini sorguya çeker gibi konuşuyorlardı. Dosyayı inceleyip kapattığında sarışın cadıya geri verdi. "Artık bu işle hiç bir ilgisi kalmadı, kendisinin suçsuz olduğu kanıtlandı" dedi Leonardo. Sarışın kadın dosyanın içinde bulunan bir mektubu çıkardı. Bunu nasılda görmemişti. Mektubu okuduğunda yakın bir zamanda Julia'ya yazılmış olduğunu görünce bakışlarını genç kadına çevirdi. Sevgilisi ciddiyetini bozmadan mektuba baktı. Buda neydi şimdi. Genç cadı mektuba tiksinir gibi bakıyordu. Leonardo ne diyeceğini bilemedi bu her şeyi değiştiriyordu eğer mektup sahte değilse bunu incelemesi gerekiyordu. "Bu işle ben ilgileneceğim" dediğinde sarışın cadının bakışları ona dönmüştü. "Bayan Ranobar, ortada bir terslik olduğunu görebiliyorum ama bu mektubun gerçek olmadığını biliyorum bu durumu şimdilik gizli tutulmasını istiyorum" dedi. Kadının kabul edip etmeyeceğini bilmiyordu ama sarışın cadı masadan kalkarken mektubu genç adama doğru itti ve kapıdan dışarı çıktı. Geçmiş arkalarını bırakmayacaktı demek. Bakışların kızıl cadıya çevirirken bir yandan da masada duran mektuba bakıyordu.

RPG SONU







Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://www.hogwarts-rpg.com/t2456-leonardo-lejant
 
Gün Yüzü
Önceki başlık Sonraki başlık Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Hogwarts-RPG :: Ejderha Hanı-