Bellatores
Döneminin Baş Seherbazı, Ezekiel Harris tarafından kurulan örgütün anlamı Adaletin Savaşçılarıdır. Resmi olarak 1970 yılında kurulan ve kendisine bu ismi veren grup, aslında 1960 yılından beri gizliden gizliye varlığını sürdürmektedir.
Bu topluluk, tek bir amaç için kurulmuştur; adalet. Sihir bakanı Austin Hudson’ın adaletsizce sürdürdüğü 35 yıllık hükümdarlığa ve insanların inatla yok saydığı diktatörlüğe dur demek için, özgürlükçü ve yenilikçi bireylerin bir araya toplanmasıyla oluşmuştur. # Devamı İçin TIKLAYINIZ!
Scuta
Ingemar Byström tarafından ‘Düzenin Kalkanı’ adı altında kurulmuşlardır. 1970 yılında, Bellatores gibi güçlü bir örgütün ortaya çıkışı ile, birnevi mecburiyet sebebiyle savunma gücü olarak ortaya çıkmıştır.
İlk kuruluş amaçları düzeni (Bu vesileyle aslıda Sihir Bakanı ve bakanın inançlarını) korumak olsa dahi, çoğu üyenin katılım amacı doğrultusunda daha nebze Bellatores’u ortadan kaldırmak şeklinde amaç kayması oluşmuştur. Buna rağmen liderleri Byström, bu amacı reddederek tüm isteklerinin halk tarafından demokratik yollarla beş kere seçilmiş olan bakanı ve bununla beraber düzeni korumak olduğunu birçok kez belirtmiş, belirtmeye devam etmektedir. # Devamı İçin TIKLAYINIZ!
KARAKTER DEĞİŞİM ARACI
♣ Karakter Değiştir ♣
K.Adı:
Şifre:

HOGWARTS: AÇIK!
TARİH: ŞUBAT 1976

Paylaş
 

  a bit of pleasure

Önceki başlık Sonraki başlık Aşağa gitmek 
Isabella Mainley
St. Mungo Baş Şifacı Yrd.
Ϟ Rp Beğenileri : 28

Isabella Mainley
St. Mungo Baş  Şifacı Yrd.
 a bit of pleasure Tumblr_ot19mxX3fJ1wsphtyo1_500

a b i t o f p l e a s u r e


isabellamainley


a l i a n a & b e r n e t t a , l o n d r a , i n g i l t e r e
m a r t 71
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.hogwarts-rpg.com/t3824-isabella-karakter-kart
Isabella Mainley
St. Mungo Baş Şifacı Yrd.
Ϟ Rp Beğenileri : 28

Isabella Mainley
St. Mungo Baş  Şifacı Yrd.


Üzerinde hissettiği kahve gözlerin onaylamaz tavrı altında kaçışan mavi gözleri en sonunda büyücünün dudaklarında sabitlendi. Ufak ara sokağın taş duvarlarına savrulan kelimelerle birlikte kendine doğru açılan kolu nazikçe tuttu cadı. Hücrelere ayrılan bedeni saniyeler içinde tekrar eşini bulurken sıkmaya başladığını fark ettiği kolu bıraktı. Londra’nın ara sokaklarından birinde dikiliyorlardı. Daha önce hiç o sokağı görmemiş olmasına rağmen çarpık dizilmiş eski evlerden anladığı kadarıyla arada bir uğradığı pazar çok uzakta olamazdı. Muggle gözlerden uzak fakat kafeye en yakın tenha sokağın burası olabileceği göz önünde bulundurulursa Hanry’nin isabetli bir tercih yapmış olabileceğini düşünen cadının göz ucuyla sokağın ilerisindeki boş teneke kutuları görmesiyle düşüncelerinin yönü bir miktar değişti. Büyücü bu sokağın varlığını bilmesinin sebebi ne olabilirdi ki? Göz ucuyla kendisine yönelmiş gözlere baktı, sonrasındaysa tekrar kireç duvarlara baktı. Eğer ileride bir yerlere ceset bırakması gerekirse müsait olup olmadığına bakacağı ilk sokak burası olacaktı. Büyücünün Aliana ve Bernetta’nın hemen caddeye çıkan yolun karşısında olduğuna dair sözlerinin hemen ardından ilerlemeye başlayan ikili çok geçmeden çikolata ve kahve kokan kafenin sıcağına adım atmıştı bile. Yolda süre gelen sessizliğin nedenlerinden biri kızın içine düşmekten kendini alıkoyamadığı çekingenlik olsa da esas nedeni batmaya yüz tutmuş güneşin etkisini kaybetmesiyle serinleyen havada dişlerinin birbirini dövmemesi adına sıktığı çenesiydi. Tuhaf çirkin bir yeşile boyanmış tahta zemin ayağının altında gıcırdarken cam kenarındaki boş masalardan birine doğru ilerledi. Daha önce de birkaç kez gelmişlerdi buraya; dolayısıyla büyücünün genellikle cam kenarını tercih ettiğini biliyordu cadı. Sabah evden çıkarken düşüncesizce üzerine geçiriverdiği siyah ince paltosunu çıkarıp sandalyeye kurulurken sipariş için gelen oğlan iki kahveyi elindeki küçük kirli not defterine yazarak geri geri ilerlemişti bile.

“Aslında… Şimdi böyle bakınca pek de bir şeye benzetemedim.” Not defterindeki malum sayfa açılmış masanın ahşabında kuzu kuzu yatıyordu. Karakalemde harikalar yarattığı söylenemezdi, boyalarla çok daha iyiydi, fakat yine de duvarın üzerine işlenmiş semboller gerçeğine oldukça yakındı. Eski yazılar konusunda da uzman sayılmazdı fakat Hogwarts’tan hatırında kalan bir şeyler varsa eğer bu sembollerin oldukça eski milletlerden kalmış olabileceği tahminde bulunurdu Isabella. Fakat yine de büyücedünyayla ilgili olup olmadığından bile emin değildi, o minik kasabanın büyücülerden önce muggle sakinleri olmuş olabilir miydi? Hiçbir fikri yoktu. Bayan Potteray’in kayıtsız tiz sesi kulaklarında çınladı, büyük ihtimalle o turuncu kadın olsaydı karşısındaki bir ton deli saçmalığıyla zaten her gün uğraştığını dolayısıyla çenesini kapalı tutması gerektiğini söylerdi. “Sanırım eski yazıtlar dersini daha iyi dinlemeliydim.” Kendi kendine mırıldanır gibi bir hali olan cadının gözünün önünden altıncı sınıfta aldığı eski yazıtlar dersleri gelip geçti. Ah, hayır, hiçbirinde anlatılan şeylerden emin değildi. Ancak her bir derste Alan’ın oturduğu sıraları duraksamadan sayabilirdi. “Gerizekâlısın sen Bellacım da o yüzden.” Öğrencilik yıllarını haşlayan nispeten olgun (?) sesi yüksek çıkmış olsaydı muhtemelen Aaliyah’ı güldürmeyi başarırdı. Gözlerini sarı kâğıttan kaldıran cadı Hanry’nin kâğıt ile gözleri arasında gidip gelen gözlerine hafif bir tebessümle baktı. “Eğer bir fikrin varsa…” Neden sürekli böyle olduğuna anlam veremiyordu. Konuşarak kendini ifade etmeden en yetenekli insanlardan biri olmayabilirdi fakat en rezillerden olmadığını da biliyordu. Tabii böyle zamanlar dışında. Cümlelerinin yüklemlerini bulmakta bir sağlık sorunu varmışçasına zorlanıyor; sadece çok anlaşılmamasını ummaktan başka bir şey yapamıyordu.

Kahveleri getiren oğlan beceriksiz bir dikkatle servis yaparken takribi on beş on altı yaşlarındaki çocuğun aşırı beyaz teni dikkatini çekti. Gözleri yukarı kaydığında yüzünde şapşal bir gülümsemeyle yüzyıllardır güneş yüzü görmemiş teni, turuncu saçları ve yüzünün çoğu kısmını kaplayan çilleriyle dikilen çocukla karşılaştı. “Teşekkürler.” Gülümsemesine ve teşekkürüne başıyla karşılık veren oğlan masadan ayrılınca saçları alnına dökülmüş büyücüye baktı. “Tina nasıl?” Merakla çıkmış ses tonu karşılığında keyifle gülümseme aldı. Büyücü köpeğinin son maceralarını anlatırken gözlerindeki ışıltıya hakim olamamıştı adeta. Gülümseyerek dinleyen Isabella buzlu zeminde kayar gibi kendini birden bire hoş sohbetin ortasında buluverdi. Laf lafı kovalarken masaya bardaklar gelip gitmeye devam ediyordu ve etrafa şuh kahkahalar saçılıyordu.

Aklından tamamen çıkan not defterini kapattığında saatler geçmişti ve hava iyiden iyiye kararmaya başlamıştı. Akşam Olivia evde olmayacaktı ve Eris için yeteri kadar mama hazırlamamıştı. Yavrusunun şimdiye çoktan acıkmış olduğunu düşününce içi sızladı. "Artık kalksam iyi olacak. Karşılaştığımıza çok sevindim. Umarım tekrar görüşebiliriz." Ayaklanan cadı nazik bir şekilde büyücüyle tokalaştıktan sonra kafeyi zihninde tonlarca soru işaretiyle terk etti.

son

Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.hogwarts-rpg.com/t3824-isabella-karakter-kart
 
a bit of pleasure
Önceki başlık Sonraki başlık Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Hogwarts-RPG :: İngiltere :: Aliana & Bernetta Kafe-