Döneminin Baş Seherbazı, Ezekiel Harris tarafından kurulan örgütün anlamı Adaletin Savaşçılarıdır. Resmi olarak 1970 yılında kurulan ve kendisine bu ismi veren grup, aslında 1960 yılından beri gizliden gizliye varlığını sürdürmektedir. Bu topluluk, tek bir amaç için kurulmuştur; adalet. Sihir bakanı Austin Hudson’ın adaletsizce sürdürdüğü 35 yıllık hükümdarlığa ve insanların inatla yok saydığı diktatörlüğe dur demek için, özgürlükçü ve yenilikçi bireylerin bir araya toplanmasıyla oluşmuştur. # Devamı İçin TIKLAYINIZ!
Scuta
Ingemar Byström tarafından ‘Düzenin Kalkanı’ adı altında kurulmuşlardır. 1970 yılında, Bellatores gibi güçlü bir örgütün ortaya çıkışı ile, birnevi mecburiyet sebebiyle savunma gücü olarak ortaya çıkmıştır. İlk kuruluş amaçları düzeni (Bu vesileyle aslıda Sihir Bakanı ve bakanın inançlarını) korumak olsa dahi, çoğu üyenin katılım amacı doğrultusunda daha nebze Bellatores’u ortadan kaldırmak şeklinde amaç kayması oluşmuştur. Buna rağmen liderleri Byström, bu amacı reddederek tüm isteklerinin halk tarafından demokratik yollarla beş kere seçilmiş olan bakanı ve bununla beraber düzeni korumak olduğunu birçok kez belirtmiş, belirtmeye devam etmektedir. # Devamı İçin TIKLAYINIZ!
Valéria Eloïse Barthélemy x Auguste Marcel Barthélemy
Valéria Éloïse Barthélemy
Sihir Basın & Yayını
Ϟ Rp Beğenileri : 65
15.02.21 16:43
1972 yazı, herhangi bir Haziran günü Barthélemy Malikanesi
1, 2, 3. Hop, nerdeyse basıyordum! 4, 5, 6... Bu taşlar da gittikçe büyüyor sanki. Kırmızılara basmaman lazım, dikkat et Val. Yanacaksın."Ah!" Kafamda kurduğum oyunumda yenilmeme bozularak homurdandım. Bu kadar kısa mı sürecekti? Sadece 6'ya kadar ha? Çocuklar senden iyi oynuyor, aferin Val. En azından iki basamaklılara ulaşsaydın, bu Büyücedünya'daki en kolay oyun sayılır! Taşlara basmamayı bile beceremiyorsun.
Kimse var mı diye kontrol etmek amaçlı kafamı kaldırdım ve etrafa bakındım kısaca. Büyük tahta köşkümüzü ve arka bahçesini görebilecek kadar yaklaşmıştım artık eve. Kafamı eğerek üzerimdekilere bir göz attım ve çekiştirdim deri ceketimi. Hayatımda ilk defa deri ceket giyiyordum. Lara'nın gardırobundan bulmuştum tabi, satın alacak değilim ya. Hiç benim tarzım olmayan, fazla isyankar bir tarz. Her yerde pijama giymek tarz mı sayılmaya başlandı bu devirde? Tamam, iç sesim haklı bir noktaya değinmiş olabilir ancak gittiğim yerde her zamanki halimle bulunamazdım! Ortama uyum sağlamam gererkiyordu yoksa başımın çaresine bakmam hiç olmadığı kadar zorlaşacaktı. Valentin'in yanından dönüyordum, o tehlikeli kumarhaneye gitmiştim bu gece yani. Geçen yaz bana yardım ettiği için ona teşekkür etme fırsatı bulamamıştım. O gece hem moralim çok bozulmuştu -Destiny saçmalığı- hem de kafam oldukça karışmıştı. Valentin'in bana ne kadar büyük bir yardım ettiğini fark etmem yaklaşık 6-7 ayımı aldı. 16 yıllık hayatımda şimdiye kadar kimse bana onun kattıklarının yarısını bile katmamıştı. Neden yardım ettiğini hala anlamış değilim. Bir çıkarı mı var yoksa korkunç görünümlü bir iyilik meleği mi tartışılır. Benim gibi birinden ne çıkarı olabilir onun hakkında bir fikrim yok. Kötü işlerinde kullanabileceği bir adam değilim, öğrenciyim sadece. Büyü yapmada bile iyi olduğum söylenemez. Marcel'e biraz benzediğini biliyorum adamın. Egoist gibi duruyor, kendinden emin... Ama aslında tam olarak bildiğim tek şey onun bana Veelalık hakkında yardımcı olabileceği, işte bu yüzden de nerdeyse bir yıl sonra ona teşekküre gitmiştim. Nereye gittiğimi de sadece Zoe'ye söylemiştim ki yokluğumu çaktırmasın, oyalasın herkesi.
Adımlarımı düşüncelere daldığım içim yavaşlatmış olduğumu fark edince hemen hızlandım. Koşar adımla geldiğim bahçe kapısını düşüncesizce itince yüksek seste bir gıcırdama yükseldi. Yeterince ses çıkarmamışım gibi "IYYY!" diye söylendim bi de üzerine. Napayım ama, içimdeki kemikler gıcırdamış gibi öyle rahatsız edici bir sesti! Yaptıralım şu kapıyı ya. Evden biri duyar da kontrole gelir diye koşa koşa salon penceresinin altındaki duvara yapıştım. Böylece baksalar bile beni o açıdan göremezlerdi. Bunu düşündüğüm için kocaman sırıttım. Zeki kızım ben ha. Bir şey oldu mu hemen buluyorum çözümü. Pratik zeka dedikleri bu işte. Tamam plandaki gibi ilerlersem sorun kalmayacak. Zoe garaj kapısının kilidini açmış olmalı. Ordan gireceğim, küçük kız kardeşimin bir dolaba gizlediği giysilerimi bu üzerimdeki sigara kokusu sinmişlerle değiştireceğim ve voila! Hiç çıkmamışım gibi. Orada uyuyakaldığımı söylerim hatta belki de. Artık eskisi kadar uyumuyordum aslında ama bunu kimse fark etmemiştir. Yatakta dönüp duruyorum ve düşüncelerimle boğuşuyorum genel olarak. Bunu bilmediklerinden eminim, o yüzden eskisi gibi her köşede uyuyakalacağıma kolaylıkla inandırabilirim ailemi.
Parmak ucunda ilerleyerek döndüm etrafında köşkün. Çok yavaşça açtım garaj kapısını ve kendimi içeri attım. Tam kapıyı kapatıyordum ki kollarını göğsünde birleştirmiş beni izleyen canım kardeşimle gözlerimiz birleşti. “Ayh!” diye bağırdım ve geri zıpladım. “Sen... Napıyorsun be burda?” dedim ve gözlerimle garajı taradım aynı anda. Babam da var mı emin olmalıydım, kimse yoktu ikizim dışında. Marcel’i ona söylememeye ikna etsem yeterdi. Ama önce sonuna kadar inkar! "Noldu birini mi bekliyorsun? Pis işlerini burda mı çevirmeye başladın yoksa? Bak o arkadaşlarını sakın burada toplama tamam mı ben uyuyorum burada kimseyi görmek istemiyorum." Bir adım attım. "Nefes almaya çıkmıştım biraz..." Bir adım daha. "...saatlerdir uyuyorum burda. Yüzüm gözüm şişmiş." Odanın etrafında gezmeye başladım, gözlerimi de ondan çekip duvarlardaki eski püskü dekorlarla ilgilenmeye çevirdim. "Saçmasapan rüyalar da gördüm, rahatlamam gerekiyordu." Rüyamı anlatsam daha mı inandırıcı olur? Aman ne uğraşacağım. Sataşayım en iyisi. Sinir olur gider belki. "Bahçeye kafa dinlemeye çıkmıştım işte. İşe de yaramıştı!" Ona dönüp sırıttım. "Seni görene kadar."
fransız kızı:
geriye kalan birkaç fotoğraf:
En son Valéria Éloïse Barthélemy tarafından 17.02.21 19:21 tarihinde değiştirildi, toplamda 3 kere değiştirildi
Auguste Marcel Barthélemy
Sihir Basın & Yayını
Ϟ Rp Beğenileri : 87
16.02.21 1:23
"Marcel!"
Boğuk bir ses uzaktan. Önümdeki şekillerin ve sembollerin içinden zar zor bilincime giriyor. Karanlık çoğunlukla. Minik semboller var gözlerimin önünde. Hepsi sisli. Uzakta. Birbirlerine geçiyorlar ve anlaşılması imkansız haller alıyorlar.
"Marcel uyan!"
Başka bir ses bu. Tanıdık sesler ama gerçekten zor ulaşıyorlar bana. Sanki başka yerdeyim. Ruhum uzaklaşmış. Sisli bir akşamdayım. Vücudum yok, bilincim var. Bazı şeyleri görüyorum ama aslında görüntü değiller. Sadece ne olduklarını hissediyorum. O kadar bulanıklar ki.
"Uyansana!"
Kendime geldiğimde yerdeydim ve birisi beni omuzlarımdan tutmuş sallıyordu. Ölü gibi sallanıyor, hareket edemiyordum. Tüm sisler yavaş yavaş dağılıyordu ve kendime, dünyaya iniyordum. Sanki hiç nefes almamışım gibi derin bir nefes çektim ve gözlerimi açmaya çalıştım. "B-ben..." Yüzüm aşırı acıyordu.
"Merlin aşkına!" Ses bu sefer yanımdan geliyordu. Gözlerim daha tam açılmadığı için bulanık görüyordum. "Aklım gitti Marcel! İyi misin?" Shawn? Shawn'ın sesiydi bu. "Şükürler olsun!" Archie? Gözlerimin odağı yerine geldiğinde Shawn'ın endişeli gözleri ile karşılaştım. Sol tarafımda duruyordu. Sağımda da Archie. Kendisini geriye atmış rahatlamış bir ifade takınmıştı. "Ne?" dedim. Endişeli gözüküyorlardı. "Neyiniz var?" Etraf bira kokuyordu ve başımın döndüğünü hissediyordum. Acaba başlarına bir şey mi gelmişti? Archie'nin yüzündeki ifade değişti. Garipsiyor gibi baktı bana.
"Bayıldın Marcel." dedi Shawn bana.
"Ne?" Gözlerimi kısıp hatırlamaya çalıştım. Onlarla birlikte parkta takılıyorduk. Bira içtiğimizi hatırlıyorum. Ayaktaydım ve... "Ah!" Kaşlarımı çattım ve elimi yüzüme götürdüm. Burnum ve dudağım aşırı acıyordu. Ellerimi yüzümden çektiğimde ellerimin kan içinde olduğunu fark ettim. Bayıldığımda yüzümün üstüne düşmüş olmalıydım.
Shawn çok ciddi bir şekilde omuzlarımdan yakaladı beni ve ayağa kalkmama yardım etti. "Gel, St. Mungo'ya götüreyim seni." dedi. "Yok. Ben... iyiyim." Bayılmamın sebebini anlamam çok uzun sürmedi. Bunlar görülerdi. Yine aşırı silik, saçma sapan semboller görmüştüm. Çevremdeki kimse de bu durumu bilmediği için böyle tepki veriyorlardı belli ki. Yürürken daha önce hiç görülerimi yaşamamıştım. Kendimi kaybedip yere, yüzümün üstüne düşmüş olmalıyım. "Sanırım çok çalışmaktan." İki arkadaşım da inanmayan bakışlarla bakıyordu yüzüme. "Babam seneye sınavlarda başarılı olmamı istiyor da."
Shawn oldukça ciddi bir şekilde "Yine de hastaneye gitmemiz gerek. Yüzün kötü durumda ve..." dedi. Konuşmasının sonunda sesi yavaşladı ve Archie'ye baktı endişeyle. Archie de Shawn'ın lafını tamamlamak adına "Bir şeyler sayıkladın." dedi.
Ne? Şimdi sıçmıştım! Görüler olduğunda çoğunlukla kehanet sayıklamazdım ancak bunun olduğunu Profesör Bouchard'ın verdiği kitaplardan okumuştum. "Ne gibi?" dedim anlamamış gibi. Korkunç bir şey olmamasını umdum. Kız kardeşlerime olacak korkunç bir şey için kehanette bulunmuş olmak istemiyordum. Shawn "Bilmediğimiz bir dildeydi." diyince kaşlarımı kaldırdım. Aklıma gelen ilk yalanı salladım ben de. "Ah, dün eski yazıtlar hakkında çalışıyordum da. Ondandır." Shawn mantıklı bir çocuktu. Beni de iyi tanırdı. "Bakanlıkta çalışman için eski yazıtlara gerek yok ki." dedi. "Boşuna zaman harcayıp sağlığından olma." Asasını çıkarıp yüzüme getirdi ve "Episkey." dedi. Demesi ile yüzümdeki acının kaybolması bir olmuştu. Kafamla teşekkür ettim ona. "Ben..."dedim dalgın dalgın. "Eve gideyim." İkisi de onayladılar bunu. Benimle gelmek istediler bir şey olup olmadığına emin olmak için ama gelmemeleri için çok ısrar ettim. Süpürge sürmememi söyleseler de evden çok uzakta bir parktaydık ve yürümek ölümdü.
Zaten bir daha bayılmayacağıma çok emindim. Onlara sağlık sorunu desem de, aslında tüm olay görücülüğümdü. Düzgün kullanamadığım için de böyle saçma sapan zamanlarda ortaya çıkıyor tüm bilincimi başka bir evrene götürüyordu. Bu seferki görüler, hafiften çakırkeyf olduğum için daha da mide bulandırıcı olmuştu. Hiçbir şey hatırlayamaz hale gelmiştim. Anlaşılmayan bir dilde kehanette mi bulunmuştum bir de? İnanılmaz!
Süpürgeme bindim ve son hız eve sürmeye başladım. Hava çoktan kararmıştı ancak babam artık biraz daha serbest bırakıyordu bizi. Aşırı geç kalmadığımız sürece bir sorun etmiyordu gezmemize. Eve gelince süpürgem hafiften yere yaklaştığı anda atladım. Bu her zaman yaptığım bir şeydi. Quidditch oynamayı çok seviyordum ve süpürge en büyük hobilerimden biriydi. Daha yere hafiften yaklaşmışken süpürgemden atlardım süpürge ile iniş yapmak yerine. Şimdi ise biraz sarhoş olduğum için tökezledim ve düşme tehlikesi yaşadım. Ödüm ağzıma geldi ancak düşmemek için üstün çaba gösterdiğim için iki ayağımı da düzgün bir şekilde yere koyabildim.
Lara bahçede oturuyormuş. Beni böyle görünce başladı gülmeye. "Ne gülüyorsun köle!" diye çıkıştım buna. "Sen aç önce götüne gül Lara." dedikten sonra sinirle ilerleyip kapıdan girdim. Tabi dışarısı karanlık diye Lara yüzümü görmemişti. Ancak babam geldiğimi duyduğu anda kapıda bittiği için bir çığlık kopardı. "Marcel! Oğlum bu halin ne?" diyerek üstüme koşunca ben de adamın en uzağındaki duvara yapışarak kaçmaya çalıştım ancak beni yakaladı. "Her yerin kanamı- Bu koku? Sen alkol mü aldın?" Babam şok üstüne şok geçirince elinden kaçtım ve "Hayır ne alkolü baba ya?! Ben odamdayım!" diye bağırdım. Tabi ki başım döndüğü için merdivenlere 2-3 kere takıldım. Arkamda babamın seslerini bırakıp 3. kata çıktım ve banyoya girip elimi yüzümü yıkadım. Her yerim gerçekten kan olmuştu. Neyse ki Shawn'ın yaptığı büyü yaralarımı iyileştirmişti. Üstüm başım da pislik içindeydi. Onları da çıkarıp bir kenara attım ve odama geçtim.
Odamda yatağımın altına sakladığım bir defter var. Bu defter profesör Bouchard'ın bana tavsiye ettiği görücü günlüğüm ve bu günlüğün içine gördüğüm simgeleri ve olayları not alıyorum. Bu şekilde daha rahat hatırlayabiliyorum. Aslında işe yarıyordu ancak bu gece alkol almış olduğum için tüm her şey birbirine girdi ve düzgün bir şey anlayamadım. Yine de not aldım sislerin içindeki şeyleri. Saat hatırlıyordum sanki. Bir sürü şu an hatırlamadığım kelime... Masamın üstünde karaladım bir sürü şey ve sonunda kuruması için beklemeye başladım. Tüy kalemimi kenara bırakıp arkama yaslandım. 5. sınıfı baya yüksek notlarla bitirmiştim. Şimdi ise 6. sınıfa geçmiştim. Artık sınavlarım vardı be en yüksek notları almam gerekiyordu. Bunu yapacağıma emindim. İleride benim için iyi ve başarılı bir hayat vardı. Slytherin'e Quidditch kupasını getireceğime ve bu sene sınıf başkanı seçileceğime de emindim. Düzeltilmesi gereken tek bir şey vardı hayatımda. O da görücülüğümdü. Üstünde çalışıyordum. İyi olacağına emindim. Yazılarım kuruyunca defteri kapattım ve aşağıya inmek için hazırlandım.
Üstüme parfüm sıkıp bira kokusundan tamamen kurtulduktan sonra bir alt kata, ikizimin odasına indim. Kapısı kapalıydı ve çalınca kimse açmadı. Zoé'ye, Val'ın nerede olduğunu sorduğumda para verirsem söyleyeceğini söyledi. Para verince de nereye gittiğini bilmediğini söyleyip kafasına benden bir yumruk yedi. Sonra Lara'ya sormak için aşağıya indim. O da nereye gittiğini bilmediğini söyleyince geriye sadece babam kalmıştı. Babama söylemek o an içimden gelmedi. Valéria'nın kimseye söylemeden kaçızlamasının bir nedeni vardır herhalde. Babamın ona kızmasını istemediğim için beklemeye başladım gelmesini.
Saat ilerledi... İlerledi... Garajda oturup kız kardeşimin gelmesini beklemek için yukarı çıkıp bir tane kitap aldım ve sandalye çektim. Kitabın neredeyse ortasına gelmiştim ki bahçenin kapısının gıcırtısını duydum. Kitabı kenara koydum sakince. Saat artık ebesinin hödösü kadar geç olmuştu. Bu yüzden kardeşim garajın kapısından gizlice girdiğinde ellerimi önümde birleştirip baktım buna uyuz uyuz. Beni görünce ödü koptu kızın. Vik vik bir şeyler anlatmaya başlayınca gözlerimi devirdim. Benim kardeşim neden bu kadar yarım akıllı ya? Karıyı resmen saatlerdir bekliyorum bana diyor ki bahçede uyuyordum. "Evet evet..." dedim umursamaz bir tavırla. "Kesin bahçedesindir güzel kardeşim benim. Kesin biraz nefes almaya çıkmışsındır."
Hemen koşup kolundan yakaladım bunu sonra tüm vücudunu çevirdim kendime. "Manyak karı, seni saatlerdir bekliyorum! Neredeydin ha? Hani sır yoktu aramızda?" Söylerken aşırı kızgın ama aşırı da sessiz bir şekilde söylüyordum kimseyi buraya toplamamak için. "Bu evde senin müttefiğin benim! Bana söylemezsen kim sen yokken babamı oyalayacak? Ne akılsız kölesin sen ya! Bunu da ben mi söyleyeyim? Neredeydin söyle!"
Valéria Éloïse Barthélemy
Sihir Basın & Yayını
Ϟ Rp Beğenileri : 65
16.02.21 13:29
Tamam. Kızdırmak hiç de mantıklı bir fikir değilmiş. Bu öküz herif bir anda tuttu beni kolumdan, yaklaştı yüzüme ve saydırmaya başladı cümlelerini. Karı diye başladığı cümlesine laf atmak için tam ağzımı açmıştım ki beni saatlerdir burada beklediğini öğrendiğim sözleriyle susmak zorunda kaldım. O konuştukça ben daha da sindim olduğum yere. En sonunda “Ya tükürüyorsun, uzak dur be!” diye suratımı buruşturarak serbest kolumla ittirdim kardeşimi göğsünden ama bu da büyüdü anam bu yaz. Gram kıpırdamadı olduğu yerden, ağzımızın tadıyla didişemiyoruz bile! Ah, önceden böyle miydi? Boyum bile uzundu ulan bundan.
“Tamam ya söyleyeceğim bırakırsan.” diye oflayarak kolumu tutan elini işaret ettim. Köşeye sıkışmıştım. “Sen evde yoktun, ben de kendime bugünlük Zoé’yi müttefik seçtim.” Kendi kendime göz devirdim. Çok istediğimden değildi bu seçim. Zoé karşılıksız hiçbir şey, bakınız tekrar ediyorum, hiçbir şey yapmaz. Hogwarts açıldığında bir haftalık ödevlerinin hepsini yapmaya söz vermiştim babamı oyalaması karşılığında. Bunu ne kadar istemeyerek kabul etmiş olsam da, bir bakımdan işime geliyordu. Son 2 senem kalmıştı Hogwarts'tan mezun olmama ve ben şimdiye kadar derslere yeterince önem verememiştim. İleride profesör olma hayali kuran birine göre gereksiz fazla tembeldim. Bu sene dersleri oldukça ciddiye alma kararı vermiştim, geçen senelerin konularına da bir göz atmak işime gelecekti açıkçası. Ayrıca ona Marcel’in yaptığı gibi verebileceğim param da yok, dışarı pek çıkmadığımdan babamdan hiç harçlık isteme gereksinimi duymamıştım yaz ayları. Okumak istediğim kitapları genelde kütüphanemizde bulabiliyordum, yoksa da babamdan almasını rica ediyordum. Bu akşam yanıma aldığım 3 galleonu da yokluğundan faydalanıp Marcel’in odasından aşırmıştım. Hah, acaba fark etti mi paralarının eksildiğini?
Düşüncelerimden kurtulup benden cevap bekleyen ikizime odağımı çevirdim. “Bir-“ Nasıl tarif edeceğimi bilemeyerek sustum bir anlık. “-bir tanıdığı ziyarete gittim. Sinirlenmeyeceğine söz verirsen nereye gittiğimi ve kim olduğunu da söylerim.” Tepkisini görmek adına durdum ve cevabını bekledim. Garajın ortasındaki tozlu kullanmadığımız uçan arabamızın kaportasına zıplayıp oturdum bu sırada. Oturunca tiz bir zincir şıngırdama sesi yankılandı odada. Ah, tamamen unuttum! Deri ceket yetmezmiş gibi bir de zincir kemer takmıştım bu gece. Ki belirtmek istiyorum, o ortama bile fazla kaçmıştı bu tarz. İnsanların garip bakışları yetmezmiş gibi bir de üzerine Valentin beni gördüğünde baştan aşağı süzüp gülmemek için kendini zor tutmuştu. Rezil olmuştum bildiğin! İlk gittiğimdeki gibi eşofmanımla ve bol eski hırkamla olmadığıma pişman olmuştum. Ayrıca Marcel’in bu giysilerimi şimdiye kadar fark etmemesini belki anlayabilirim ama yüzümdeki makyaja da hiçbir şey dememişti daha. Bunu gerçekten nerede olduğumu merak etmiş olmasına, hatta benim için endişelenmesine bağlıyorum. O zaman bir açıklamayı kesinlikle hak ediyor.
“Geçen yaz yanlışlıkla yolum bir yere düştü. Tamamen yanlışlıkla, fark etmeden kendimi... bir yerde buldum.” Mekanı nasıl iyi anlatabilirim diye düşünürken aklıma gelenle bağırmaya başladım. “HATTA DESTİNY DE ORADA ŞARKI SÖYLÜYORDU. İLK ORDA KARŞILAŞTIK ONUNLA.” Ve... Sesimin gereksiz fazla yükseldiğini fark ederek hemen sustum. Ah, bu kızla olan her şey hala beni neden heyecanlandırıyordu bu kadar? Aramızda hiçbir şey olmamıştı ve birbirimize uygun da değildik, buna rağmen düşüncesi niye böyle küçük kıvılcımlar yaratıyordu içimde? İstemiyordum onu düşünmek, saçma bir şeyler yaşandı ve bitti. Biri olacaksa bile hayatımda, Destiny'den çok farklı olmalıydı. Fazla konuşuyor olmamdan rahatsız olmayacak biri.
Kimse geliyor mu diye garajın ev koridoruyla birleşen kapısına bir bakış attıktan sonra sessizce devam ettim. “Üf kumarhane tarzında bir yerdi işte, orada bir tane adam benim Veela kanı taşıdığımı her nasıl oluyorsa anladı ve bana etkimi açıp kapamam konusunda biraz yardım etti. İnanabiliyor musun buna? Fark etmeden hep yayıyormuşum o pis enerjiyi ve aslında tek yapmam gereken...” Parmaklarımı göz hizama kaldırarak şıklattım. “...kapatmakmış.” Bunun benim için ne kadar önemli bir adım olduğunu anlamasını umuyordum. Kendimden, annemden, erkeklerden nefret etmekten bıkmıştım artık. Kendi hayatımı rahatça yaşamak istiyordum, kirli bir büyü etkisiyle insanları kölem yapmak değil. Köle kelimesini düşünerek gülümsedim. Belki Marcel’in böyle bir fırsatı olsa sevmediği kızları gerçekten kölesi haline getirebilirdi, beni ciddi anlamda anlamıyor olabilirdi bu çocuk. “Bugün de teşekkür etmeye ve bana geçen sene verdiği birkaç kitabı geri vermeye gittim.” Elimdekileri ona uzattım. Sessiz ama heyecanlı bir şekilde devam ettim. “Bak, yenilerini bile verdi bana!” Ardından arabanın üzerinden indim ve küçük kardeşimin koymuş olmasını umduğum kıyafetleri aramaya, dolap kapaklarını karıştırmaya başladım.
fransız kızı:
geriye kalan birkaç fotoğraf:
En son Valéria Éloïse Barthélemy tarafından 17.02.21 19:20 tarihinde değiştirildi, toplamda 1 kere değiştirildi
Auguste Marcel Barthélemy
Sihir Basın & Yayını
Ϟ Rp Beğenileri : 87
16.02.21 15:30
Kardeşime böyle çemkirince kız beni göğsümden ittirip tükürdüğümü söyledi. Fazla güç uygulamamıştı belli ki ittirirken ama bıraktım kolunu. Zoé'yi müttefik seçmesinden bahsettiğimde gözlerimi açıp "Yok artık." bakışı attım. Zoé'yi hiçbir planıma katmam ben. Ruh hastası kız soyup soğana çevirir beni. Val'e böyle yakından bakınca gözlerimi kıstım ve yüzünü inceledim. Makyaj mı yapmıştı? Yüzümü buruşturup "Iyy..." dedim sessizce. Niye makyaj yapmıştı ki? Valéria'nın daha önce öyle erkeklerle bir durumu olmamıştı. Üstelik bu sene okulda bana kadınlardan hoşlandığını söylemişti. Acaba Destiny ile buluşmaya mı gitmişti? E giderken neden söylememişti ki bana. Üstelik babama da arkadaşımla gezicez dese babamın hiçbir şeyden şüpheleneceğini düşünmüyorum. Boomer adam, ne anlar lezbiyenlikten.
Bir tanıdığını ziyarete gittiğini söyledi ikizim. Hala anlamamış bir haldeydim ve kafamı iki yana sallayıp anlamadığımı belli ettim. Hala kafam ile takip ediyordum kızı. Odanın içinde ileleyip arabanın üstüne oturdu. Sinirlenmeyeceğime söz verirsem söyleyecekmiş. Şimdiden sinirlendim bile ki! Ne demek sinirlenme. Benden saklayacağın kadar gizli miymiş bu bir tanıdık. Kimmiş ki? "Söz veremem." dedim asi bir şekilde. Sinirlenirsem sinirlenirdim çünkü. Gittim daha demin kalktığım sandalyeye oturdum ve dinlemeye başladım bunu. Anlattığına göre tamamen yanlışlıkla bir yerde bulmuş kendini. Yine kaldırdım kaşlarımı ve inanmadığımı belli eder bir şekilde "Tabiki, fark etmeden bulmuşsundur kendini..." Benim kardeşim neden böyle? Ulan anlat işte. De ki, gittim genel evde çalışıyorum falan. Kızarım evet, ama yardım ederim sana. Yani... Genel evde çalışmaya yardım etmem. Oradan kurtarmaya yardım ederim. NEDEN GENEL EVDE ÇALIŞIYOR Kİ KARDEŞİM?
Destiny, Valéria'nın kendini tamamen yanlışlıkla bulduğu yerde şarkı söylüyormuş. "Sonunda kıza Dasos demeyi bırakmışsın." dedim alaycı bir tavırla. Ellerimi önümde birleştirdim. Kumarhane gibi bir şeymiş gittiği yer. Yok artık ya! Bir kumarımız eksikti şu evde. Parayı nereden buldun da kumar oynuyorsun Val? Kumarhanede bir adamla tanışmış ve o adam kardeşime, benim canım kardeşime, Veela etkisini açıp kapatmayı öğretiyormuş. Val bana Veela etkisini kapatması konusunu anlatırken gözlerimi yarıya indirdim ve hala kaşlarım havadayken söylediklerinde takıldığım yeri vurguladım. "Kumarhanede bir adamla tanıştın..."
Bu akşam da aynı yere gitmiş ve adamın verdiği kitapları geri verip teşekkür etmiş ona. Adam da ona yenilerini vermiş. Kitapları görmek için ayağa kalkıp arabaya yaklaştım. Val de garajdaki dolapları karıştırmak için kalktı arabanın üstünden. Kitapların içini açtığımda sihirli yaratıklar hakkında kitaplar olduğunu ve baya bir eski olduklarını gördüm. Sayfalarına el yazısı ile not bile tutulmuştu. Veela sayfalarında da bu notlar artıyordu. Bazı yerler yuvarlak içine alınmıştı. Gerçekten, bu adam kimse, Veela'lar hakkında bilgi sahibi olmalıydı. Veela resimlerinden bazıları bana annemi hatırlattığı için kapattım kapağını. Sonra da sessizce kitapları üst üste koyup Val'e döndüm.
"Gece mi gitmen gerekiyor adamı bulmak için?" diye sordum ilk. "Ne bu vampir falan mı? Üstelik bu üstündeki kıyafetler ne? Lara'nın yandan çakması gibi olmuşsun. Ve..." Yüzümü iyice buruşturdum. "Makyaj yapmışsın... Val, sen makyaj yapmasın ki... Resmen adamla buluşacaksın diye uğraşmışsın lan. Bak eğer gölde, kızlardan hoşlanıyorum derken yalan söylediysen seni asla affetmem!" Çünkü orada onun samimiyetine inanıp, tüm sırlarımı anlatmıştım kendisine. Eğer benim sırlarıma karşılık yalan söylediyse gider akıl silme büyüsünü öğrenmek için götümü yırtarım ve kardeşimin hafızasını silerim. Acımam, biliyorsunuz.
Valéria Éloïse Barthélemy
Sihir Basın & Yayını
Ϟ Rp Beğenileri : 65
16.02.21 19:05
"Ya sen akıl da mı okuyorsun?"diye sitem ettim kaşlarımı çatarak. Daha yeni düşünmüştüm makyajımı fark edip etmediğini ve bum, hemen bir laf. "Makyajı Valentin için yapmadım tabii ki! Ortama uyum sağlamak içindi sadece. Yavru kedi gibi mal mal bakıyorum sonra teröriste benzeyen suratlarına."Ne dediğimi düşünerek endişeyle alt dudağım ısırdım. Bu betimleme hiç de rahatlatmayacaktı Marcel'i. Amaç bu muydu Val, niye düşünmeden konuşuyorsun? Anlaşılan Zoé salağı da kıyafetlerimi koymamıştı buraya. Boşuna zaman harcıyoruz bu kıza. Şimdi yapar mıyım be ben onun ödevlerini? Kimseyi oyaladığı da yok, şuna bak! Derin bir nefes çekerek dolaplardan uzaklaştım ve ikizimin karşısına geçtim. Omuzlarından tuttum iki elimle ve gözlerine baktım. "Bak, ben iyiyim. Yapmam gerekeni yaptım ve geldim. Endişelenmeyi bırak." Sakinleştiğinden emin olana kadar da baktım gözlerine. Sonra çekildim ve tekrar arkamı dönüp etrafla ilgilenmeye başladım. Ona yalan söylediğimi düşünmesini istemiyordum, söylemiyordum ki. Yalan söylemek benim huyum değildir. Sadece... Kızlar veya erkekler, ne hissettiğim hakkında bir fikrim yoktu. Gözlerine bakarak açıklama yapabileceğim bir konu değildi bu da. "Kızlardan hoşlanıyorum demek erkeklerden hoşlanmıyorum demek değil yani." diye mırıldandım duyduğunu umarak. Bir daha tekrar edeceğime yalan söylediğimi düşünmesini yeğlerdim.
Etrafa bakınırken parlak bir şey gözüme ilişti. Ufak tekef muggle aletlerinin arasında -babamın hobisi- gümüş, oldukça eski, süslü ama bir o kadar da zarif bir şey duruyordu. Merakla uzanıp elime aldım ve kapağını inceledim, B harfi işlenmişti. Kapağını açtım ve yüzümü aynaya yakınlaştırarak makyajımı incelemeye başladım. "Kötü mü olmuş ki Marcel?" dedim kaşlarımı çatarak. İlk defa makyaj yaptığım için çok düzgün olmadığını biliyordum ama... Hep, bir gün yapsam çoğu kızdan daha fazla yakışacağını düşünmüştüm. Ah ne saçmalıyorsun Val. Makyaj yapmasan da etkileniyor herkes senden merak etme. Sanki bir şey yapmana gerek varmış gibi. Ne sanıyorsun kendini? Düşüncelerimle kapadım aynayı geri ve cebime sıkıştırdım. Marcel'e dönerek gülümsedim. "Amaan, neyse ne. Bu kıyafetlerimle yukarı çıkamam. Yardım edecek misin bana?"
fransız kızı:
geriye kalan birkaç fotoğraf:
En son Valéria Éloïse Barthélemy tarafından 17.02.21 19:19 tarihinde değiştirildi, toplamda 1 kere değiştirildi
Auguste Marcel Barthélemy
Sihir Basın & Yayını
Ϟ Rp Beğenileri : 87
17.02.21 15:55
Valéria yanıma gelip omuzlarımdan tuttu ve ciddi bir şekilde iyi olduğunu ve endişelenmemem gerektiğini söyledi. Kaşlarımı çatmış bir şekilde baktım yüzüne. Babamın bana sürekli kız kardeşlerini koru diye tembihleyip, bunu doğduğumdan beri içime kodladığını unutmuş galiba güzel kardeşim. İstesem de endişelenmeden duramam ki. Beni bırakıp tekrar etrafa bakmaya dönerken de kızlardan hoşlanmasının erkeklerden hoşlanmadığını göstermeyeceğini geveledi. Anlayabiliyordum neler hissettiğini. Çünkü ben de aynı kafadaydım. Peki... Valéria'nın kararlarına ve seçimlerine saygı duyacağım. "Yine de..." dedim hala kızgın bir tavırla. "Yapacağın şeyler konusunda beni bilgilendirmeyi unutma." Biraz pimpirikliydim ancak söylemem gerekiyordu. Paranoyaklığımı bunca sene boşuna beslememiştim içimde. "Ya başına bir şey gelirse? Yani, yolda birisi saldırsa, komaya girersen ve üstünde kimliğin olmadığı için bize haber veremezlerse? Kimse bilmediği için sıçarsın. Hafızanı da kaybedersen falan, uyandığında nasıl bulacağız seni?"
Böyle bir şeyler anlatırken kız kardeşim aynaya bakıp makyajının kötü mü olduğunu sordu. Beni dinlememesine sinirlenmiş olsam da söylediği şeye "Iyy!" diye ses çıkardım tekrardan. Val'ın erkekler için güzel göründüğünü biliyordum. Benim Lavinia'ya hissettiğim o hisleri hisseden birinin ona karşı hissetmesini hiç istemiyordum. Hissettiklerini biliyordum ama sanki yokmuş gibi davranıyordum öyle bir şey. "Ne bileyim ben?" dedim sinirle. Hiç sevmediğim ya da tanımadığım bir insanın Val ile öpüştüğünü düşünmek bile gerçekten istemiyordum. İkiz kardeşim konuyu değiştirince biraz sevindim bu yüzden. Bu kıyafetlerle yukarı çıkmayacağını söyledi. Yardım edip etmeyeceğimi sorduğunda biraz daha sinirli sinirli durup baktım ona. Sonra da "Her neyse..." diyerek çıktım garajdan. Yeterince kızmadığımı düşünüyordum. Yaptığının sonunda yeterince kızılmazsa daha çok yapar köleler. Yine de görülerimi ve başıma gelen şeyleri anlatmak istediğim için ikiz kölemi eğitmek görevini biraz sonraya ertelemem gerekiyor.
Yukarı çıkıp kendi odama geçtim. Bu lavuk karı çıkarken odasını kitlemiş. Girip kıyafet alamıyoruz. Asamı da odamda bırakmışım. Açamıyorum kilidi. Odama gelince çıkarıp fırlattığım eşorfmanlarımdan bir tanesini ve bir de temiz tişört sırtlayarak gerisin geri aşağıya yola çıktım. Odasının önünden geçince babam seslendi. Bir ara konuşalım diye. "Tamam." dedim sanki hiçbir şey olmamış, eve alkollü gelmemişim ve şu an kardeşimin gecenin bir vakti geldiğini ondan saklamıyormuş gibi. 2. kata indiğimde de kızların banyoya girdim. Oradan Lara'nın makyaj çıkartmak ile ilgili boklarından 2-3 tanesini avuçladım. Tekrar garaja inince Valéria'ya fırlattım kıyafetleri. "Mal karı, odanı kilitlemişsin." diyerek de bilgilendirdim onu kendi kıyafetlerimi getirmemle ilgili. Lara'nın kremlerini attım sonra da üstüne. "Al bunlar da yüzün için. Giyindikten sonra benim odama gel. Sana anlatacaklarım var." diye de emrettikten sonra tekrar odama çıktım. Valéria, onu aradığınızda bulamayacağınız bir kız. Daha önce de oldu. Bir şey konuşacağım. Gel şuraya şu saatte diyorum. Kaçırınca bir de ondan utandığı için kaçtıkça kaçıyor yıllarca bulamıyorsunuz. Peşinden koşuyorsunuz. Bu yüzden buna gel dedim odama ama çok eminim gelmeyecek. Odamı az toplayacağım, eğer 5 dakika önce gelmezse inip odasına zorla çıkaracağım.
Valéria Éloïse Barthélemy
Sihir Basın & Yayını
Ϟ Rp Beğenileri : 65
17.02.21 19:18
Yani, oldukça başarılı olduğumu düşünüyordum aslında ama Marcel "Her neyse..." diyerek garajdan çıktı bıkkın bir halde. Demek ki onu sakinleştirmek üzerine biraz daha çalışmam gerekiyordu. Ama beni burda bu şekilde bırakacağını da düşünmemiştim sırf sinirlendi diye. Noldu müttefikliğe? Anlattım o kadar her şeyi hem! Bu dünyada kimseye güvenmeyeceksin işte.
Çizmemden asamı çıkardım ve "Accio." diye sessizce pijamalarımı getirme büyüsü yaptım. Gardırobumun içinde bir kıyafet yığınının arasındalardı, oradan buraya gelmek çok zor olmasa gerek. Değil mi? Çok uzun da süreceğini sanmıyorum. Hatta hemen gelmeliydi. "Uff.." Mırıldandım. Kapıya bakıyordum ama bir hareket yoktu, pencerelerde de göremiyordum bir şey. Sorun neydi ki? Fazla mı dağınıktı acaba dolabım? Başka şeylere dolanmış olduğu için gelemiyor olma ihtimali yüksekti. Zoé'nin pijamalarından mı denesem diye düşündüm ama o benden çok daha inceydi, giremezdim kıyafetlerinin içine. Lara'nınkiler aşırı süslüydü, şu an onları giymem de üzerimdekiler kadar absürt kaçardı. Marcel de sinirliydi bana! Stresle odayı turlamaya başladım. "Yapabilirsin. Başka büyü düşün Val." Mesela, üzerimdekileri değiştirmek yerine sessizce odama kaçmayı deneyebilirdim. Eğer babama yakalanırsam da Confundo büyüsü yapar, onun aklı karışmışken odama kaçardım. Ama babamın gözüne baka baka nasıl büyü yapacağım ki? "Keşke görünmezlik pelerinim olsaydı!" derken garaj kapısı açıldı. İrkilerek olduğum yerde zıpladım hafifçe. Marcel gelmişti. Ben bir şey diyemeden kafama kumaş parçaları fırlattı. "Mal karı, odanı kilitlemişsin."
"Haa, şey. Evet." dedim gülerek. Ben bunu tamamen unutmuştum. Odamı kilitlememin sebebi kimse giremesin diye değil, ki zaten büyüyle girilebiliyor, "uyuyorum rahatsız etme" demek içindi. Evde belirlenen konuşulmamış bir kural gibi. Ya, çok mantıklı ya ne güzel de düşünmüşüm. Ama Marcel uyumadığımı biliyordu, neden girmemiş ki? Alohomora yapmak çok mu zor sanki diye düşündüm ama bir şey söylemedim tabii ki, vefalı bir insanım ben. Sinirlenmiş falan ama düşündüğüm gibi bırakıp gitmemiş beni.
İkizim, Lara'nın malzemelerini de attıktan sonra beni odasına çağırdığını söyleyerek çıktı garajdan. Elimdekileri kaldırıp baktım ne getirdiğine. Kendi kıyafetleriydi bunlar. Marcel kalıplıydı ama ince sayılırdı, ona rağmen bu lacivert eşofman altının üzerimde çuval gibi olacağı belliydi. Yine de heyecanla üzerimdekileri çıkarmaya başladım. Kardeşlerimin kıyafetlerini giymeyi çok seviyordum -tamam aslında sadece Marcel'inkileri çünkü bana uygun sadece o var- ve bu pek izin koparabildiğim bir konu da değildi. Giyindikten sonra çıkardığım deri ceketin cebinden aynayı aldım ve kendime bakarak makyajımı temizlemeye başladım hızla. Sıkıntıdan Lara'nın peşinde dolaştığım zamanlarda bunu nasıl yaptığını öğrenmiştim. Bir bez parçasına hazırladığı özel losyonu döküyor, ardından onu suratında gezdiriyordu. Tamamen normal halime geldiğimden emin olduğumda pis kıyafetleri bir dolaba sıkıştırarak çıktım garajdan.
Koridor tam karşıdaki mutfak kapısını görüyordu. Sağ tarafta da açık salon ve oturma odası kalıyordu. Pek ses gelmiyordu ama, herkes kendi odasında gibiydi. Marcel'in yanına gitmeden önce mutfağa gidip bir bardak su alayım demiştim ki BİNGO! Küçük cadıyı mutfakta bir şeyler atıştırırken yakaladım. "Sen ne düzenbaz ne güvenilmez bir kız oldun! İki görevin vardı altı üstü ya. Marcel bana üst seviye geldi desen anlarım da pijamalarımı niye koymuyorsun ya?" diye carladım kardeşime. "Kitli-""Şşt. Cevap verme bana! Ödev mödev yapmam ben git kendine kandıracak başkasını bul." diye susturdum onu ve çıktım mutfaktan. Aklıma gelen fikirle "Bana o Hufflepufflı arkadaşının yaptığı kurabiyelerden getirirsen affetmeyi düşünebilirim." diye de ekledim duyacağı kadar yüksek sesle. Su alamamıştım ama şu an geri dönüp bu tavrımı bozamazdım.
Koşa koşa, belimden düşen eşofmanı da çekiştirerek (cebimdeki gümüş ayna daha da düşmesine yardım ediyordu) merdivenleri çıkarken babamın beni fark etmemesini umuyordum ancak aşağıdan sesimiz ona ulaşmış olacak, "Kızım, neler oluyor? Kardeşinle neden kavga ediyorsunuz?" diyerek durdurdu beni odasından. İçeri girersem sigara ve alkol kokusu alacağından kapı pervazına yaslanmayı tercih ettim. "Büyük bir şey değil baba, çocukça sorunlar sadece." dedim omuzlarımı silkerek.
"Marcel sizin probemlerinizle ilgilenmiyor mu? Aşağı iniyordu, aranızı neden düzeltmiyor?" Ah... Ne diyebilirim ki buna? Neden Marcel'in her olaya dahil olmasını istiyor ki bu kadar? Sohbeti kısa kesme yolu arayarak bekledim biraz. "Ben de ondan yardım istemeye odasına gidiyorum şimdi. Sana şimdiden iyi geceler babacığım." dedim gülümseyerek ve yavaş adımlarla üst kata, Marcel'in odasına çıktım.
Kapıyı açtığımda ikizim de odadan çıkmak üzere gibiydi, neredeyse çarpışıyorduk. "Geldiğimi mi duydun noldu?" dedim gülerek. Yatağına doğru ilerlemeye başladığım sırada da "Hadi anlat bakalım." dedim heyecanla. Yatağının önünde yere bağdaş kurdum, sırtımı da kenarına yasladım. Seviyorum yere oturmayı. "Merlin razı olsun bu arada." dedim üzerimdeki kıyafetleri gözlerimle işaret ederek.
fransız kızı:
geriye kalan birkaç fotoğraf:
Auguste Marcel Barthélemy
Sihir Basın & Yayını
Ϟ Rp Beğenileri : 87
21.02.21 23:04
Tahminim üzere, benim canım ikiz kardeşim yukarıya gelmedi. Ben de odamı toplama fırsatı buldum. Üstelik o kadar süredir toplamamışım ki kaybettiğimi sandığım bir kaç kitabımı buldum kıyafet yığınının altından. Hatta biraz oturdum bir tanesinin sayfalarına da baktım. Ben bu kızı tanıyorum ya. Artık odasında uyuya mı kaldı ne yaptı? Elimdeki kitabı masamın üstüne attım ve görülerimi yazdığım defterin üstünü kapattım bu şekilde. Kapıyı pek düşünmeden açtım. Tam çıkıyordum ki karşımda Valéria'yı görünce ona kafa atmadan önce kendimi durdurdum. Bu salak salak gülüyor. Diyor geldiğini mi duymuşum. İçeri daldı. Beni de şaşırtmış oldu böylece. Gelmeyeceğine çok emindim oysa ki. Sonunda dediklerimi ciddiye alıyor sanırım. Kapıyı kapattım. Shawn'dan aldığım tılsımı taktım kapının koluna da. Bu şekilde dışarıya ses gitmiyordu. Babam karşı odadayken bir şey anlatmaya çok korktuğum için istemiştim arkadaşımdan. Yatağımda Val oturduğu için masama gidip sandalyeme kuruldum. Val'ın teşekkürüne de tüm havamla "Hıı..." diye cevap verdim. "Efendin böyle merhametli işte."
Oturduğum sandalyeye yaslanarak öndeki iki ayağını kaldırdım. ileri geri sallanarak "Bugün bayıldım." dedim sanki çok normal bir şeymiş gibi. Olayın en can alıcı kısmını ilk söyledim ki geri kalanını sakin bir şekilde dinleyebilsin. "Archie ve Shawn ile parktaydık. Şu tepedeki park var ya. Orada işte. Babama söyleme, bira içiyorduk. Sonra semboller, sisler, konuşmalar vesaire girdi araya. Bir açtım gözlerimi yerdeyim. İlk anlamadım ne olduğunu. Baktım bunlar çok endişeli. Dedim neyiniz var bir şey mi geldi başınıza. Meğer ben bayılmışım. Dediler ki anlaşılmayan bir dilde bir şeyler sayıklamışım. Artık kehanette mi bulundum ne yaptım bilmiyorum." Durup baktım kız kardeşimin suratına kontrol amaçlı. "Çok bulanıktı gördüklerim. 3. biramı içtiğim içindi sanırım. Görüleri toplayamadım kafamda. Baya sisliydi yani. Önemli bir şey olabilir dikkat etmemiz lazım."
Böyle bir gücüm olduğunu bilse babam, bir de böyle bir sorumsuzluk yapıp önemli bir görüyü kaçırdığımı öğrense. Bana neler yapar bilemiyorum. Neyse ki bilmiyor. Aslında beni endişelendiren şeylerden en hafifi bu. Asıl önemli olan, ya bu görü cidden önemli olanlardansa? Lavinia'nın kaşını yardığını falan gösterdiği oluyor. Öyle bir şey ise sorun yok ancak ya Valéria'nın boğulduğunu gösterdiği ciddilikte bir görüyse bu? "Bak." dedim kız kardeşime. "Çok minik şeyleri hatırlıyorum. Kitaplara bakıp araştıracağım ama bir şey çıkacağını sanmıyorum. Dandik bir şey olabilir, ciddi de olabilir. Hiç bilmiyorum." Ellerimi saçlarımın içinde gezdirdim endişe ile. "Daha önce hiç böyle bir şey olmadı. Hepsi berraktı. Bizimkilerin başına bir şey gelirse ne yaparım bilmiyorum. Babama söylemeli miyim Val?"
Valéria Éloïse Barthélemy
Sihir Basın & Yayını
Ϟ Rp Beğenileri : 65
22.02.21 14:41
Benim efendim olduğunu söyleyen kardeşime gözlerimi devirdim fark ettirerek. Konuşmasına devam etmesini bekledim sessizce ama yerine kurulmakla uğraşıyordu. Sabırsızca "Eeee?" dedim kafamı da aynı anda sallayarak. Tam o sırada konuştu o da. "Bugün bayıldım."
Düşünceli kardeş modum açılmıştı dediğini duyunca. "Ne? Ne demek bayıldım? Noldu neden? İyi misin şimdi?" O ise sanki dediği önemsizmiş gibi sakinliğini koruyordu. Devam edip bana olanları anlatmaya başladı. Parkta içiyorlarmış, sonra bir anda aklında bir görü belirmiş anlaşılan. Ne olduğunu o da anlamamış. "Başka dil mi?" Hani millet yere düşüp kafasını vuruyor, sonra uyandığında bir bakmış ki Rusça konuşmaya başlamış oluyor ya. Hah acaba bu mu olda ona da. Beyin travması mı geçiriyor kardeşim? "Marcel..." dedim endişeyle. "St. Mungo'ya mı gitsek napsak? Yaralanmışsındır belki." Ona düşünce kafayı üşütmüş oalbileceğini düşündüğümü söylemeyecektim tabi ki ama bir kontrol ettirsek de iyi olurdu. Dediklerini duyunca şaşkınlıktan kafamdan bu düşünce silindi anında. "Ne demek dikkatli olalım? Ne tarz bir şey gördün ki? Yine..." Yutkundum. "Benim boğulmam tarzında bir şey miydi?"
Üst üste gelen endişeli sorularımdan sıkılmış olacak ki susturdu beni. Ben de ilgiyle onu dinledim. Endişeli duruyordu. "Dandiktir umarım." diye mırıldandım onu onaylarcasına. En sonunda bana bir soru yönelttiğinde şaşırarak dikleştim oturduğum yerde. Başımıza bir şey gelmesinden korkuyordu. "Babam ne yapabilir ki Marcel?" dedim kaşlarımı kaldırarak. "Görücü olduğunu açıklamana değecek bir şey mi ki bu? Ne olduğunu bile bilmiyorsun. Üzgünüm bunu söylediğim için ama... Babam sana elle tutulur bir bilgi getirmediğin için kızabilir bile." Yüzüne baktm üzüntüyle. "Üzgünüm. Gerçekten. Keşke böyle olmasaydı." Sessizce oturdum bu söylediklerimden sonra. Ortamı yumuşatmak, bu kötü enerjiyi yok etmek için devam ettim. "Hem madem normalde berrak oluyorlar, bu bir şey ifade ediyor olabilir! Belki de olacağı kesinlik kazanmamış bir görüdür bu? Boşuna endişelenmeye gerek yok." Görücülükle ilgili hpek bir fiikrim yoktu ama yardımcı olmak istiyordum bu yüzden aklıma gelenleri sıralamıştım ona direkt. Gülerek son bir ekleme yaptım. "Kapımız gıcırdıyor zaten, biri bir şey yapmaya çalışsa duyarız merak etme."