| 20.07.17 11:53 | | Eliana Maisie Everhart & Joseph E. Marowit
Temmuz 1972 |
|
| 20.07.17 12:02 | | Eliana her zaman olduğu gibi yatağında kıpırdanıyordu. Aslında bu sefer nedeni daha bir korkunçtu. Çünkü rüyasında sevgilisini görmüştü ve bu rüya sandığından daha gerçekçi duruyordu. Kanlar içinde yerde yatan Jesse bir şeyler mırıldanıyordu ama genç cadı onu bile duyamıyordu. Bütün dünyası altüst olmuştu. Ne yapacağını o da bilmiyordu. Tek düşündüğü şey bunun nasıl olduğuydu. Bir anda her şey gözünün önünden silinmeye başlamıştı. Tek başınaydı o an. Belki de tek kalmaya mahkumdu. Bağırmak istiyor ama bağıramıyordu. Son bir kez derin nefes aldıktan sonra dizlerinin üzerine çöktü ve ''Hayırrr'' diye bağırdı.
Sıçrayarak uykusundan uyandığında hıçkıra hıçkıra ağlıyordu. Bu rüyanın gerçek olabilme ihtimalini düşündükçe daha da üzülüyordu. Sevgilisi öldürüldüğünden beri böyle tuhaf rüyalar görüyordu genç cadı. Onlardan bir türlü kurtulamamış ve kabuslar görmeye devam etmişti. Bunu kimseye anlatamadığı içinde hep yalnız kalmıştı.
Joseph ile arada flörtleşseler de onunla çıkıp çıkmama konusunda endişeleri yok değildi. Uzun bir aradan sonra hayatına birini sokmak ona biraz garip gelse de onu sevdiğini inkar edemezdi. Üstelik ona çok iyi bakıyor ve seviyordu da genç adam. Yatağında oturmuş hiç hareket dahi edemiyordu . Sadece '' Bir rüyaydı... Bir rüyaydı'' diye kendi kendine sayıklıyordu. Ne yaparsa yapsın bir türlü kendine gelemiyordu. Yüzünü kapıya dönüp yere oturduğunda ise hala ağlamaya devam ediyordu . Bunlardan ne zaman kurtulacağını bilmese de tek dileği bir an önce eski neşeli haline dönmekti.
|
|
| 20.07.17 13:18 | |
Kalemini yan tarafında bulunan kısma yerleştirip başucundaki komodinin üzerine bıraktığı deri kaplı çizim defterine hüzünlü bir bakış attıktan sonra olduğu yerde doğruldu hafifçe ve yıpranmış çarşafların arasında kaybolmuş vücudunu toparlayıp yataktan kalktıktan sonra yalınayak banyoya doğru yürüdü. Yorucu bir gece olmuştu ve birlikte oldukları her saniye Eliana’dan uzak durmaya çalışmak bu yorgunluğu ikiye katlıyordu. İstisnasız her gece, yatağına uzandığında zihnini işgal eden artık bir şeyler yapmalısın temalı düşünceleri bu gece de iş başındaydı. Bunu düşünmek istemiyormuşçasına başını iki yana salladı hızla ve banyoya vardığında uzanıp musluğun soğuk tarafını açtıktan sonra akan suyla yüzünü ıslattı sanki içerisi onun için fazla sıcakmışçasına. Başını kaldırdığında aynadan kendisine bakan yüz oldukça yabancı gelmişti. Genç cadı onu değiştirmiş, geçmişinden kalma buz gibi bakışlar erimeye başlamış, gözaltlarında açıkça belli olan morluklar azalmıştı. Yutkundu hafifçe, gözlerini yumdu kendini görmek istemiyor gibi ve başını eğip çıktı banyodan yatağına dönmek üzere. Yapacağı en iyi şey uyuyup anlamsız hayatından uzaklaşmak olacaktı. Kim bilir, belki göreceği rüyalarında o vardı. Ağır adımlarla yatağına doğru ilerlerken karşı odasından gelen tiz çığlıkla adımları olduğu yere çakıldı. “Eliana.” Dudaklarından fısıltıyla dökülen kelimeyle birlikte hızlanın kalp atışları göz bebeklerinin büyümesine neden olmuş, uykulu halleri vücudundan anında çekilmişti. Büyük adımlarla sesin geldiği odanın kapısına ilerledi. Kapıyı elinde olmadan sertçe savurmasının ardından içerideki genç kadının ağladığını anlayabilmesi için görmesine gerek yoktu. Daha kapının eşiğindeyken odayı dolduran kokusunu içine çekti hafifçe. Kızın bu düşüncelerle işgal edilmiş dikkati ise Joseph’i fark etmesini önlüyordu. Şaşkınlık ve panikle açılmış olan gözlerini kadının üzerinden ayıramıyordu, gittikçe yorgunlukla çevrelenen yüz hatlarını incelerken ona doğru ilerlemek konusunda oldukça kararsızdı. Genç kadının mırıltıya karışmış telkin sözcükleri kulaklarına ulaştığında ise onun yanına gitme istediğine alıkoyması oldukça zorlaşmıştı. Bana ihtiyacı var.
Eliana’nın kokusu, gözyaşları ve tanımalayamadığı bir sessizlik. Hepsi anlaşılmaz bir harmoniyle Jo’yu hakimiyeti altına almışken o, kadının önünde diz çökmüş gözyaşlarıyla yıkanmış bakışlarını yakalamaya çalışıyordu. Sarılmak istemişti; her şeyin geçtiğini, yanında olduğunu söylemek. Ancak bu güdülerine hakim olması gerektiğinin farkındaydı. O sesin sadece iş arkadaşın. Kendisine bunu her an yaptığı gibi yüzlerce kez hatırlatan iç sesini mümkün olduğunca beyninin derinliklerine itmeye çalıştı. Saatlerin, saniyelerin ve zamanın dahi manasını kaybederek büyücünün lügatından silindiği bu anda, sadece karşısındaki kadının kusursuz yüzüne odaklanmalıydı beynindeki her hücre. “Eliana…” Kestiği sözüyle beraber yatağın üzerinde duran eli kızın bacağına gitti, diziyle bacağının arasındaki bembeyaz teninde ağır ağır gezindi. “Geçti artık. Korkma yanındayım.” Ne söylemesi, genç cadıyı nasıl sakinleştirmesi konusunda emin değildi. Uzun bir zaman sadece intihara meyilli düşüncelerle yaşadıktan sonra kızın ona hissettirdiği bütün bu yeni duygular kafasını karıştırıyordu. Bir kaç saniyeliğine tekrar sessizliğin hakim olduğu oda, Jo’nun son derece aksanlı ve oldukça alçak sesiyle bu durumdan kurtuldu. “Sadece bir rüyaydı.” Bilinçaltının ona gösterdiği, böylesine ağlamasına neden olan sahneleri öğrenme isteğiyle kavrulsa da ona sormak istemedi. Karşısındaki gözlerden inen yaşların bir nebze azaldığını görmek onu sevindirmişti ve soracağı yanlış bir soruyla o anları tekrar yaşatıp, her bir tanesiyle kalbinden bir parça götüren gözyaşlarını tekrar arttırmaya niyeti yoktu. İstediği tek şey onun yanında olmak ve sevdiği kadının acısını azaltmayı sağlamaktı.
|
|
| 24.07.17 17:15 | |
“Geçti artık. Korkma yanındayım.”
Genç adamın sesi kulağına dolduğunda girmiş olduğu hayal perdesinden sıyrılan genç cadı nihayet büyücüye bakabilmişti. Rüyalarına giren sahneler onu korkutsa da karşısındaki adamın da onu sevdiğine adı gibi emindi. Ancak ona yaklaşmamasının nedeni tıpkı önceki sevgilisi gibi ellerinin arasından kayıp gitmesinden korktuğu içindi. Hem patronu hem de sevdiği adam olduğu için kalbinde savaşlar vermiş ancak bir türlü karşı koyamamıştı. Şimdi ise onun kokusu sesi bakışları tekrar tekrar ona doğru hamle yapmaya zorluyordu Elianayı. Bu duruma daha ne kadar katlanacağını da bilmiyordu üstelik. İçindeki ses ''Daha fazla karşı koymana gerek yok Eliana '' dese bile nereden başlaması gerektiğini bilmiyordu. Belki de sadece olayları akışına bırakmalı ve kalbinin sesini dinlemeliydi. Ne de olsa kendisini koruyacak ve sahip çıkacak birine ihtiyacı vardı genç cadının. Eğlenceli biri olarak bilinse de yine de içindeki fırtınalar bir türlü onu rahat bırakmıyordu.
Ortamı sessizlik kapladığında daha fazla dayanamayan genç cadı karşısındaki büyücüye sıkıca sarıldı. Sanki ona sarılmaz ise buharlaşacakmış gibi hissediyordu. Ona bu kadar değer veren birini kaybetmek ise cadı işin oldukça üzücü bir durumdu. Sarılması sonra erdiğinde bir süre sessizce sevdiği adama baktı. Belki de bu kadar acı ikisi içinde fazlaydı. Aralarındaki mesafeyi biraz daha azalttığında şimdi genç adamın nefesi suratını okşuyor ve tekrar kendinden geçmesine neden oluyordu. En sonunda dudaklarını karşısındaki adamınkilerde bulduğunda biraz temkinli yaklaşmıştı Eliana. Belki reddedilecek belki de o da karşı koyamayacaktı kendine. İki durumda da hiçbir şey umurunda değildi. Canı yanmıyormuş gibi davranmak yeterince acı veriyordu zaten bir de ondan ayrı kalmaya dayanamazdı.
|
|
| 26.07.17 0:19 | |
Umut; güneşin kızıllıklara bürünüp gecenin zift gibi siyahına karışmasının ardından, şeftali tonlarıyla şafakta yeniden gözükmesiydi. Huzur; sabah yıldızının sevgilinin çikolata kahvesi gözlerine düşen pırıltısıydı. Renk; her milimine sarı-kızılları giymiş solgun yapraklardı. Hayat; batan güneş ile söken şafak arasında sıkışmış kalmış bir araftı, ucu görünen fakat karanlığın üzerindeki tesirini yitirmediği bir bilinmezlikti. Akşamdan kalma bir sabah yıldızı misali parlayan kız, terimleri kafasında yeniden işliyordu, bir örümceğin ağını ince ince işlediği gibi, zira; hayatı bambaşka bir yöne gidiyordu, kendisi de hayatının düzensiz ve vakti belli belirsiz akan nehrinde sürükleniyordu.
Omzunda hissettiği baş ile sırt kasları yay gibi gerildi, fakat bunu belli etmemek için kollarını kızın beline sararak rahat görünmeye çabaladı Jo. Rahat değildi, olamıyordu ve kendini bu kadar kasması hem gülünç hem de sinir bozucu geliyordu. Aşk denen şey bu denli rahatsızlık verici miydi? Aşk ha Jo? Kendine itiraf edemediklerin ağzından kaçıyor. Son düşüncelerini sesli söyleyip söylemediğini dehşete düşerek merak etti, neyse ki kollarını sarmış olan genç cadının bedeninin hareketlenmemesi onu duymamış olduğunun göstergesiydi. Kızın tenine değen nefesi ruhunu ısıtıyor ve yavaş yavaş gerginliğini alıyorken saçlarının kokusu içgüdülerini bir kez daha kamçılıyordu. Öpmek, nehir misali teninde boğulmak, bir daha hiç ayrılmayacakmış gibi sarılmak istiyordu. Eliana kıymetliydi, daha önce hiç kimsenin olamadığı kadar. Cadının dolu dolu gözleriyle buluştuğunda bakışları derin bir nefes aldı. Hiç olmadığı kadar olgunlaşmış, hiç gözükmediği kadar güzeldi. Dudaklarına bırakılan öpücükle kulaklarında attığından emin olduğu kalbinin sesini Eliana’nın duymadığına şükrediyordu. İlk öpücük. Hali hazırda alevlenmiş yüreğini harlayan, hormonlarını tavana vurdurup ellerini titreten, zaferle haykıran içgüdülerini zorlukla dizginleyen Joseph’in ateşini yükselten bir eylemdi bu. Dudakları ayrılırken Jo, genç kadının yüzünü kavrayan parmaklarını boynundan köprücük kemiklerine kadar yavaş yavaş gezdirdi. Ona ilk kez dokunuyordu. Olabildiğince derin bir nefes aldı. Kapadığı gözlerini ağır ağır araladığında, elini oradan çekip Eliana’nın elini tuttu ve yavaşça kaldırıp kalbinin üzerine koydu. "Sen buraya dokunabilen tek kişisin." Artık tüm heyecanını büyücüyle paylaşıyordu. Kalbinin üzerine kapanan elin üzerine koyduğu el bile kalbinin titreşimlerini rahatça hissedebiliyordu.
Bir eli hala elinin üzerindeyken diğeriyle de yanağına uzandı önce, yanağında ıslaklığı sildi hafif dokunuşlarla. Ardından onu çenesinden yavaş yavaş kendisine çekip dudaklarını dudaklarına bastırdığında her zaman ki nazikliğinden ödün vermedi. Dudaklarını cadının boynuna doğru inerken huzurun vücudunu baştan ayağa sardığını hissediyordu. Jo, hala tutuyor olduğu bedenle beraber geriye uzandı. Bedenini, her geçen saniye artan arzusuyla kadının vücuduna yasladı. Sanki açtığında onu göremeyecekmişçesine sımsıkı yumduğu göz kapakları titriyorlarken genç kızın geceliğinin çıplak kıldığı omuzlarına, boynuna ve yanaklarına bıraktığı öpücüklerin yaşattığı tarifsiz hissin esiri olmuş gibiydi. Dudaklarını güçlükle cadının porselen teninden ayırdığında dudaklarında kalmış olan tadı fazlasıyla sevmişti. Gözlerini yavaşça açmadan önce alnını onun alnına dayadı. Dudaklarına değen nefesi ciğerlerine çekti, kendi soluğuyla ona yanıt verdi, parmakları yaprak gibi titreyen parmaklarındaydı.
|
|
| 26.07.17 15:19 | | Gözlerinin önüne düşen hayal perdesinden uzaklaştığında, pembe yalanlarla kaplı zarar gözüken birkaç adım atmıştı. Gerçeklikten çok uzakta olan duyguları, zamanın verdiği yorgunluğa düştüğünde tekrar hayata dönmeyi başarabilmişti. Kalbinin sıkıştığını hisseder olurken, sevdiği adamın deli edici dokunuşları karşısında daha fazla kayıtsız kalamamıştı. Ona öylesine aşıktı ki, kalbi dışındaki organları bu sevgiyi taşıyamıyordu. Aşkı onlara ağır geliyordu.
Nefes nefese kalsa bile umurunda değildi. Viski kokan gece arkadaşlık ediyordu şimdi onlara tüm asilliğiyle. Sanki onlara destek çıkar nitelikteydi üstelik. Düşüncelerinin verdiği ağır yükü es geçmeyi planlamasına bile gerek yokmuş gibi hissediyordu kendini onun kollarında.
"Sen buraya dokunabilen tek kişisin."
Genç adamın sözleri aklına geldiğinde hafifçe gülümseyen genç cadı gülümsedikten sonra elini karşısındaki adamın tişörtünden içeri soktu. Sanki ondan izin alır gibi bir havası vardı şimdi. Hala gözleri kapalıydı ve belli ki biraz korkuyordu '' Lütfen gözlerini aç sevgilim. Korkmana gerek yok. Ben buradayım işte. Bir yere gitmiyorum ki '' Bunları dediğinde yavaşça genç adamın tişörtünü sıyırdı. Sanki biraz önce hiçbir rüya görmemiş te sadece her şey bir numaradan ibaretmiş gibiydi.
Onsuz olma fikri aklını kemirmeye devam ederken bu zamana kadar neden bu kadar beklediğini sorguluyordu şimdi cadı kafasında. Patronu olabilirdi ancak hayatında ilk defa öldürülen sevgilisinden sonra birisine bu kadar aşık olmuştu genç cadı. Onunlayken sanki kendini evinde gibi hissediyordu. Üstelik sokaklarda büyümüş birine göre bu çok büyük bir lütuftu.
|
|