Bellatores
Döneminin Baş Seherbazı, Ezekiel Harris tarafından kurulan örgütün anlamı Adaletin Savaşçılarıdır. Resmi olarak 1970 yılında kurulan ve kendisine bu ismi veren grup, aslında 1960 yılından beri gizliden gizliye varlığını sürdürmektedir.
Bu topluluk, tek bir amaç için kurulmuştur; adalet. Sihir bakanı Austin Hudson’ın adaletsizce sürdürdüğü 35 yıllık hükümdarlığa ve insanların inatla yok saydığı diktatörlüğe dur demek için, özgürlükçü ve yenilikçi bireylerin bir araya toplanmasıyla oluşmuştur. # Devamı İçin TIKLAYINIZ!
Scuta
Ingemar Byström tarafından ‘Düzenin Kalkanı’ adı altında kurulmuşlardır. 1970 yılında, Bellatores gibi güçlü bir örgütün ortaya çıkışı ile, birnevi mecburiyet sebebiyle savunma gücü olarak ortaya çıkmıştır.
İlk kuruluş amaçları düzeni (Bu vesileyle aslıda Sihir Bakanı ve bakanın inançlarını) korumak olsa dahi, çoğu üyenin katılım amacı doğrultusunda daha nebze Bellatores’u ortadan kaldırmak şeklinde amaç kayması oluşmuştur. Buna rağmen liderleri Byström, bu amacı reddederek tüm isteklerinin halk tarafından demokratik yollarla beş kere seçilmiş olan bakanı ve bununla beraber düzeni korumak olduğunu birçok kez belirtmiş, belirtmeye devam etmektedir. # Devamı İçin TIKLAYINIZ!
KARAKTER DEĞİŞİM ARACI
♣ Karakter Değiştir ♣
K.Adı:
Şifre:

HOGWARTS: AÇIK!
TARİH: ŞUBAT 1976

Paylaş
 

 plz support me, brother

Önceki başlık Sonraki başlık Aşağa gitmek 
Cecelia Johnson
Ölü
Ϟ Rp Beğenileri : 0

Cecelia Johnson
Ölü
25 Ağustos 1972

The Silver Phoenix'e katılması ile Hogsmeade'e taşınan Cecelia, bugün ağabeyi ile buluşmak için Londra şehir merkezine gidecekti. Ağabeyi ile pek anlaşamıyorlardı fakat yine de birbirlerine değer veriyorlardı. Ağabeyinin sonu gelmez kıskançlıkları yüzünden Cecelia bir çok zorluk yaşasa da kızgınlığı bir süre sonra dinmek zorundaydı. Sihir gücüne sahip olmayan ağabeyi Cecelia'nın okula gideceği gün küçük çaplı bir kıskançlık krizine girmişti. Sırf bu yüzden az kalsın treni kaçırıyordu.

Tren günü annesi saati büyü ile ayarlamıştı. Böylelikle Cecelia erkenden kalkıp tren için hazırlanabilecekti. Sabah uyandığında yeterli zamanı olduğunu görüp ailesiyle uzunca bir süre yapamayacağı kahvaltısından keyif almak istedi. Güzel bir sohbet ile geçen kahvaltı boyunca ağabeyinin sırıtarak güldüğünü fark etti. Oysa ki mektup geldiği günden beri suratı beş karış asıktı ve günleri Cecelia'nın burnundan getiriyordu. Bir şeylerini saklıyor, dolma kalemlerini kırıyor ve sonra yanlışlıkla olduğunu söylüyordu. Hatta elbisesinin üzerine annesinin göz boyasını bile dökmüştü. Bütün gün oturduğu yerden Cecelia'ya emirler yağdırıyor ve dediğini yapmadığı veya geciktirdiğinde hemen kavga çıkarıyordu. Ağabeyinin niye böyle güldüğünden emin olamayan Cecelia, herhalde gittiğim için bir yandan mutlu oluyor diye düşündü.

Evden çıkmasına yarım saat kala annesi ile eşyalarını son kez kontrol etmek istedi. Valizini açıp eşyalarını kontrol etmeye başladığında beyninden vurulmuşa döndü. Üniforması yoktu. Valizi tekrar tekrar aradı yoktu. Dolaplarını boşaltıp baktı yoktu. Annesi o sırada ütü odasına ve diğer çocukların odasına bakmıştı. Bütün ev arandıktan sonra Cecelia merdivenlere oturup ağlamaya başladı. Çoktan evden çıkmış olması gerekiyordu. Ama üniforması hiçbir yerde yoktu. Trenin kalkmasına on dakika kalmıştı ve artık annesi de telaşlanıyordu. Yeni üniforma alıp oradan trene yetişmenin imkanı yoktu. Annesi bir ileri bir geri yürürken babası elinde üniforması ile geldi. Bunu köpeğin kulübesinde buldum dedi ağabeyine yandan bir bakış atarken. Cecelia kıyafetini valizine koyduğu gibi kapıya koştu. "Dur." dedi annesi. Koluna girmesini ister gibi kolunu kaldırmıştı. Şimdi kol kola girmenin zamanı mı diye düşünmüştü Cecelia. Ama yine de gidip annesinin koluna girdi. "Şimdi biraz miden bulanabilir tatlım." dedi annesi.

Cecelia ne olup bittiğini anlayana kadar kendisini istasyonun tuvaletinde bulmuştu. Annesi kolundan çekerek tuvaletten çıkardı onu. Trene son valizler yüklenirken perona girmişlerdi. Annesi kolunu kaldırıp valizleri yükleyen adama el salladı.

Cecelia o günü her hatırladığında sinirleri geriliyordu. Derin bir nefes alıp başını iki yana salladı. Üzerine kısa kollu siyah bir tişört ve siyah bir pantolon giyip saçını at kuyruğu yaptı. Çantasını da alıp evinden çıkarken kolundaki saate baktı. Eğer normal bir insan gibi gitmeye kalkarsa geç kalabilirdi. Normalde çok dakik olduğu hatta gideceği yere erken bile gittiği halde niye şimdi saati kontrol etmemiş olduğunu düşündü. Cisimlenmeye karar verdi. Çünkü geç kalırsa ağabeyi ile olası bir tartışmayı körükleyebilirdi ve bu bugün istediği son şeydi. Bugün ağabeyi ile güzel bir gün geçirmek istiyordu.

Buluşacakları kafenin yakınında bir sokağa cisimlendi. Hava kararmak üzereydi fakat bu sokak arada kaldığı için çoktan kararmıştı. Etrafını kolaçan edip sokağın çıkışına yürüdü. Yolun sonuna geldiğinde caddeye varmıştı. Sola dönerek kafeye doğru ilerledi. Camdan içeri baktığında ağabeyinin gelmemiş olduğunu gördü. Rahatlayarak içeri girdi ve cama yakın aydınlık bir masaya yerleşti. En son bu kafeye ağabeyiyle birlikte geleli kaç yıl oluyordu ki? En son gelişleri Cecelia'nın takıma kabul edildiği gündü, ona quidditchi anlatmış ve takıma girdiğini söylemişti. Ağabeyinin tepkisi ise pek hoş olmamıştı.

Ağabeyi Leo bu yıl takımı ile muggle dünyasında şampiyonluk almıştı. Cecelia hem onu kutlamak hem de kendi güzel haberini vermek istiyordu. Quidditch hakkında bir şey bilip bilmediğinden emin değildi. Belki annesi Cecelia Slytherin takımında oynarken anlatmış olabilirdi. Fakat Silver Phoenix'e girmesi konusunda ne tepki vereceğini merak ediyordu. Leo geldiğinde birbirlerine sarıldılar ve iki kahve sipariş ettiler. "Şampiyonluğunu tebrik ederim Leo." dedi Cecelia. "Evet. Bu şaşırtıcı bir şey değildi ama değil mi?" Ağabeyi bunu söylerken sandalyesine yaslanıp gerinmişti. Evet, böbürlenmende şaşırtıcı değildi değil mi? dedi Cecelia içinden. "Benim de güzel bir haberim var." Gülümsemesinin kulaklarına ulaşmasına engel olamıyordu. Ağabeyi soran gözlerle bakarken "Oldukça köklü bir quidditch takımının kaptanı ve arayıcısı oldum." dedi. Sesi küçük bir kız çocuğu kadar heyecanlı çıkmıştı. "Neyin kaptanı? Ne takımı bu? Arayıcı da neymiş?" dedi ağabeyi. Cecelia'nın yüzündeki gülümsemeyle birlikte omuzları da düştü. Bilmiyor olabilirdi ama daha kibar da sorabilirdi. Cecelia uzun uzadıya quidditchi anlatmış, pozisyonunun öneminden bahsetmişti. "Okul hayatım boyunca binamın takımında oynadım. Bu sporun ne olduğunu bildiğini sanıyordum." dedi hayal kırıklığını ele vermemeye çalışarak. "Birincisi ne bileyim ben, okulda kaçıncı sınıf olduğunu bile mezun olurken öğrendim ben. İkincisi süpürge tepesinde bir oraya bir buraya uçmak da neymiş? Buna spor mu denir?!" Son cümlesi kesinlikle bir soru değildi ve oldukça sert bir tonlamayla söylemişti. Cecelia, benim çok sevgili ağabeyim benimle bu kadar ilgilendiğin için sağol demek istedi ama düşüncelerini geri itti. "Basketbolda, voleybolda hatta futbolda bile iyisin. Adam akıllı bir spor yapabilirdin." diye çıkışırcasına söylendi ağabeyi.

Cecelia ağabeyini beklerken bu rahatsız edici anıları geri itmeye çalıştı. Niye Leo ile olan güzel anıları değil de sadece bunlar aklına geliyordu bugün. O düşüncelerinden sıyrılıp ikinci sert kahvesini sipariş ederken ağabeyi kapıda göründü. Güzel bir gün olsun diye diledi içinden. Leo da kahve ve sandviç sipariş etti. "Antrenmandan geliyorum. Kurt gibi açım." dedi. Cecelia gülümseyerek başını salladı. "Bu yıl da şampiyonluk var mı?" dedi. "Tabii var. Senin antrenmanlar nasıl? Senden de görecek miyiz bu yıl şampiyonluk?" diye karşılık veren ağabeyi Cecelia'yı oldukça şaşırtmıştı. Muggle dünyasında bir takıma girmediği için yaptığı sporu spordan saymayan ağabeyi artık onu destekliyor muydu yani?

SON

Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.hogwarts-rpg.com/t4206-cecelia-johnson#62938
 
plz support me, brother
Önceki başlık Sonraki başlık Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Hogwarts-RPG :: İngiltere :: Aliana & Bernetta Kafe-