Bellatores
Döneminin Baş Seherbazı, Ezekiel Harris tarafından kurulan örgütün anlamı Adaletin Savaşçılarıdır. Resmi olarak 1970 yılında kurulan ve kendisine bu ismi veren grup, aslında 1960 yılından beri gizliden gizliye varlığını sürdürmektedir.
Bu topluluk, tek bir amaç için kurulmuştur; adalet. Sihir bakanı Austin Hudson’ın adaletsizce sürdürdüğü 35 yıllık hükümdarlığa ve insanların inatla yok saydığı diktatörlüğe dur demek için, özgürlükçü ve yenilikçi bireylerin bir araya toplanmasıyla oluşmuştur. # Devamı İçin TIKLAYINIZ!
Scuta
Ingemar Byström tarafından ‘Düzenin Kalkanı’ adı altında kurulmuşlardır. 1970 yılında, Bellatores gibi güçlü bir örgütün ortaya çıkışı ile, birnevi mecburiyet sebebiyle savunma gücü olarak ortaya çıkmıştır.
İlk kuruluş amaçları düzeni (Bu vesileyle aslıda Sihir Bakanı ve bakanın inançlarını) korumak olsa dahi, çoğu üyenin katılım amacı doğrultusunda daha nebze Bellatores’u ortadan kaldırmak şeklinde amaç kayması oluşmuştur. Buna rağmen liderleri Byström, bu amacı reddederek tüm isteklerinin halk tarafından demokratik yollarla beş kere seçilmiş olan bakanı ve bununla beraber düzeni korumak olduğunu birçok kez belirtmiş, belirtmeye devam etmektedir. # Devamı İçin TIKLAYINIZ!
KARAKTER DEĞİŞİM ARACI
♣ Karakter Değiştir ♣
K.Adı:
Şifre:

HOGWARTS: AÇIK!
TARİH: ŞUBAT 1976

Paylaş
 

 Denizden Kanalizasyona

Önceki başlık Sonraki başlık Aşağa gitmek 
Isabella Mainley
St. Mungo Baş Şifacı Yrd.
Ϟ Rp Beğenileri : 28

Isabella Mainley
St. Mungo Baş  Şifacı Yrd.
Denizden Kanalizasyona  Giphy

denizden kanalizasyona


isabellamainley


k a n v e i n t i k a m , p r i e n t ' s e n d
n i s a n 72
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.hogwarts-rpg.com/t3824-isabella-karakter-kart
Isabella Mainley
St. Mungo Baş Şifacı Yrd.
Ϟ Rp Beğenileri : 28

Isabella Mainley
St. Mungo Baş  Şifacı Yrd.
Buz gibi suyun içinde çırpınan bacakları bembeyaz kesilmişti. Umutla karaya uzanan elleri her geçen saniyeyle biraz daha derine batıyordu. Gücünün son damlasına kadar çırpınıyordu fakat bu çırpınışları onu bir bataklıktaymışçasına daha da dibe çekmekten başka bir işe yaramıyordu. Nefes alamıyordu. Ne kadardır deli dalgalarla boğuşuyordu ya da onu kıyıdan kim itmişti bilmiyordu ama nefes alamıyordu. Genzine kaçan tuzlu suyla ciğerleri kavruluyordu. Karada olsaydı bu sancı onu inim inim inletebilirdi fakat suyun altındayken yapabildiği tek şey yukarı uzanan ellerini boynunun etrafına çevirmek oldu. Sanki boğazını tuttuğunda nefes alabilecekmişçesine çaresizce parmaklarını boğazında ve göğsünde yırtarcasına gezdiriyordu. Sıkmaktan uyuşmuş dişleri, gergin kasları zonkluyordu. Durmadan etrafında dönüyor bir çıkış yolu arıyordu fakat gördüğü tek şey sonsuz mavilikti. Yine de ölmüyordu. Ölüm o an o kadar güzel geliyordu ki bedeninin korkuyla titrediğini hissetti. Ya da belki de üşüyordu. Üşüyordu çünkü su buz gibiydi ve çivi gibi ağırlaşmaya başlamıştı teninde. İç organlarının patlamak üzere olduğunu hissedebiliyordu ki bunu içten içe diliyordu da. Diliyordu zira buna daha fazla dayanabileceğini sanmıyordu. Saniyeler git gide uzuyordu ve bitmez saatlere dönüşüyordu. Tam bayılacağını sandığı sırada bir şeyin ayak bileğine sarıldığını hissetti. Kafasını eğip bakmaya fırsatı bile olmadan kendisini suyun daha da derinliklerine çeken bu şeye karşı kalan gücüyle çırpındı, çırpındı ve çırpındı… Nafileydi. Su git gide bulanıklaşmaya başlıyordu. Berrak mavi yerini çamur rengine bırakırken Isabella kafasını ufak bir kanalizasyon kapağına çarptı. Ne?



“Çıplak mıydın peki?” Gece boyunca peşini bırakmayan rüyasını anlattığı genç adamın verdiği ilk tepki Isabella’nın kaşlarını hafifçe kaldırmasına ve sorgular bir tavırla başını öne eğmesine sebep oldu. Karşısına oturmuş iri yeşil gözlere dik dik bakarken yüzünde şaşkınlıktan konmuş bir tebessüm vardı. “Yani… Canım şimdi ben öyle demek istemedim, çıplak mıydın derken… Yani öyle dememin farklı bir sebebi vardı seni çıplak hayal ettiğ…” Git gide sözlerini daha da eline yüzüne bulaştırdığını anlayan Icarus iki elini Isabella’ya doğru kaldırdı teslim olur gibi. Derin bir nefes aldı ve sakinleşmek ister gibi yavaşça verdi. “Demek istediğim şey şu, rüyada çıplak olmak açığa çıkmasını istemediğin şeylerin var olduğunu gösterirmiş öyle okumuştum bir yerde. O yüzden sordum. Bir utanç haline işaret edermiş yani.” Isabella ifadesi normal bir hal alırken diğer yandan geçmiş günlerini gözden geçirdi. O kadar süredir evdeydi ki açığa çıkmasından utanacağı tek şey girdiği boşvermişlik ruh hali yüzünden ne kadar uzun süre duş almadan geçirdiği olabilirdi. Ne var canım, odamdan çıktığım mı vardı sanki? “Hımm. Ama çıplak değildim. Galiba. Emin de olamadım şimdi. Neyse sen onu bırak da peki su hakkında ne biliyorsun? O ne demek?” Son kelimenin hemen ardından göz kırpıp başını hafifçe yana doğru salladı Isabella oldukça doğal bir hareketle. “Ne kadar doğrudur bilemem ama annem hep su için duygularımızdır der. Denizden kanalizasyona olan yolculuğun da boka battın demek oluyor sanırım.” Bu o kadar yerinde bir tespitti ki Isabella kahkaha atmaktan kendini alamadı. Başını yasladığı avcundan ayırıp doğruldu, bar tezgâhına dayanan kaburga kemiği acımıştı. “O zaman şerefe.” Shot bardağını Icarus’a kaldırdı ve büyücüyle beraber tekilayı fondipledi.

Ve bir shot daha…
Ve bir tane daha…
Ve bir…


Adı ‘kan ve intikam’ olan aynı zamanda da mezarlığı andıran bir barda kutlama yapma fikri elbette ki Icarus’tan çıkmıştı. Normalde farklı önerilerde bulanacağı apaçık bir gerçek olan Isabella ise o kadar yorgundu ki uğraşmak istememişti. Birkaç kelime edeceğine kalkıp Prient’s End’e kadar gelmeyi tercih eden kadın barmenin önüne bıraktığı tekila bardağına gülerek baktı. Soluk benizli insanların revaçta olduğu bu mekânda yüzüne dökülen siyah saçlarıyla teni olduğundan daha beyaz görünen Icarus fark edilmiyordu lakin Isabella’nın oğlana nazaran yanık teni ve ‘normal’ görüntüsü biraz sırıtıyordu. “Demek bitti, ha? Vay be.” Icarus’un yüzündeki gururlu ifade genç cadının da gururunu okşamıştı. Yüzünde oluşan mağrur tebessümle başını hafifçe yana eğdi. “Gerçekten bitti. Nihayet bitti. O mu bitti ben mi bittim… Ama bitti.” Üç aydır evden çıkmıyordu. Hatta üç aydır pek odasından bile çıkmıyordu. Tek yaptığı şey hikâyesiyle uğraşmaktı. Yazmak, yazmak, yazmak… Tek bir kelime üzerinde saatlerce düşünmek ya da bir cümleyi tekrar tekrar değiştirmek… Deli işiydi. Ve ortaya çıkardığı ürün de… Umurunda değildi. Tek hissettiği şey bitişinin getirdiği huzurdu. Fazlası yoktu. Fazlasında gözü de yoktu zaten. “Şimdi yayınevleriyle falan görüşülecek yani?” Icarus’un gözlerindeki heyecanın kendisinde olmayışına biraz üzülse de belli etmedi. Onun yerine derin bir nefes alıp sigara yaktı. “Yani, evet… Ama çok da önemli değil çünkü ben bunu yapmak istemediğime karar verdim. Bana göre değilmiş.” Aylardır düşündüğü şeyi sesli bir şekilde söylemek düşüncelerindeki duruşundan çok daha kötü hissettirmişti. “Peki… O zaman şimdi ne olacak? Yani… Ne yapacaksın?” Isabella, büyücünün henüz kendisinin ne yapacağını bile bilmediğinin farkında olduğundan sözlerini yanlış anlamadı. “Bilmiyorum.” Önce söylemekte biraz zorlansa da bir anda dudaklarından kurtulan bu kelimeyle Icarus kahkaha attı. “O zaman kulübe hoş geldin!”

Fondip.

s o n
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.hogwarts-rpg.com/t3824-isabella-karakter-kart
 
Denizden Kanalizasyona
Önceki başlık Sonraki başlık Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Hogwarts-RPG :: Kan ve İntikam-