Bellatores
Döneminin Baş Seherbazı, Ezekiel Harris tarafından kurulan örgütün anlamı Adaletin Savaşçılarıdır. Resmi olarak 1970 yılında kurulan ve kendisine bu ismi veren grup, aslında 1960 yılından beri gizliden gizliye varlığını sürdürmektedir.
Bu topluluk, tek bir amaç için kurulmuştur; adalet. Sihir bakanı Austin Hudson’ın adaletsizce sürdürdüğü 35 yıllık hükümdarlığa ve insanların inatla yok saydığı diktatörlüğe dur demek için, özgürlükçü ve yenilikçi bireylerin bir araya toplanmasıyla oluşmuştur. # Devamı İçin TIKLAYINIZ!
Scuta
Ingemar Byström tarafından ‘Düzenin Kalkanı’ adı altında kurulmuşlardır. 1970 yılında, Bellatores gibi güçlü bir örgütün ortaya çıkışı ile, birnevi mecburiyet sebebiyle savunma gücü olarak ortaya çıkmıştır.
İlk kuruluş amaçları düzeni (Bu vesileyle aslıda Sihir Bakanı ve bakanın inançlarını) korumak olsa dahi, çoğu üyenin katılım amacı doğrultusunda daha nebze Bellatores’u ortadan kaldırmak şeklinde amaç kayması oluşmuştur. Buna rağmen liderleri Byström, bu amacı reddederek tüm isteklerinin halk tarafından demokratik yollarla beş kere seçilmiş olan bakanı ve bununla beraber düzeni korumak olduğunu birçok kez belirtmiş, belirtmeye devam etmektedir. # Devamı İçin TIKLAYINIZ!
KARAKTER DEĞİŞİM ARACI
♣ Karakter Değiştir ♣
K.Adı:
Şifre:

HOGWARTS: AÇIK!
TARİH: ŞUBAT 1976

Paylaş
 

 Portreler

Önceki başlık Sonraki başlık Aşağa gitmek 
Queenie N. Rischer
Muggle Bilimleri
Ϟ Rp Beğenileri : 9

Queenie N. Rischer
Muggle Bilimleri
Tarih: 04.08.1952

Elbisesinin cebinde evcinleri yemek yaparken onlar fark etmeden aşırdığı birkaç havuç ile yalpalayarak yürüyordu şatonun içerisine doğru minik Queenie. İngiltere’nin genelde boğuk havasına kıyaslayınca güneşli denebilecek günlerden biriydi o ağustos günü. Ama güneşli havanın aksine evvelsi gün bardaktan boşanırcasına yağmur yağdığından çamurluydu görkemli Merovenj şatosunun yakın çevresi. Küçük bir çocuk için harika bir oyun alanı demekti bu. O gün kötü hava şartlarından dışarı çıkamamış olan Queenie, bir fırsat yakalayıp birileri onun ortalıktan kaybolduğunu fark etmeden bahçeye fırlamıştı. Miniğin üzerindeki elbisenin uçları, çorapları ve ayakkabısı kirlenmiş ve çamurlanmıştı bahçede oynadığı sürede. Fakat bu kirlilik onu rahatsız etmiyordu, bunca zamanı dışarıda oynayarak geçirdikten sonra kirlenmeye alışmıştı minik Queenie. Yolunda ilerlerken koridorun mermer yüzeyine attığı her bir adımında ayakkabısı ile çamurdan bir izi arkasında bıraktığını da fark etmemişti tabii ki. Ve bu arkasında izler bırakan minik ama hızlı adımları ile şatoda büyük ihtimalle girmesi yasak olan yerlere doğru yönelmişti. Koskoca şatoda daha 4 yaşında olan küçücük bir çocuğun böyle başıboş dolaşması pek de normal olmayabilirdi ancak göz önünde tutulması zor bir çocuktu bu minik şeytan.

Adımlarını kulelerden birine çıkan merdivenlere çeviren minik, dans ederek çıktı merdivenleri. Bu eylemini gerçekleştirirken şatoda daha önce birinden duyduğuna emin olduğu bir şarkıyı da söyleyen küçük kızın enerjisi sanki hiç bitmeyecekmiş gibi duruyordu. Şarkının sözlerini pek de hatırlamadığı, birini doğru birini yanlış söylerken kendince bir şeyler uydurmasından da belliydi. Merdivenleri hızlı hızlı tırmanıp en sonunda işlemeli bir kapıya varmıştı. İçerden bir kadının sesi geliyordu, bir şarkıyı mırıldanıyordu kadın. Burada kim kalıyor olabilirdi? Sesi tanıdık değildi, bir misafir olsa gerekti bu kadın. Merdivenleri tırmanırken daha önce hiç görmediği bir yere gireceğinden kalbi gümbür gümbür atıyormuş gibi duran miniğin heyecanı şimdi ise yeni biriyle tanışmak içindi. İşlemeli kapının kulpu karşısında parıl parıl parlıyor, odayı pek sık kullanan birileri olmasa bile buranın belirli sıklıklarla temizleniyor olduğunu gösteriyordu. Boyunun zar zor yettiği kapının kulpuna uzanıp kapıyı açmaya çalışan kız duyduğu gıcırdama sesi ile irkilmesine mani olamadı. Daha sonra ise sanki öncesinde hiç ses yapmıyormuş da şimdi yapmaya başlamış gibi gıcırdayan kapıyı yavaşça açtı.

“Kapılar yavaş açıldıklarında daha çok gıcırdarlar. Bunu da mı bilmezsin melez velet?" İçerden oldukça tok bir ses geliyordu, şarkı durmuştu. Hemen kulak kabartarak sesin geldiği yeri algılama çalıştı Queenie. Sesin bu kalınlığı yorgunluktan gibiydi. Gözleri önce yeri taradı küçük kızın. Uykulu biri burada yere uzanmış olabilirdi. Yetişkin birinin bunu yaptığını pek görmemişti Queenie, ama kendisi çok severdi yerde uzanmayı. Belki şarkı söyleyen kadın da onun gibi düşünmüş ve öylece yere yatmıştı uykulu haliyle. Ama yerde kimseler yoktu. Bu sefer odanın geri kalanını incelemeye koyuldu küçük kız. Duvarlarda birkaç portre vardı ve oda tam olarak küçük bir çocuğun, ne iş için kullanılacağını anlamasının pek mümkün olmadığı birkaç değişik eşya ile doluydu. Peki, nerden geliyordu ki şimdi bu ses?

“Muggle tarafın seni aynı zamanda aptallaştırıyor da herhalde, velet. Hareket eden portreler nedir, bilmiyor gibi duruyorsun?” En sık kullandığı kolunun olduğu taraftan geliyordu ses. Ne taraf oluyordu ki o şimdi. Her neyse, ne taraf olduğunu boş verseydi iyiydi. Portreler demek. Kafasını sesin geldiği tarafa çevirerek sesin sahibi olan portreyi aradı. İşi oldukça kolay olmuştu. Çünkü diğer portrelerdekilerin bazısı uyuyor, bazısı ise yerinde bile bulunmuyordu. Sesin kaynağı olan portredeki kadın gayet ihtişamlı bir köşkün önünde poz vermişti. Üzerinde ise ne kadar eski zamanlara ait olduğu kestirilemeyen, arkasındaki köşk kadar hatta ondan bile daha ihtişamlı bir elbisesi vardı. Kan kırmızısı renkte olan bu elbisenin renginde tuhaf olan şey kadının saçlarının ve gözlerinin renginin de bu olağanüstü renkte olması ya da en azından bu renge yakın olmasıydı.

“APTAL DEĞİ-İM!!!!!!” Kızın avazı çıktığı kadar bağırması ile portredeki kadın konuşmaya başladı hemen.

“Tamam değilsin. Aaa, yani anladık. Ne diye bağırıyorsun bize velet? Hem odamıza giren sensin dolayısıyla sözlerimize katlanmak zorundasın.” Queenie, biz derken neyden bahsettiğini anlayamamıştı kadının ve şu an onu anlamak umurunda da değildi. Kadından korkmuştu ve odadan olabildiğince hızlıca çıkıp kaçmak istiyordu.

“Yooo deği-im bir kere. Hem- ıııı- Neydi ki o kelime? AYH... hEH- Hem bu oda çok ama çok sıkıcı. Güzel bir şey vardır diye girmiştim. Ama yok. Çıkayım ben...”

“Dur olduğun yerde velet. Fazla uğranmayan odamızda belki senin ilgini çekebilecek bir eşya yok, ama ilgini çekebilecek hikâyelerimiz ve senin gibi bir melezi aslında hiç mi hiç alakadar etmeyen konularda bazı bilgilerimiz var. Seni hiç mi hiç ilgilendirmeyen bu konulara burnunu sokmak, hepsini öğrenmek istemez misin?” Öğrenmek mi? Bunu daha önce duymuştu. Önemli bir kelimeydi bu. Biraz daha bekleyip kadını dinlese miydi acaba? Yok, dinlememeliydi, kadın korkutucuydu.

“İ-i-isterim... Sanırım. A-ama olmaz. Iııı... Evet- EVET! GİTMELİYİM!!! Doğru ya... Unutmuşum ben, yemek vakti. Sona gelirim... hiiiA-” Karşısındaki tablo cadısının yüzünü tamamen değiştirdiğini gören kız birkaç adım geriye attı. Portrelerden uzaklaşmak için elinden geleni yaparken de arkasına hiç bakmadığı için yerdeki tuhaf bir eşyaya takılıp yerle bir olmuştu. Yerdeyken kafasını hafifçe kaldırıp portredeki kadına yeniden baktı minik. Kadının az önce kan kırmızısı renkte olan gözleri ve saçları şimdi kül rengine dönmüş gibi görünüyordu.

“Metamorfmaguslar... Oldukça ilginç bir güçtür bu. Oldukça da zordur ustalaşması. Düşüncelerini tamamen kontrol etmeni gerektirir. Senin gibi bir melezi ilgilendireceğinden değil, ama biz yine de anlatalım dedik sana bunu. Bilgi güçtür çocuk bunu unutma. Özellikle de senin gibi değersiz bir kanı bozuk için çok önemli bu.” Portredeki kadının sözleri üzerine bağırıp çağırıp odadan çıkmak istedi aslında minik Queenie. Ama yapamadı. Metaforfor muymuş neymiş, onunla alakalı her şeyi duymak istiyordu. Ve bu portredeki kadının sözlerine dayanması gerektiği anlamına geliyordu.

“Nereden başlasak bilemedik şimdi. Ahahahaha. Bu yarım akıllı velede nasıl anlatsak bizi anlar ki? Hmmm... Göstermeye devam etsek daha iyi olacak gibi.” Sona doğru kadının sesinin incelmesi dikkatini çekti küçük kızın. Ama çok da kafaya takmadı bunu. Neresinden çıkardığını tam göremediği bir zil çıkaran kadın yavaş adımlarla kendi portresinden başka bir portreye doğru geçti. Bu portrede otuzlarının sonlarında duran bir adam gayet sade bir koltukta oturmuş ve uyuyor gibi duruyordu. Oturduğu koltuğun hemen yanında bir masada hala daha tüten bir şeyler vardı. Adamın çizim yapılırken içtiği pipoydu bu. Uyurken yanındaki masaya bırakmıştı herhalde. Ama tabi pipo denen şeyin ve türevlerinin daha ne olduğunu bilmeyen Queenie, aklına duman görmesi ile ilk gelen şeyi çığırmıştı bir anda masaya bakınca.

“AYH- YANGIN!!! Portreniz yanıyor bayım kalkın!” Aslında şöyle bir daha bakınca pek de yanıyor gibi durmuyordu portre. Duman kokusu da yoktu en sonunda. Ama minik Queenie emindi, portrenin alevler- en azından dumanlar içinde kaldığına. Başka açıklaması olamazdı gördüklerinin.

“Portrenin yandığı falan yok velet. Hem böyle bağırarak uyandıramazsın onu.” Sözlerinin sonuna doğru dudaklarını adamın sağ kulağının dibine getiren kadın, “DOMUZ KAFA!!!” diye bağırmıştı ama adam yerinde hareket bile etmemişti. Şimdi bakınca daha çok hasta gibi duruyordu.

“Dumandan işte. Yazık...”

”Öldüğü falan yok. Ahh... Her neyse şimdi anlarsın zaten. Şimdiki kontun büyük büyük büyükbabasının küçük erkek kardeşidir kendisi. Normalde bir ismi vardır tabi ama biz kendisine Domuz Kafa demeyi tercih ediyoruz.” Sözlerini tamamlaması ile elindeki zili çalmaya başlamıştı kadın, bir yandan da kahkaha atıyordu. “Uyansana hadi bunak misafirimiz var.”

“Kanlı Şeytan...” Oturduğu yerde kendisini daha rahat bir pozisyona getiren adam, Queenie’ye bakarak iç çekti. “Zaten ne bekliyordum ki. Bu küçük odamızı ya evcinleri ya da onların boyundakiler ziyaret ediyor sadece. Onlar da zaten boyları kadar akılları olduğundan geliyor. Ama tabi niye gelsinler buraya. Ne de olsa bizler-” Adamın Kanlı Şeytan diye seslendiği kadın elindeki zille onun kafasına vurup onu durdurmuştu.

“Ay aman tamam be kadın! Çek şu merlinin kıçına sokulaca zilini kafamın dibinden!” Adamın bu sözleri karşısında bir kez daha kahkaha atan kadın, en sonunda karnı ‘ağrımış’ olacak ki bir elini karnına götürdü. Boştaki eliyle ise sanki bu inatlaşmadan zevk alıyormuş gibi zili çalmaya devam ediyordu. Adam, daha fazla bu sinir bozucu zil sesine katlanamamış olacak ki zili kaptığı gibi en uzaktaki portreye doğru fırlattı.

“Ah... Her neyse çok sıkıcısın.” Ufakça somurtan kadın kıkırdamasını durdurmamıştı yüz ifadesine rağmen. En sonunda kendisine gelebildiğinde konuşmaya girişti yavaşça. “Ahh. Hadi şu miniğe Metamorfmaguslardan bahset. Sadece kanı bozuk bir melez paçavrası olsa da öğrensin. Biliyorsun Domuz Kafa bilgi güçtür. Bu çaresiz zavallıya bu gücü bahşetmemde yardımcı ol.”

“Melez demek... Merovenj şatosuna bir bozulmuş kanlı daha adım attı demek. Ne güzel.” Az önce kadının kahkahalarından sinirleri bozulup kulaklarını kapatan adam şimdi gür bir kahkaha atıyordu. Adamın koltuğunun kollarından birine oturmuş olan kadın minik kıza baktı meraklı gözlerle. ‘Veledin’ her hareketini izliyor, adeta küçük kızın bir sonraki davranışı için tahminler yürütüyordu.

“Öyle anlatılınca anlayacak yaşlarda durmuyor...” Bunu derken yüzü tamamen değişen portre beyefendisinin yüzü, Queenie’nin daha önce şatoda başka bir portrede gördüğüne yemin bile edebileceği bir biçimi almıştı. Hangi odada ya da hangi portrede gördüğünü tam kestiremiyordu minik, ama emindi bu yüzü daha önce gördüğüne.

“Merovenjler... Bu ailede ne zamandan beri geldiğini bilmek bu gücün beni aşar, ama öneminin büyük olduğunu söyleyebilirim. Nesillerdir varislerde pek çıkmıyor. Ah... Neden acaba~?” Bu sözlerinin ardından kahkahalara boğulmuştu adam. Komik olan neydi acaba? Kendi kanından insanların çok överek anlattığı bu güce ulaşamıyor olmasını komik bulmasındaki sebep ne idi?

“Zili kafana yemek istemiyorsan sus... Ah... En önemli kısmı unuttun. Yüzünü bir Domuz Kafa’ya yaraşır hale getirmek. Hadi ama yapmazsan sana Domuz Kafa dememin hiçbir komedisi olmayacak. Biliyorum yapmayı istiyorsun sen de. Naz yapma.” Şakalaşıyormuşçasına adamın omzuna vuran kadın, bir şakaya göre fazlaca sertçe vurmuş gibi duruyordu. Queenie bunu görünce kadından iyice korkmaya başlamıştı.

“Eğer zili bir hafta çıkarmayacağına söz verirsen yaparım.”

“Peki peki...”

Domuz Kafa. Kafası da lakabındaki gibi domuz kafasına dönmüştü adamın. Bu değişime inanamayan minik tam korkuyla yine bir iki adım geri gidecekken kadın konuşmaya başladı.

“Dur dur- Bu kadar korkak olduğunu bilseydik sana anlattırmazdık bu değerli bilgileri. En azından bir tarafın büyücü soyundan geliyor bu tarz şeyler görmeye alışık olmaz lazım.” Ağzını açıp tam buna benzerini daha önce hiç görmediği üzerine bir şeyler söyleyecekti Queenie. Ama kadın yine hemen araya girdi. “Ama doğru ya... Bunun gibisini daha önce nerede göreceksin.” Ne kadar da tuhaf bir güçtü bu. Queenie böyle bir güce sahip olmanın ne kadar güzel bir şey olacağını düşündü. Böyle bir gücü olan birisi çok değerli olmalıydı, o da değerli olmak istiyordu.  

Dışardan gelen çığlıklar ile minik yine ağzını kapattı sıkıca. Birisi çamur izlerini görmüştü herhalde. Ama Queenie hanım daha arkasında o izleri bıraktığını bile bilmiyordu. Dışarıda ne olduğuna bakmak için kapıya doğru adımlayan küçük kıza seslendi kadın.

“Ayakkabıların miniğim.” Eliyle de küçük kızın ayaklarını işaret ederek konuşmaya devam etti. “Ayakkabılarını burada bırak ve kaç miniğim. Tabii eğer azar yemeyi istiyorsan burada kalabilir ya da o ayakkabılarla dışarı çıkıp arkanda minik izler bırakmaya devam edebilirsin.” Bunu söylemesi ardından kıkırdayan kadın kendi portresine doğru ilerledi.

Gerçekten azar yer miydi acaba. Kadın böyle kendisinden emin konuştuğuna göre kesin azar çekerdi şimdi birileri. Kötüyü çağırmıştı çoktan kadın ağzını açarak. Azar falan işitmek istemiyordu minik. Ayakkabısını ayağından yavaşça çıkaran kız odanın bir köşesine fırlattı ayakkabıları. Portrelere son bir defa bakan kız çıktı odadan koşar adım indi merdivenlerden. Arkasında bıraktığı odada Domuz Kafa çoktan uykusuna dönmüş, Kanlı Şeytan ise şarkısına devam etmeye koyulmuştu.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://www.hogwarts-rpg.com/t5964-queenie-nightingale-rischer-l
 
Portreler
Önceki başlık Sonraki başlık Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Hogwarts-RPG :: İngiltere :: Merovenjlerin Şatosu-