Noel Partisi (Site Kurgusu)

Büyük salonun kapısının önünde merak ve kalabalıkla birlikte beklerken, birkaç adım ötedeki Aaliyah'ın sözlerini işitti. Kendisini katarak, Müdür Darence'e bir şeyler söylüyordu. Jollyn, Violeta'nın ismini duyduğunda gözleri bir anda onu aradı. Sahi, dostu neredeydi? Dönem boyunca yoğun bir tempoda geçirdiğini biliyordu. Müdür yardımcısı olmasının da birbirlerini görememelerinin nedeniydi, ama bundan şikâyetçi değildi. Kadın, her şeyi son derece iyi idare ediyordu. Bu okulda, Müdür yardımcılığını ondan başka kimsenin yapamayacağını düşündü. Bu düşüncesine sevecenlikle gülümserken, geç kalmasının nedeninin kötü bir durum olmamasını umdu. O sırada Aaliyah, Darence'e çekip gitmek ile ilgili sözlerini sıralamaya devam ediyordu. Aslında, Violeta'yı aramak iyi bir fikirdi, ama bu fikri Darence'in kabul edeceğini sanmıyordu ki, arkalarına baktığında kalabalık epey vardı. Kalabalığa göz gezdirirken, aklına takılan isimi aramaya koyuldu. Azrael… Söylediği gibi gelmemişti. Jollyn, hayal kırıklığını gizlemeye çalıştı. Yine kendi başına olmayı tercih etti, diye düşündü. Dudakları hafiften düşerken kendisine gelmeye çalıştı. Parti zamanı üzülmek istemiyordu. Kendisini bir anda kocaman salonun içerisinde buldu Jollyn. Kalabalık bir anda sessizleşirken, büyük salon olduğundan daha da büyük görünüyordu. Noel için olan bütün süsler etrafa yayılmış, arka plandaki hafif müzik kulaklardaki sessizliği bastırıyordu. Sessizlik, birkaç saniye kadar sürerken, insanlara baktı. Yanındaki insanlar bir anda başkaları olmuştu, neler oluyordu? Derin bir nefes aldı Jollyn. Kendisindeki değişimi fark etmesi birkaç dakikasını daha alırken başka bir bedende olduğunu fark etti. O sırada salonun ortasında beliren küçük Imp, olanları kısa da olsa anlatmaya başladı. Herkes, başkasının bedenine girmişti ve kimse kimin olduğunu bilmediği gibi, bunu kimseye açıklayamayacaktı.

Imp gerekli açıklamaları yaptıktan sonra salondan kaybolurken ne yapacağını bir süre bilemedi Jollyn. Göründüğüm kişi olacağım, diye düşündü. Kıyafetlerine baktığında, az önce yanında olduğu Aaliyah olduğunu fark etti. Saçlarına parmaklarını geçirdi. Kıyafetinin üst kısımlarına ve alt kısımlarına dokundu. Kendi bedeninde olduğundan daha dolgun görünüyordu şimdi. İstemsizce güldü. Etrafına bakındı. Bir şeyler yapması gerekiyordu. Gözleri gerçek Aaliyah'ı ararken kadının kim olduğunu merak etti. O sırada, birkaç adım ötedeki Ava Maroon'u gördüğünde kendi bedeninden rahatsız bir şekilde ayakta durmaya çalışıyor, neler olduğunu idrak etmek için büyük çaba sarf ediyor gibi görünüyordu. Uzun topuklu ayakkabılarının üzerinde duramadığına göre bir erkek olmalı diye düşündü Jollyn. Ona bakarken kıkırdadı. İçinde kimin olduğunu merak etti. Gülmeye devam ederken, bir süre sonra kadına gelen pembe turtayla bakışlarını atılan yere çevirdi. Kıkırtı eşliğinde hiçbir şey olmamış gibi masada oturmakta olan Profesör Alanis'i gördü. Sevecen kadın, hiç de bunu yapacak birisine benzemiyordu. Onun bedeninde kimin olduğunu merak etti, ama oldukça da eğlenceli görünüyordu. O sırada yanına giden yakışıklı ve genç adam da onun kadar eğlenmiş görünüyordu. Jollyn ayakta bir o yana bir bu yana dolanırken dostlarını aramaya başladı. Ne yapacaktı? Violeta'ya baktı hiçbir yer de göremedi ki, görse bile kesinlikle başkası olacaktı. Peki ya Aaliyah? Onun bedeninin içerisindeydi zaten. Aklı Azrael'e giderken bir an duraksadı. Onu nerede bulacaktı? Etrafına bakındı bir süre. Daha sonra onun arkasını dönmüş bir şekilde birkaç adım ileride olduğunu fark ettiğinde suratına istemsizce gülümseme yayıldı. Sarı, parlak saçlarını nerede olsa tanırdı Jollyn. Belki de geç geldiği için değişim göstermemiş olabilirdi, olamaz mı? Jollyn ona doğru adım atarken derin bir nefes aldı. ''Azrael demek geldin,'' dedi gülümseyerek, adamın omzuna dokunarak kendisine dönmesini sağladı. Adamın yüzünü gördüğünde tamamen emin oldu. ''Gelmene çok sevindim,'' dedi ardından. Jollyn, Aaliyah'ın Azrael'den pek hoşlanmadığını bilse de bu riske girmek istedi. Ne de olsa buraya eğlenmeye gelmişlerdi. O sırada adama gülümsemeye devam etti. Bu akşam başlarına daha neler gelecekti merak ediyordu. Oldukça eğlenecekler gibi görünüyordu.

Noel partisine sadece şurada saatler kalmıştı ve genç adam bu parti için hazırlanıyordu. Sevgilisi ile ilk defa bir partiye gidecekti doğrusu. Onun böyle partilere gitmeye alışık olduğunu tahmin ediyordu zira Hogwarts'ta ondan daha önceden beri çalışıyordu. Hogwarts'ta her sene değişik partiler olduğunu biliyordu bu senede Noel partisinin nasıl olacağını merak ediyordu. Büyük salon günler öncesinden hazırlanmaya başladığına emindi. Bu tatil zamanı eve gidenler çok şey kaybedeceğine emindi. Hem belki şu bebek işinden sonra ikisinin de biraz kafa dağıtmaya morel toplamaya ihtiyacı vardı sonuçta nasıl bir aile olacaklarını bilmediklerinde genç adam çok gergindi. Kendi ailesi gibi olmak istemiyordu bu yüzden nasıl davranacağını bilmiyordu. Yani o sıcak aile ortamında yetişmemişti ve bunu doğacak bebeğine aşılayamazdı.Genç adam odasının sol duvar köşesinde duran aynanın karşısına geçmiş  yakası açık soluk beyaz gömleğini çekiştiriyordu.  Üzerine yatağının üzerinde duran pantolonuyla aynı renkte koyu gri renkli bir ceket alacaktı. Saate baktığında partinin başlamasına az bir zaman kaldığını gördü. Sevgilisinin odasına gidip önce onu almalı daha sonra salona geçeceklerdi.  Aynada son bir çeki düzen verip kendisine ceketini yatağın üzerinden alıp odasından çıktı. Merdivenlere yöneldiğinde sadece bir kat yukarı çıkacağını biliyordu. Yanından geçen öğrencilere selam verdikten sonra ikinci kattaki Muggle Bilimleri profesörünün odasının önünde durdu. Kapıyı tıklattığında  kısa süre sonra kapı açıldı. İçeriden çıkan sevgilisine bakarken ne diyeceğini bilemedi. Birkaç kelimeyi bir araya getirmesi gerekiyordu. "Çok güzel gözüküyorsun" diye bildi sadece. Genç cadı ona kusursuz şekilde gülümserken cadının,koluna girmesine izin verdi ve büyük salona doğru merdivenlerden indiler.

Kapının önünde çok fazla kişi toplanmıştı ve genç adam neler olduğunu bilmiyordu. Neden herkes böyle toplanmıştı bir yere. Anlaşılan o ki kapı hala açılmamıştı. Neden böyle bir şey yapılmıştı ki, herkes saatine uygun gelmişti kendisi ve sevgilisi de tam zamanında oradaydılar. Öğrencilerin homurtuları ve profesörlerin konuşmalarını duyabiliyordu. Hogwarts müdürü bile topluluğun arasından rahatça seçilebiliyordu. Kısa süre sonra herkesin  ne olduğu anlamadığı bir şey oldu ve göz açıp kapayıncaya dek kendisini büyük salonda buldu. Fakat bazı değişiklikler vardı.  

Sonunda beklenen an gelmişti. Son dakikada uğultu bir anda artmış ardından derin bir sessizlik olmuştu. Herkes nefesini tutmuş gibiydi. Chloe bir anda kendini muhteşem bir balo salonunda buldu. Bu ortamı özlemişti. Yuvarlak salondaki süslemelere bakarken kocaman gülümsediğinden emindi. "Muhteşem!" Kaşlarını çatarak istemsizce elini dudaklarına götürdü. Sesi ne kadar da kalın çıkmıştı öyle. Boğazını temizledikten sonra tekrar konuşmayı deneyecekti ki dudaklarının önünde olan elin de normalinden kalın olduğunu fark etti. Vücudu alarma geçerken etraftakilerin de şaşkınlık yaşadığını fark etti. Bir sorun mu olmuştu yoksa bu sürprizin bir parçası mıydı? Karanlıkta kalmamak için yönetimle daha fazla iletişime geçmesi gerekiyordu, kendi kendine bunu yapmaya söz verse de etrafına bakınmaya devam ettiğinde Profesörlerin de aynı şaşkınlığa sahip olduklarını gördü. Bir an sonra ortada beliren Imp her şeyi açıkladığında Chloe rahatladı. En azından ortada kötü bir lanet yoktu. En yakın aynaya doğru ilerledi. Karanlık Sanatlara Karşı Savunma Profesör'ü olduğunu gördüğünde kıkırdadı. Bir yanı tuvalete gidip vücuduna daha detaylı bakmak istiyordu diğer yanı ise bu edepsiz düşünceyle kıpkırmızı olmuş, sırf vücudu değişti diye görgü kurallarını unuttuğu için kızmıştı. Sahi tuvalete nasıl gidecekti ki? Neşesi yavaşça sönerken aynada tekrar kendine baktı. Üzerindeki belirgin renk yoksunluğuna rağmen iyi görünüyordu. En azından saçları hala sarıydı. Heveslendiği şey bir bakıma olmuştu. Panoya doğru gittiğinde birkaç kişinin daha aynı şekilde kuralları okumaya geldiğini gördü. Bazısı kendisine gülümsüyor, bazısıysa şüpheci bir şekilde süzüyor, içerdekinin kim olabileceğini düşünüyordu. Kuralları okuduktan sonra rahatladı. Buraya eğlenmeye gelmişti ve eğlenecekti. Hem belki böylesi daha iyi olurdu. Erkekler her zaman daha serbest olurdu.

''Azrael demek geldin,'' Chloe yakından gelen sese dönüp bakmadı. Omzunda hissettiği el ile konuşmanın muhatabının kendisi olduğunu fark etti. Henüz alışamamıştı. ''Gelmene çok sevindim,'' Chloe, kendisinin varlığına sevinilmediğini bilse de Bitkibilim Profesör'ünün yüzündeki samimi gülümsemeye karşı elinde olmadan gülümsedi. Gerçi düşününce muhtemelen gülümseyen kişi de Profesör Quandisa değildi. Nasıl davranması gerektiğini bilmiyordu, Profesör Slater'ı davranışlarını taklit edecek kadar iyi tanımıyordu. Panoda ise kendisi olduğunu fark ettiremeyeceği yazılıydı. Düşünmeyi boşvererek içinden ne geliyorsa onu yapmaya karar verdi. "Çok güzel olmuşsun." Konuşmasının aksansız olduğunu fark etti. Büyü oldukça kapsamlı olmalıydı.

Noel partileri onu her ne kadar yorsa da  sevdiği adamı kırmamak adına teklifini kabul etmişti. Hamile bir kadın olarak partilerde boy gösterme fikri biraz garip gelse de çoktan karar vermişlerdi bile. Neler olacağını bilmiyordu ancak belli ki yine eğlenceli bir şeyler hazırlamışlardı. Büyük salonun kapısına geldiklerinde herkes bir anda içeri  ışınlanmıştı ve bedenleri çoktan değişime uğramıştı bile.  Aynaya baktığında şaşkınlığını gizlemeyen genç cadı bir yandan da mutlu idi aslında. Kendi kendine gülmeye başladığında etrafındaki insanların ona baktığına emindi. Müdür Elias'ın yerine geçme fikri her ne kadar çılgınca bir şey olsa da  partinin asıl amacı bu idi görünüşe bakılırsa. Kimin kim olduğuna dair bir fikri olmasa da anın  tadını çıkarmaya karar verdi. Kararlı gözlerle etrafı süzdüğünde ortamın büyüsüne kendini çoktan kaptırmıştı bile.

Bir masa bulup  oturduğunda ise çoktan partinin tadını çıkarmaya başlamıştı bile. Kendi bedeninin kimde olduğunu çözemese de önemli değildi. Buraya gelmek bile kafasının karımasına neden olsa da zaman ilerledikçe  kendini daha rahat hissediyordu. Etraftaki insanları  kandırma fikri her ne kadar cazip gelse de kendinde bu gücü bulabilir miydi acaba? Başka birisinin görüntüsünü almış olsa bile hala kendisi idi ve biraz da olsa yorulmuştu. Kimseye belli etmeden etrafı kolaçan etmeye başladığında kendisine selam veren insanları başıyla selamladı. 'Merlin aşkına müdür olmak amma da zormuş '' diye kendi kendine söylendiğinde ise onu duymadıklarına kanaat getirmeye çalıştı. Tamam belki iyi bir şeydi bu ancak hiçbir zaman başkasının bedenine girmeyi düşünmemişti. İşler her ne kadar garip olsa da umursamamaya çalıştı. Ne de olsa gece uzundu.

Etrafta bir terslik yoktu gibiydi sadece farklı bir yere gelmişti. Noel partisi içindi bu mekan ve onun için hazırlanmış gibiydi. Kendisi ve diğer büyücü/cadılar Büyük Salonun önünde beklemiyor muydu en son. Kapının kilitli olduğu söyleniyordu hatta müdür Elias'ın bile haberi yokmuş bu olaydan. Yani öyle duymuştu orada beklerken. Bakışlarını etrafta gezdirdi. Büyük Salon gitmişti adeta yerine bam başka bir yer gelmişti. Daha önce Hogwarts'ta böyle şeyler olduğunu hatırlamıyordu üstelik böyle bir yeri varlığını da pek bilmiyordu. Etrafa bakılacak olursa evet genişti ama tamamen farklıydı. Süslemeler ise sanki orta çağ zamanından kalmaydı ve o zamanlar bir maskeli balo verilecek gibi duruyordu. Bir adım attığında bir anda ayağı döndü. Küçük bir acı ile bakışlarını yere çevirdiğinde gözleri büyüdü adeta. İlk gördüğü şey bir topuklu bir ayakkabı ve yürüyemediği için ayakkabıyla devrilmiş bir ayak. Neler oluyordu böyle. Ayağını oynatmaya çalıştı ve ayak düzeldi. Hiç bir şey anlayamıyordu. Üzerindeki elbise bile onun değildi elbiseyi bırak beden bile ona ait değildi. Kimin bedenine girmişti böyle asıl önemli olan böyle kötü şakayı ona kim yapıyordu. Ellerine baktı birden, küçük narin ve daha açık tene sahiptiler. Sanki bir yerden tanıdık geliyordu. Bir kadın bedenine girdiği belliydi. "Hadi ama gerçekten mi" dedi kendi kendine. Yani kadınlardan nefret eden birini kadın bedenine koymak.  Etrafa göz attı adeta kendi bedenini arar gibi ama göremedi. Sanki ona yakın olan kişilerde başka bedenlere girmiş gibi kendilerini inceliyorlardı. Az ilerde bulunan bir ayna gördü. Ona gidip bakabilirdi kim olduğuna dair. Açık tenli ve sarı saçlıydı. Birkaç kişi gelmişti aklına ama hepsi bu. Aynaya doğru gidecekken salonun tam ortasında bir şey belirmeye başladı. Buda neydi böyle, ona bunu yapan şey o muydu yoksa. Yumruklarını sıktı  "Seni..." o şeye doğru adım atacakken onun konuşmaya başladığını gördü. Yerinde durdu. Kimseye söyleyemez mi. Göründüğü kişi gibi mi davranacaktı iyi de daha kim olduğunu bile bilmiyordu. O küçük şeytanın söylediği panoya çevirdi başını. Orada bulunan herkes sırayla panoya göz atıyordu. Demek ki kendi bedenini bulamayacaktı hiç bir şekilde. En iyisi sadece orada öylece oturup bir şeyler içip şu zaman dolduktan sonra salonu terk etmekti. Daha sonra aklına birden geldi hala kim olduğunu bilmiyordu. Aynaya doğru yöneldi ve bakışlarını aynaya çevirdi. "Jollyn"

Sarışın cadının bedenine girdiğine hala inanamıyordu. Yani neden o neden bir başkası değildi. Elini yüzüne dokunduğunda kadının narin ve yumuşak tenini hissetti. Aynanın karşısından ayrıldı direk ve içeceklerin olduğu kısma gitti. Kendisine bir kaymak birası aldı ve içmeye başladı. Acaba genç cadının bedeni dayanabilir miydi. Sarhoş olmak istemiyordu zaten bide şu ayağındaki ayakkabılar yüzünden zor yürüyordu. Elbette bir ara onları çıkarmayı düşündü. Şimdi ne yapacaktı peki, etrafa bakınıp gülümseyecek miydi. Kendisine o kadar zıt birinin bedenine girmişti ki. Boş bir yer bulup oturdu ve etrafına bakınmaya başladı. Bazıları bu durumu kabullenmiş ve eğlenmeye başlamıştı. Fakat o eğlen miyordu, biraz değişiklik olsun diye gelmişti ve tamamen değişmişti.

Zaman geçiyor ve bir Hogwarts eğlencesinde daha buluşuyoruz. Opss! Durun bakalım sen kimsin yani sen böyle davranmazdın, ya sen sana neler oluyor daha kibar olmalısın. Durun bir dakika zamanın akşında sizlerin oynaması gereken roller bunlar değil Merlin aşkına yüzyıllardır böyle bir şey olmadı zamanın kader çizgisiyle kim oynadı? Dememi felan bekleyip size yardım etmemi umuyorsanız şöyle bir köşeye çekilin ve kendinizi cimdirin.

Evet bakıyorumda çoğunuz girdiği bedende yabancılık çekmiyor. Yoksa kendinize itiraf edemediğiniz şeyleriniz mi var? Eeee, ne de olsa farklı bedendesiniz ve kimse asla sizin kim olduğunuzu bilmeyecek o halde özgürce mi davranmalısınız yoksa son derece temkinli mi? Onu bilmem ama Merlin adına hepinizi bu gece rahat ettirmeyeceğim.


Not: Bazı şahıslara görevler verilmiştir. Görev verilmeyenler alınmasın bir sonraki turda sıra sizede gelecek. Ki zaten görevli olanların görevleri sizleride dolaylı veya doğrudan ekleyecektir. Unutmadan Noel'den çıkmak isterseniz çıktığınız anda gerçek bedeninize sahip olacaksınız! Ama bir daha geri dönemezsiniz

Salon: Evet herkes yeni durumuna alışmaya ve sorgulamaya başlamışken Noel'in ruhuna uygun arka planda ince bir müzik çalmaya başladı bile. Bunun dışında salonun ortasındaki pistte bir şeyler oldu. Ama bunu anlamak için oraya girmeniz lazım sanırım. Pistin sınırlarına girdiğiniz anda en yakınınızda bulunan kişiyi istemsizce tutup dans etmeye başlıyorsunuz. Bu hem cinsinizde olabilir karşı cinsinizde. Dans ettiğiniz kişiyle konuşabilirsiniz ama kim olduğunu ima dahi edemezsiniz her ima ettiğinizde üzerinize bir bardak sıcak şarap dökülebilir. Eeee, bu noelde biraz zorla eğlenelim değil mi!


Postlar ilerledikçe daha güzel süprizler olacaktır! Bir sonraki GM girişi sizin ilginize bağlı





Ah küçüğüm, ah... Her zaman nazik ve dost canlısı oldun ve sarı renkleri sonuna kadar hak ettin. Ama artık bilindışında olan duygularını ortaya dökme vaktin gelmedi mi? O halde profesör Aaliyah'ı bul ve onun hakkında düşündüklerini haykır. Eğer içinden geçenleri dürüstçe söylemezsen ve yine nazik olursan bir sonraki görevde ona göre zor seçimler seni bekler.





Hadi ama dostum bu sana yakıştı mı? Ya topuklu ayakkabının verdiği acı, güçlüsün ve sinsisin biliyorum ama daha atılgan olmalısın. Hogwarts'ta en çok vakit geçirdiğin kadının vücudundasın sanırım bu Merlin'in sana bir başka oyunu olsa gerek! Hadi o tatlı poponu kaldı ve  toplu bir alana git ve kimseye selam vermeden kocaman bir bağırtı kopar. Off sanırım o ince ve çığırtkanı andıran ses sende çıktı. Hadi ama maden öyle bir bendesin git ve biriyleriyle konuşmayı dene. Dur bir dakika Jollyn Darence'yi severdi di mi? Belki o değişmemiştir sonuçta koskoca müdür cesaret edemeyebilirlerdi. Ama sen zeki bir genç adamsın. Hadi bakalım Darence'ye neler soracaksın! Belkide Jollyn'in öğrencilik yılları belki de bu partinin saçmalığını...





Hadi ama Aaliyah' Ruhundaki çingelik nerde senin bu kadar yeme içme meraklısı değildin sen. Ne yani her şeyi kabullenip genç bir bedende öylece duracak mısın? Ne yani medeni misin? Hadi ordan... Hazır başka bedendesin git ve Ava'nın bedeninden intikamını al. Mesela geçen ay Darence'nin odasında gayet samimi bulunuyordu. Git bakalım Ava'yı köşeye sıkıştır. Ama doğru diyorsun nerden bileceksin belkide o başkası hiç olmazsa bence bir tokadı hak etti bedeni sen ne dersin! Evet bende tam öyle düşünüyorum...





Ah Ah küçüğüm benim... Daha birinci sınıfta olacak iş mi bunlar! Ama bence sende biraz ortalığı karıştırabilirsin ha! Git ve Scarlett Jans'ın bedenini bul (Eleonara oluyor o). Ona de ki senin gerçekte kim olduğunu biliyorum. Senin bedeninde Cyra var ve gerçek bedeninle ortada soyunmayı düşünüyormuş... Tabiki de hiçbir şey bilmiyorsun ama ortalık karıştırmak en iyisidir.





Hey yaşlı keçi, sanırım öfken zaman çizgisine kadar yükseldi ha! Ama sen yine sensin eteklerin hariç tabi.  O zaman deikodu ve ortalığı karıştırma sende şimdi sana ne yapacağını söylemem ayıp olur. Ama bir kavga çıkarabilirsin





Ooo demek siz yeni bedeninize uyum sağladınız genç bayan! O halde profesör Azrael'e aşkınızı itiraf edin bakalım ortamda nasıl bir tepki oluşacak. Rahat olun sonuçta başka bedendesiniz ve özgürlüğünüz şimdilik sonsuz..





Vay benim en saf yöneticim vay!... Şaka bir yana sizin bu bedende olmanızı bir türlü anlamıyorum. Son derece yakışıklı ve genç bir beden! Acaba gerçekten erkek mi doğmak istiyordunuz yoksa tercihleriniz mi başka? neyse özel hayat saklı kalsın. Sizde Raphael'in (Wionina Paris Parthenia yani) yanına bir yaklaşın bakalım. Belki de bir içki ısmarlarsanız





Sanırım okulun havalı bir kızı olmak senin için son derece can sıkıcıdır. O halde bence yediğin yemekleri Shawn Stamos ve Lavinia Sieghardt'ın suratlarına yedirebilirsin. Ne de olsa içindeki siniri dışa vurman gerekli!

"Lanetlenmekten daha kötü ne olabilirdi ki" sihir tarihi dersinde bir öğrencisinin ödevinin sonuna imza niyetine attığı bu söz aklına gelmişti. O zamanlar profesör olmanın çömezliğinde bu soruya sadece tebessüm ederken şimdilerde zamanın evvelinden gelen bu kelimenin zihninde yakınlanması cevabı bulduğunu ona işaret ediyordu. "Tabiki de onursuz bir hale sokulmak!" diye içinden sessiz bir bağırdı koparmıştı. Henüz içinde bulunduğu bedenin gerekliliklerini yeni anlamaya başlamıştı ki yapılan bu partinin hiçte hoşuna gitmediğini fark etmişti. Gerçekten profesör Freya bu cesareti nereden almıştı? Darence her zamanki gibi yine kendisiydi. İki adet şişkin gögüs, bir çift topuklu ayakkabı ve olduça dekolte bir kıyafetin dışında ne farklı duruyordu ki onda! Salondan çıkmakla çıkmamak arasında bir ikilem yaşarken, salondan çıkıp partiyi sonlandırmayı düşünmüştü ama sonuna kadar beklemek ona yakışan olacaktı. İşin sonunda profesör Freya'yı okuldan sürmesi bile olasılıklar içindeyken bedenine dokunan ve belli aralıklarla gelen kabukların önüne düşmesiyle yönünü arkasına çevirmişti. Karşısında duran masada elindeki fıstıkları ahmak bir muggle edası ile yiyen profesör Alanis'in bedenini görmüştü. Tam hareket edecekti ki ayağına ağırlık yapan topukluların ve dış kuvvetlerin etkisiyle yere kapaklanmasına az kalmıştı ki elini son anda yanındaki masaya koydu ve doğrultu. Her şey yolunda gözükürken bu seferde belinin kenarında bir kütle hissetti ve üzerine nişan alınarak atılan pastanın akıbetini sessizce izledi. Neler oluyordu böyle? O bedende bulunan ahmak kimdi? Asıl soru profesör Ava ile derdi neydi? Bir an bir öğrenci olabileceğini düşündüğü bedene doğru tekrar hamle yapmayı deneyen Darence, ayaklarındaki prangalardan kurtulmaya karar verdi ve topukluları çıkararak eline aldı. Her adımında yaklaştığı Alanis'in bedeninde özür dilerimi ifade eden imalar görsede dayanamadı ve elindeki topukluları karşısındaki genç kadına doğru fırlattı. Kendisi gibi olmanın ona şimdilik bir şey kazandırmayacağını düşündüğünde konuşmasındaki sertliği Ava'nın vücuduna evirerek nazikleştirdi ve karşısındaki kadına haykırdı.

"Kuzum sizin derdiniz ne acaba? Aşağılık bir medeniyetsiz olduğunuzu bu bedeni kullanarak herkese ifşa etmek mi istiyorsunuz? Zaten saçma bir durumdayız!"

"Sözlerindeki seviyesizlikten ne olduğunu ortaya koyuyorsun zaten tatlı kadın! Ah pardon tatlış kız... Daha fazla alçalmana gerek yok. Hadi seviyesizsin onu herkese ilan ettin ama bari içine giridğin bedenin saygınlığını koru muggle dedikoducusu!" Diyerek karşısındaki seviyesi son yıllarda gördüğü en düşük ruha doğru iletti Darence! Her ne kadar karşısındakinin bir öğrenci olabileceği düşüncesi zihninde ağırlık kazansa da şu anda kendisi dahil hiçbir şeyden emin olamıyordu. Sahi kendi bedeni neredeydi? Gözleri bir an bulunduğu çirkef durumdan uzaklaştığında salonun diğer tarafından ayakta süzüldüğünü gördü. Birkaç saniye kendisini izlediğinde daha önce olmadığı kadar garip bir his ruhundan dışarıya taşmıştı. Peki ya bedeninde olan kimdi? Şimdi karşısında okulun sevimli profesörünün bedeninde bulunan gibi bir seviyesiz mi, yoksa her şeyin farkında ve temkinli davranan biri mi? Darence salondan çıkmak için ciddi bir baskı hissediyordu üzerinde ama bu partinin devamındaki olayları da merak ediyordu. Her şeye rağmen bir beden içindeydi ve biraz olsun bu bedeni korumalıydı. Gözleri tekrar olay mahaline geri döndüğünde adımlarını kadının yanına doğru yaklaştırdı ve onu piste doğru ittirdi. "Ne yani senin dilinden konuşunca öyle donuk mu kalıyorsun! Karşısında bu okulun en saygın profesörlerinden birinin bedeni var. Harektlerine dikkat et zira sonra pişman olabilirsin!"