Döneminin Baş Seherbazı, Ezekiel Harris tarafından kurulan örgütün anlamı Adaletin Savaşçılarıdır. Resmi olarak 1970 yılında kurulan ve kendisine bu ismi veren grup, aslında 1960 yılından beri gizliden gizliye varlığını sürdürmektedir. Bu topluluk, tek bir amaç için kurulmuştur; adalet. Sihir bakanı Austin Hudson’ın adaletsizce sürdürdüğü 35 yıllık hükümdarlığa ve insanların inatla yok saydığı diktatörlüğe dur demek için, özgürlükçü ve yenilikçi bireylerin bir araya toplanmasıyla oluşmuştur. # Devamı İçin TIKLAYINIZ!
Scuta
Ingemar Byström tarafından ‘Düzenin Kalkanı’ adı altında kurulmuşlardır. 1970 yılında, Bellatores gibi güçlü bir örgütün ortaya çıkışı ile, birnevi mecburiyet sebebiyle savunma gücü olarak ortaya çıkmıştır. İlk kuruluş amaçları düzeni (Bu vesileyle aslıda Sihir Bakanı ve bakanın inançlarını) korumak olsa dahi, çoğu üyenin katılım amacı doğrultusunda daha nebze Bellatores’u ortadan kaldırmak şeklinde amaç kayması oluşmuştur. Buna rağmen liderleri Byström, bu amacı reddederek tüm isteklerinin halk tarafından demokratik yollarla beş kere seçilmiş olan bakanı ve bununla beraber düzeni korumak olduğunu birçok kez belirtmiş, belirtmeye devam etmektedir. # Devamı İçin TIKLAYINIZ!
Flynn McMillan Köklü, zengin bir ailenin ikinci oğlu. Biraz kendi halinde, ailesine karşı asi,resim tutkusu ve büyük hayalleri olan ama bunları ailesi gölgesinde ve onların parası altında ezildiği için gerçekleştiremeyen biri. Rütbe: Büyücü Meslek: McMillan Holding Yöneticisi ve Ressam
Örn rp: Samuel Harvelle benimmm
Elodie Opal McMillan
Cadı
Ϟ Rp Beğenileri : 1
27.01.21 20:34
Adınız ve Soyadınız : Elodie Opal McMillan Karakter Bilgisi : Hogwarts, Slytherin mezunu. Varlıklı bir aileden gelmektedir. Alıştığı bir yaşam standardı vardır. Ferah içinde yetiştiği için şımarıktır. Büyümek istemez. Yerine göre sıcakkanlı olmayı tercih eder. Soğuk bir yüz ifadesi vardır ama sevecen birisidir. İşkolik olduğu söylenebilir. Sadece sevdiklerinin yanında tamamen kendisi gibi davranmaktadır. Örnek Rp :
Spoiler:
Nastasia Valeriya Petrov, Liliana Ivy Black
Rütbe: Cadı Meslek: Küratör
Carmenta
Game Master
Ϟ Rp Beğenileri : 1
28.01.21 0:10
Rütbeler veriliyor.
Crassus Merovech Rischer
Büyücü
Ϟ Rp Beğenileri : 15
28.01.21 3:45
Adınız ve Soyadınız : Crassus Merovech Rischer
Karakter Bilgisi : Emekli Esrar Dairesi Başkanı. Aile yadigarı Merovech Şatosunda emekliliğinin tadını çıkarmaktadır. 71 yaşında despot bir baba, katı bir aristokrat olmakla beraber; politik hırslara da sahiptir. Uzun zamandan beri Scuta'ya maddi bağışlarda bulunmuş (örgüt başvurusu yapılacaktır), saygı duyulan bir figürdür. Yine de politik hırslarına rağmen asla siyaset arenasında aktif olarak yer almamış, daha çok bir rehber, yol gösterici figür olarak rol almaya çalışmıştır. Oğlu Elliot Ryan Rischer, Hogwarts'ta Aritmansi profesörüdür. Soyunu devam ettirmek için üstüne düşeni yapamayan aciz bir sakat, divane bir gezgin olduğundan, soyunu ölümsüz kılabilmek için alternatif çözümler planlamaktadır. Ailesini kaybettikten sonra yalnız kalan Isolde Aideen O'Malley'i, gençliğinden beri yanında barındırmaktadır. Kabiliyetli bir şifacı olan bu kadın, Crassus'un hemşiresi olarak kendisiyle ilgilenmektedir. Aralarında bir baba kız ilişkisi olduğundan bahsedilebilir. Feichin McCormack ile samimi bir iş ilişkisi yürütmektedir. Acaba bu dörtlünün başına, ilerleyen günlerde ne gelecektir?
Örnek Rp :
örnek rp:
Kumluk, ıssız deniz kıyılannda, hayvanlann, insanlann çiğnemediği kumlar arasında ak yahut sanmtırak ak renklerde seyreden, parlak, iri, kadeh biçimli çiçekler açan, adına da nedense alsemender denmiş bir bitkiydi, önündeki kitapta yazıldığına göre. Çiçeğinin çok güzel kokulu olduğunu, ama kopanlır kopanlmaz pörsüyüp dağıldığından bahsediyordu satırlar. Soğanının kurutulup belli birtakım başka yaprak kurulanyla birlikte dövülünce kaşıntılı hastalıklarda pek yararlı olduğu bilinse de, diğer kitaplarda yazmayan bir detayı daha vardı bu nadir kitabın bildirdiğine göre. Yetiştiği yerin özelliğinden, denizin tuzu ya da toprağının çiğnenmemişliğinden olacak, çiçeği taşıyan uzun sapın dibinde bitip yukan doğru kama gibi uzayan iki yaprağın ikisini de çiğneyenlerin hepsi çıldırmıştı. Üç yaprak çiğneyenlerin kaskatı kesilip öldüğü söylense de, bu bir safsatadan ibaret olmalıydı en nihayetinde. İki yaprağı yutarak çıldıranlar ise, ya içgüdülerine uyup bir yaprak daha çiğnemeye kalkışarak bu çılgınlıktan bir bakıma kurtuluyordu, ya da çıldırmış bir vaziyette hayatlarına devam etmeye çalışıyordu. Yine de bu durumda, çevrede bir çiçek daha bulabilmelilerdi, yoksa bu çılgınlık sürüp giderdi herhalde. Belki de bu çılgınlığı öyle tatlı buluyorlardı ki, onu artırmak için bir yaprak daha çiğnemeye kalkıyorlardı. Dördüncü yaprağa, besbelli, vakit kalmıyordu. Ama ikinci yaprağı çiğnemeye niye kalkışıyorlardı ki? Orasını ise okumuş olduğu kitap, neden sonra, bu bitkinin anlatıldığı yerin son satırında, sezdirmekle yetiniyordu; ki buna "bildirmek" demek, güçtü doğrusu... O çiçeğin tek yaprağını çiğneyenler, kitaba bakılırsa, yalan söyleyemiyorlardı artık.
Bunu okuduktan sonra uyku durak bilmemişti Mirina; deliler gibi karıştırmıştı başka birçok eski kitabı daha. Başka kitaplıkların yöneticileriyle mektuplaşıp durmuştu. Bildiklerinden öte, bu konuda işe yarar pek bir şey öğrenememişti. Yalnız bir tek kitapta, alsemender adı şöyle açıklanıyordu: "Eskiden, ateşten doğup ateşte yaşadığı için, al renkli semenderler varmış. Bunlar pek azrak, fakat sihirli varlıklarmış. Varlıklarına da mugglelar haliyle inanmazlarmış. Görenler de, ya sözlerine inanılmadığı, ya da gözlerine inanamadıklan için susmayı yeğlerlermiş. Gel zaman git zaman, varlıklarına inanılmaması karşısında, ya da, yalnız masallarda kalmalarından ötürü, büyük bir üzüntüye kapılan bu semenderler, en yaşlılarının buyruğuna uyarak gidip bu çiçeklerden birer yaprak yemişler; hepsinin rengi değişmiş, bildik, görülegelen semenderlere dönmüşler. Bunu bilen bilgeler de, bu bitkiye en güzel ad diye, alsemender adını yakıştırmışlar. O gün bu gündür, bu bitki hep böyle bilinir..." Bu bilgiyi veren kitap XI. yüzyıldan kalmaymış. Garip bitkileri kısaca tanıtmaktan öte bir bilgi de vermiyormuş. Bu kitabın bulunduğu kitaplığın yöneticisi, bütün bunları yazdıktan sonra, pek nazikçe soruyordu mektubunda: "Bunu niye merak ettiğinizi öğrenebilir miyim?" Bu yöneticiye yazdığı teşekkür mektubunda Mirina, bu merakı konusunda sudan bir şeyler söylemekle yetinebilmek için ne sıkıntılar çekmişti... Buna masal deyip çıkmak kolaydı ya, olgu olarak kafasını karıştıracak bir iş karşısında kalmıştı orta yaşlı cadı: O bitkinin tek yaprağını yiyen alsemenderler, yani al semenderler, doğal yapılarının gerçekliğini, bir bakıma doğruluğunu, üzerlerinden atmış, insanların doğru bildiğine uymuşlardı. Doğruluk, insanlann gözünde başlıyordu bu masala göre. Ya o tek yaprağı yiyen insanların doğrudan başka bir şey söyleyemez duruma gelmesi? O doğru da, insanlarca kurulan öykülerin doğrusu mu oluyordu?
Kafasında soru işaretleriyle, anlamlandıramadığı kavramlarla boğuşur vaziyette önündeki nadir kitabı ve beraberinde seçtiği, serasını yeniden düzenlemeye yetecek birkaç kitabı da beraberinde heybesine doldurdu. Ardından, ağır adımlarla kütüphanenin çıkışına yöneldi.
Adınız ve Soyadınız : Cornelia Valentino (isim değişikliğine başvuruldu) Karakter Bilgisi : (Bu alanı eksik dolduranların başvurusu kabul edilmeyecektir.): Cornelia Estj kişilik tipine sahiptir. Küçük yaşlardan beri ejderhaya olan merakı ejderhaları araştırma ve koruma hevesine itmiştir onu. Başta küçük bir ejderha keşfetmiş süre gelen yaşantısında tutkusu haline gelmiştir. Kendisi olabildiğince kuralcı dediğim dedik bir karakterdir. Ejderha avlarına ve kullanmalarına karşı aşırı hassastır. Ejderhaları araştırma vazifesinin yanı sıra onların sırtlarına atlayıp yeni yerler keşfetmeye daha fazla ejderha bakımını üstlenmeye zaman ayırır.
Örnek Rp : (Spoiler İçinde) örnek rp bırakmıştım. Rütbe: Gezgin & Büyücü & Cadı: Gezgin İstediğiniz Meslek: (Zorunlu Değil) Ejderha Binicisi
Carmenta
Game Master
Ϟ Rp Beğenileri : 1
29.01.21 14:10
Rütbe veriliyor.
Allison Darci Barthélemy
Hogwarts Çalışanı
Ϟ Rp Beğenileri : 15
07.02.21 15:26
Allison Darci Barthélemy Marquis Lancelot barthélemy nin iki çocuğundan biridir genç cadı. Oldukça cana yakın ve sevdiklerine önem veren bir yapısı vardır. Hufflepuff mezunudur Sadıktır dürüstlüğe ve adalete oldukça önem verir. Ancak sevmediği bir şey olduğunda karşısındaknin hayatını cehenneme çevirebilir. Fotoğrafçı /gezgin lavinia raskolnikov
Annabelle
Game Master
Ϟ Rp Beğenileri : 0
07.02.21 15:30
Rütbe veriliyor.
Laetitia Rousalle
Cadı
Ϟ Rp Beğenileri : 0
21.02.21 3:03
Adınız ve Soyadınız : Rosalie Montrose Karakter Bilgisi : Rosalie 20'li yaşların başında, başına buyruk ve kolayca dikkati dağılan birisi. Hogwarts'tan mezun olduktan sonra seherbaz olmayı düşünmüş ama sonra onun yerine farklı bir şeyler denemeye karar vermiş, bir ara profesyonel quidditch oynamış ama hayatındaki herhangi bir süreklilik sağlamakta zorlanıyor. Bugünlerde başıboş bir cadı olarak gezmekle meşgul. İstediğiniz Rütbe : Cadı Online Süreniz :Bilemiyorum, göreceğiz galiba. Örnek Rp :
Spoiler:
Geçmiş ve gelecek birleştiğinde karmaşa kaçınılmazdır.
Aralığın son günlerine tekabül eden tarihe rağmen hava oldukça ılıktı. Bordo eldivenin soğuktan koruyamadığı elini, düzgün kumral buklelerine götürdü genç kız. Aklına takılan bir konu olduğunda istemsizce yaptığı belirgin bir hareketiydi saçlarıyla oynamak. Tanrı biliyordu ya, İngiltere’nin en kuytu mekânına yerleştikleri günden beri huzurlu değildi. İlk günler bunun nedenini şehri özlemesine bağlamıştı. Londra’nın göbeğinde yaşarken bir anda Tanrı’nın bile unuttuğu gözlerden uzak bir taşraya alışmak kolay olmayacaktı elbette. Aradan geçen birkaç haftadan sonraysa durumun daha karışık olduğuna dair bir his doğmuştu içinde. Kasabanın üzerinde dolaşan siyah bulutlardan kaynaklanıyordu belki, nedeni her ne olursa olsun bu yerin üzerinde yoğun bir negatif enerji dolaşıyordu. Bir şeylerin yanlış olduğuna yemin edebilirdi Marcia. Özellikle, okuldan yaşadığı o tuhaf olaydan sonra. Günlerdir içinde biriken sıkıntıyla birlikte sıcak nefesini dudakları arasından dışarıya üfledi. Soğukla birleşen hava buhara dönüşürken duraksadı. Kafasından düşmek üzere olan kırmızı beresini iyice aşağıya çekiştirdi genç kız, dalgalı saçları hava yüzünden iyice elektriklenmişti. Diğer konu hakkında endişelenmek yerine saçlarını düşünmeye başlamalıydı belki de, en azından bu somut bir şeydi. Olanlarla ilgili, elinde hiçbir kanıt yoktu. Ailesine bir şeyler söylemeye çalışırsa alacağı yanıtı az çok tahmin edebiliyordu kız. Ne kadar bencil olduğuyla ilgili uzun söylevleri yeterince dinlemişti. Ciğerlerinde ciddi bir problem yaşayan annesinin temiz havaya ihtiyacı vardı ve ülkedeki en temiz havaya sahip yerleşke burasıydı. ''Altı ay.'' Diye geçirdi içinden. Lisenin son sınıfının bitirmesine altı ay vardı. Bu dönemin bitmesinin ardından üniversite için şehre dönmekte özgürdü. Sadece bir süre daha dişini sıkmalıydı o kadar. Şehir merkezinin ışıklarını bile özlemişti kız. Döndüğünde ilk yapacağı iş, sonsuz gibi görünen parlak ışıkları bütün gece izlemek olacaktı. Sonunda saçlarıyla cebelleşmeyi bırakarak, öne düşen buklelerini kulağının arkasına attı. Hayatta emin olduğu bir şey varsa bu, müziğin her şeye iyi geldiğine dair inancıydı. Narçiçeği rengi müzik çalarını ufak bir tebessümle çantasından çıkardı. Lanet kasabada internet bile doğru düzgün çalışmıyordu. Tanrı’ya şükürler olsun ki, geniş bir müzik arşivi vardı kızın. Her ay erzak ve diğer ihtiyaçları için büyük bir şehre indiklerinde internetin nimetlerinden faydalanabilirdi. Birbirine dolanan kabloları açmak için kısa bir süre uğraştıktan sonra, zaferle gülümsedi. Karın içinde bata çıka ilerlemek şimdi daha az sinir bozucuydu. En sevdiği şarkının sözlerini kendi kendine hafifçe mırıldanıyordu Marcia. Sesini hiçbir zaman pek güzel bulmamıştı ama bu şarkı söylemek için bir engel değildi ona göre. Sevdiği bir parçaya eşlik etmekten keyif alırdı. Birkaç katlı sade bir ev görüntüsü olan lise kapısından içeriye girerken, eski okulunun devasa büyüklüğünü düşünmeden duramamıştı kumral kız. Soğuktan rengi koyulaşan dudaklarını oynatmaya devam ederken biri omzunu dürtene kadar bağırdığı fark etmemişti. Yüzüne çarpan soğuk rüzgâra rağmen yanaklarının kırmızıya çaldığını hissediyordu. Teyzesinin uzun zaman önce dediğine bazen gerçekten katılıyordu, kırmızı onun rengiydi. Hele de utandığı zamanlarda tam bir bütün oluyorlardı. ''Okulun ortasında son ses bağırdığının farkında mısın?'' Yüzünün iyice kızarmaya başladığına yemin edebilirdi genç kız. Bulunduğu yerin Londra’nın merkezi olmadığını sürekli unutuyordu. Kasabanın insanları ona gökyüzünden inmiş gibi bakmadan da hatırlayamıyordu çoğu zaman. Sahi, onlar için gerçekten uzaylı gibi görünüyor olmalıydı. Düz bir şekilde onu izleyen kahverengi gözlere, kendi mavi gözlerini sabitledi. Fena halde utanıyor olsa bile asla kendinden ödün vermezdi. Genç adamın ezici bakışlarının altında, sesinin küçük bir kızı andıran şekilde titrememesi için için büyük bir çaba göstermişti Marcia. ''Değildim, şimdi öyleyim. Teşekkürler.'' Kendinden emin bir şekilde konuşmuş olmanın verdiği gururla ilerlemeye devam etti. Kulaklıklarını sert bir çekişle çıkarırken dışarıdan daha soğuk olan binaya adım atmıştı bile. Sert görünümlü çocuğun arkasından bir şeyler mırıldandığına yemin edebilirdi. Orta Çağ’dan kalmış gibi görünen binanın iç tasarımının da dışından pek farkı yoktu. Okula girmesiyle birlikte içine derin bir kasvet çökmüştü kızın. ''Unut onu.'' Diye mırıldandı kendi kendine. Bazı şeylerin çok kurcalanmaması gerektiğiyle ilgili önemli tecrübeleri vardı. Sert bir şekilde açsa elinde kalacakmış gibi görünen dolabının şifresini girdi. ''Öyle bir şey olmadı. Her şey senin hayal gücünden ibaret.'' Bu cümleyi yeterince tekrarlarsa ikna olacağını umut ediyordu. Aksi takdirde gördüğü şey, birkaç gün önce okulda gördüğü kabarık elbiseli kadınlar ve onları takip eden zırhlı muhafızlar gerçek olamazdı. Derin bir nefes almaya çalışarak gözlerini sıkıca kapattı, belki de sadece kötü bir hafta geçiriyordu. Diğer ihtimal delirdiği yönündeydi ki bu şimdilik düşünmek istediği bir olasılık değildi. Koridorun bir anda kararıp gözlerinin önünden kayan görüntüyü açıklamak için mantıklı bir fikir ileri süremiyordu kız. Işıklar neler olduğunu anlamadan meşalelere dönüşmüş, koridor nasıl olduğuna anlam veremediği şekilde tarih dizilerinden kalma bir sahneye ait olmuştu. Yüzyıllar öncenin İngiliz asilzadelerine ait giysileriyle dolaşan iki kadın arkasında birkaç muhafızla hızla başka bir yöne sapmış sonrasında her şey bir saniye içinde eski şeklini almıştı. Kafasını hızla sağa sola salladı. ''Sadece kötü bir hafta geçiriyorum.'' Dolabı yavaşça kapatırken ders için gerekli kitapları almak tamamen aklından çıkmıştı kızın. Düşünebildiği tek şey elini yüzünü yıkayıp biraz rahatlamaktı. Bazı kasabalı gençlerin attığı tuhaf bakışlara karşılık vermeden, önüne bakarak yürümeye devam etti. Okuldaki, bu kasabada doğmayan tek kişi kendisiydi. Kasabanın insanların, bu yere geldiğinden beri farklılık göstermeyen tuhaf davranışlarına alışmıştı. ''En azından görmezden gelmeyi öğrendim.'' Diye geçirdi içinden. Umursamamayı beceremediği sürece önündeki altı ayı atlatması imkânsız kavramına yakındı. Kuruyan dudaklarını ıslatarak sakince köşeyi döndü, dersin başladığını haber veren kilise çanı bozması bir ses duyulmadan önce kısa bir zamanı kalmış olmalıydı kızın. Tuvaletin kapısını açıp vücudunu aralıktan içeriye iterken zihni bomboştu. Paslanmış musluğu küçük bir çabayla açtıktan sonra avuçlarına doldurduğu suyu sertçe yüzüne çarptı. Kirlenmiş aynanın üzerinde yansımasına baktı genç kız. Gözlerindeki belirgin umutsuzlukla birlikte, acı çekiyor gibi bir hali vardı Marcia’nın. Sanki geçen birkaç haftada, birkaç yıl yaşlanmıştı. ''Temiz hava bana iyi gelmemiş olmalı.'' Yüzünü kâğıt havluya silerken, kendi kendine fısıldadı. Söylediği şeyin saçmalığına gülerken, aynadaki tedirgin görüntüsüne kaçamak bir bakış daha atıp tuvaletten çıktı. Gözüne giren ışıktan sonra fark etti ilk şey artık okul binasında olmadığıydı. Hissettiği korku ve şaşkınlık neler olduğunu anlama içgüdüsünün önüne geçerken, sakin olabilmek için tırnaklarını avucunun ortasına geçirdi kız. Geçen beş saniye içinde, şizofren olma ihtimalini ciddi anlamda tarttı. O zaman bunların hayal olduğunu bilmemesi gerekmez miydi? Marcia bunların gerçek olamayacağının farkındaydı. Kendi kendine bir lanet mırıldandı. Gerçekten kafayı yiyor olmalıydı, olanlarla ilgili başka bir çıkış yolu bulamıyordu. Kapıyı açtığı anda bir cenaze törenin ortasına düşmüştü. Etrafında tarih kitabından çıkmış gibi görünen insanlarla bir meydanda duruyordu, hepsinin önünde ise bir din görevlisi değerli bir madenden yapıldığı belli bir tabutun önünde dua ediyordu. Duyduğu şeylerin Latince olduğuna yemin edebilirdi Marcia. İncil’in henüz Latince okunduğu zamanları hangi tarihe denk geldiğini düşünmeye çalıştı. Muazzam tarih bilgisi, en azından bin dört yüzlü yıllar olduğunu fısıldarken zoraki bir şekilde nefes aldı kız. Beyninde bir sorun olduğunu kabullenmişti ama Tanrı aşkına, her şey nasıl bu kadar gerçekçi görünüyordu? Bileğini kavrayan bir elle geriye doğru çekildiğini hissetti kız. Hızlı bir hareketle elin sahibine doğru dönerken hayatında bu kadar çaresiz kaldığı başka bir an olmadığına emindi. Zihnini ele geçiren umutsuzlukla birlikte başını kaldırırken, aynı gün içinde ikinci kez ona sert bir şekilde bakan kahverengi gözlerle karşılaşmıştı. Genç adamın görüntüsü, sabahkinden oldukça farklıydı. Üzerinde, kızın ne isim verildiğini bilmediği kumaştan bir gömlek ve pantolon vardı. ''Zamanı kaydırmaktan vazgeç.'' Diye neredeyse dişlerinin arasından hırlamıştı sert bakışlı çocuk. Bir yandan da kızı hınçla sarsıyordu. Bütün sinirini ondan çıkarmamak için kendini zor frenliyor gibi bir hali vardı siyah saçlı genç adamın. ''Her gece bunu yaşamak yeterince kötü değilmiş gibi.'' Korku ve bilinmezlik iyice birbirine geçerken, dizlerinin bağının çözülmek üzere olduğunu hissetti Marcia. ''Neden bahsettiğini bilmiyorum.'' Ağzından bilinçsizce çıkmıştı bu cümle. Günlerdir rüya görüyor olma olasılığı var mıydı? Bütün bunların gerçek olabileceğini mantığı kabul etmiyordu. ''Bilmiyorsun öyle mi? Kendini bir anda on beşinci yüzyılda bulmanın doğal olduğunu mu sanıyorsun aptal? Eskiden en azından gündüzleri bize aitti. Geçmiş ve gelecek, Güneş batmadan kesişmiyordu. Şimdiyse kendimi ne olduğunu anlamadan öğle vaktinin ortasında, burada buluyorum!'' Nefesinin ciğerlerinde donduğunu hissetti Marcia. Delirmiş olduğuna iyiden iyiye inanırken eğer önünde uzanan Orta Çağ görüntüsü olmasa çocuğun da delirdiğine yemin edebilirdi. Bileğindeki el gevşerken, kahverengi gözlere sahip oğlanın gözlerini kapatıp kendini sakinleştirmeye çalıştığını fark etti kız. Belli ki bu şekilde davranmanın bir işe yaramayacağını anlamıştı. ''Delirmiyorsun.'' Dedi çocuk, kısaca. ''Bu, kasabayla ilgili bir durum. Güneş battıktan sonra geçmiş ve geleceği ayıran çizgi tam bu kasabanın üzerinde kayboluyor. Eskinin ruhlarıyla burada yaşayalar iç içe geçiyor.'' Bütün vücudunu yoğun bir titreme sarmıştı kızın. Duyduklarının gerçek olduğuna inanmayı reddeden zihni gözlerinin gördükleri gerçekle çelişiyor, kızı delirmenin uçurumuna sürüklüyordu. ''Gördüğün her şey anılardan ibaret. Eskilerde kalmış ruhların anılarından. Bizde her gece bu hikâyenin içine girmek zorunda kalıyoruz.'' Artık, iyice uzaklaşmıştı kızdan. Çikolata rengi gözleri çevreyi tarıyordu çocuğun, her gün gördüğü bir sahneyi yaşıyormuş gibi rahattı. Çevredeki birkaç kişinin onlara kötü bakışlar attığını hissetmişti Marcia. İrkilerek birkaç adım geriledi. Kahverengi gözlü çocuk, bu hareketiyle dalga geçer gibi dudaklarını kıvırmıştı. ''Buraya ait olmadığımızı hissediyorlar.'' Kızı bir kez daha bileğinden tuttu. Bu sefer, önceki kadar düşmanca bir tavır içinde değildi genç adam. Belki de haline acımıştı. ''Gece olmadığı sürece güvende değiliz. Geri dönmemiz gerekiyor.'' Onaylamak için başını eğdiğinde, üzerinde mor renginin açık bir tonu elbise olduğunu yeni fark eden kız başıyla onayladı. Bütün olanlar bir rüyadan ibaret gibi geliyordu. Gerçek olabileceğini ne mantığı ne de herhangi bir duyu organı kabul etmiyordu. '' Nasıl döneceğiz? '' Basit bir soru olmasına rağmen yinede çocuğun ona alayla bakmasına engel olamamıştı. Bu bakıştan gerçekten nefret etmeye başlamıştı Marcia. ''Hayatında kapıların ve aynaların boyut değiştirmek için en etkili yöntem olduğuna dair hiçbir şey duymadın mı?'' İstemsizce dudağını ısırdı genç kız. Metanetle başını olumlu anlamda salladı. Duymuştu ama gerçeğe dayanmayan sayısız efsaneden biri olduğunu düşünmüştü. ''Her neyse.'' Dedi çocuk. Boşta olan eliyle bir dükkân kapısını işaret etti. Yüz ifadesinden ne düşündüğünü anlamak mümkün değildi. ''Şansımızı deneyelim. İşe yarayacağından emin değilim, daha önce hiç başıma gelmedi. Şehre birinin taşınması sık rastlanan bir olay değil. Aslında, buna ilk defa tanık oluyorum. Sen ve ailen bir şekilde dengeyi bozmuş olmalısınız.'' Kızın bir şey demesine izin vermeden onu dükkânın önüne sürükledi. Kalbinin daha önce hiç atmadığı kadar hızlı attığını hissediyordu Marcia. Göğsü her an parçalanabilirdi. Kapıdan geçerlerken nefesini tuttu genç kız. Kapının sertçe kapanma sesini duyduğundaysa her şey eski haline dönmüştü. Lise koridorunda kahverengi gözlü çocukla el ele duruyorlardı. '' Her nasıl yapıyorsan, bir daha yapma. ’’ Dedi genç adam. ''Sabahın ortasında bu işkenceyi yaşamak berbattı.'' Marcia, mavi gözlerini bir an için inanmazlıkla çocuğa çevirdi. Düşünceleriyle birlikte beyninin iyice bulandığını hissediyordu. Yorgun bedeni ve zihni onu daha fazla taşıyamazken karanlığa boğuldu kız. Gözünün önünden yanan binlerce mumum görüntüsü geçerken, kalan her şey hakkında uyandıktan sonra endişelenecekti. ~