Bellatores
Döneminin Baş Seherbazı, Ezekiel Harris tarafından kurulan örgütün anlamı Adaletin Savaşçılarıdır. Resmi olarak 1970 yılında kurulan ve kendisine bu ismi veren grup, aslında 1960 yılından beri gizliden gizliye varlığını sürdürmektedir.
Bu topluluk, tek bir amaç için kurulmuştur; adalet. Sihir bakanı Austin Hudson’ın adaletsizce sürdürdüğü 35 yıllık hükümdarlığa ve insanların inatla yok saydığı diktatörlüğe dur demek için, özgürlükçü ve yenilikçi bireylerin bir araya toplanmasıyla oluşmuştur. # Devamı İçin TIKLAYINIZ!
Scuta
Ingemar Byström tarafından ‘Düzenin Kalkanı’ adı altında kurulmuşlardır. 1970 yılında, Bellatores gibi güçlü bir örgütün ortaya çıkışı ile, birnevi mecburiyet sebebiyle savunma gücü olarak ortaya çıkmıştır.
İlk kuruluş amaçları düzeni (Bu vesileyle aslıda Sihir Bakanı ve bakanın inançlarını) korumak olsa dahi, çoğu üyenin katılım amacı doğrultusunda daha nebze Bellatores’u ortadan kaldırmak şeklinde amaç kayması oluşmuştur. Buna rağmen liderleri Byström, bu amacı reddederek tüm isteklerinin halk tarafından demokratik yollarla beş kere seçilmiş olan bakanı ve bununla beraber düzeni korumak olduğunu birçok kez belirtmiş, belirtmeye devam etmektedir. # Devamı İçin TIKLAYINIZ!
KARAKTER DEĞİŞİM ARACI
♣ Karakter Değiştir ♣
K.Adı:
Şifre:

HOGWARTS: AÇIK!
TARİH: ŞUBAT 1976

Paylaş
 

 Nazdrave!

Önceki başlık Sonraki başlık Aşağa gitmek 
Earlena Amberlyn
Daire Başkanı
Ϟ Rp Beğenileri : 5

Earlena Amberlyn
Daire Başkanı

Nazdrave! Tumblr_n02uwmDamz1s567uwo1_500

Earlena Amberlyn & Paris Marvin Rischer
Ekim 1975
Midnight Blue Bar, Londra


En son Earlena Amberlyn tarafından 27.02.21 21:50 tarihinde değiştirildi, toplamda 1 kere değiştirildi
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://www.hogwarts-rpg.com/t5864-earlena-amberlyn-lejant#10221
Earlena Amberlyn
Daire Başkanı
Ϟ Rp Beğenileri : 5

Earlena Amberlyn
Daire Başkanı


Önündeki evrakların imzalanıp mühürlenmesi bittiğinde bu işin üzerinde epey vakit harcadığını farketmişti. Kafa yorduğu imzasının kusursuz görüntüsü için harcadığı çabalar bir yana, halletmesi gerekenleri sonlandırdığı için de pek bir keyifliydi. Nihayet haftanın sonuna gelebilmişti. Güçlükle geçen, birkaç seherbazla tatsızlıklar yaşadığı ve günün sonunda topuklarını yerlere vurarak eve gittiği saatler en huzurlu olduğu dakikalardı. Her iş haftasının sonlanmasına sebep veren cuma gününü kendisine ilahi bir gün olarak belirlemişti üstelik. Doğrusu ya, parmaklarının sayısını geçmeyecek dostluklarını hatırlamak ve cumartesi gününe tarifsiz bir baş ağrısıyla uyanmak için birebirdi.

Dilsiz uşağının üzerine özenle geçirdiği ceketini bir çırpıda kolunun üzerine katladı. Küçük çantasını da elinin arasına sıkıştırarak seherbazın yanına gitmeye koyuldu. Pek fazla yol kat etmeyecekti zira seherbazlık bürosu ile sihrin uygunsuz kullanımı dairesi aynı katta birbirine bakacak şekilde konumlanmıştı. Küçük topukları yerle bir olup tok bir ses çıkarıyorken eteğinin yırtmacını düzeltmeye koyuldu. Gıcırdayan kapıyı açıp dışarıya adım atarken kapısının önüne yerleştirilmiş uzun masanın ucundaki daire sekreteriyle göz göze geldi. "Bay Hamington." dedi başını eğip selam vererek. Ardından kapattığı kapıyı boş verip büyücünün yanına gitti. "Gönderilen evrakları imzaladım, eksiksiz. Yalnız aralarından bir tanesi yanlışlıkla bizim dairemize gelmiş. Onu Bay Griswold'a gönderirseniz daha doğru olacaktır." diyerek kağıtları masasına uzattı. Kendisini onaylayıp birkaç iyi dilekte bulunan bu büyücü adama "Size de iyi tatiller." diyerek karşılık verdi ve seherbazlar bürosuna gitmek üzere ayaklarını tıngırdatmaya koyuldu.

Büyük, ahşap ve yarısından itibaren camla bezenen büronun ardından dizlerini iki yana açıp gevşek bir biçimde oturan Paris'i gördüğünde somurttu Earlena. Bu denli resmi bir güzergahta bu tarz gevşek hareketlere tahammülü yoktu. Paris'i iyi biliyordu elbet, uzunca bir süredir arkadaşlığı vardı. Zira başının çamura en çok battığı günlerde kafasını tutup geçen bir o vardı. Kapının önüne geldiğinde birkaç ufak tıklatmanın ardından bedenini ortaya çıkarıp bir ayağını öne doğru uzattı, yırtmacı hafifçe aralandığında Paris'in yüzüne bakıp tek kaşını kaldırdı. Onu tanıyorsa buna karşılık toparlanacak, olduğu yerden kalkıp sırıtarak yanına gelecekti. "Bay Rischer..." dedi dudaklarını aralayarak. Saate bakıp "Zannediyorum ki mesai saatinizin bitmesine çok kısa bir süre kaldı." demişti. "Bir konuda yardımınıza ihtiyacım olacak. İşiniz bittiyse çıkabilir miyiz lütfen?"


Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://www.hogwarts-rpg.com/t5864-earlena-amberlyn-lejant#10221
Paris Martin Rischer
Seherbaz
Ϟ Rp Beğenileri : 7

Paris Martin Rischer
Seherbaz
Kaykılarak oturmakta olduğu sandalyesinde amaçsızca parmakları arasında çevirdiği tüy kaleme bakarken hiçbir şey düşünmüyordu Paris. Hemen hemen hiçbir şey demek daha doğru olurdu gerçi. Havanın güzel olduğunu biliyordu ve bu güzel havada oldukça sakin ofiste birkaç evrak işini tamamlamak için tıkılı kalmış olmak hiç mi hiç hoşuna gitmiyordu büyücünün. Aksiyon yoktu, eylem yoktu, burada incelediği birkaç parşömenin büyücü toplumu için ne tür bir faydası vardı hiç bilmiyordu.

Önündeki kâğıdı şöyle bir göz ucuyla inceledi. Dikkatsizce üzerine yazılı kelimeleri okudu. ‘… Bayan Melville’in lanetlediği kocası… balina avcılığı gibi bir muggle hobisi… Dairesinden Bay Ahab’la…’
 “Pöfff,” diyerek ilgili boşluklara özensiz birer imza çiziktirdi. “Bana ne karı koca kavgasından yahu, niye bizim birime geliyor bu rapor anlamış bile değilim,” dedi ve sağda düzensizce birikmiş parşömen topluluğunun arasına ittiriverdi. Uzun zamandır oturmaktan gerilmiş ayaklarını açmak adına birkaç tur attı boş ofiste. Sonra da bıkkınlıkla bir tabureye geçti ayaklarını iki ayrı yandan sarkıtarak.

‘Lena’yı mı ziyaret etsem acaba? Eğlence çıkar hem bana, iş sırasında beni görmekten hep hoşlanmıştır,’ diye geçirdi içinden, hınzır bir gülümseme yayılırken yakışıklı suratına. Tıklanan kapı sesiyle başını kaldırdı. Ardından gördüğü güzel bacaklar yüzündeki gülümsemenin daha da yayılmasını sağladı. Bacakları takip ederek ziyaretçisinin kim olduğunu gördükten sonra keyifle yerinden zıpladı, ellerini iki yana kocaman açarak Lena’ya doğru ilerledi geniş adımlarla. Tam önüne geldiğinde eğilip narin elini yakaladı kadının, eğilerek nazik bir öpücük kondurup geri doğruldu. “Sevgili Lena! Varlığınla sıkıcı günümü aydınlatmaya karar vermen ne kadar da güzel.  İyi olacak büyücünün Merlin ayağına gelirmiş.”

Artık dostum diyebileceği kadını görmesi gerçekten de büyücünün ruh halini değiştirmiş; her zamanki şakacı, neşeli ve flörtöz haline bürünmüştü. Kadının, Paris’in flört girişimlerini başarıyla savuşturmak ve ciddiye almamak gibi bir yeteneği gelişmişti yıllar içerisinde. Belki bu yüzden, belki de aralarında doğal bir şekilde gelişen ilişki nedeniyle, sevgili arkadaşı olmuştu Earlena artık.
“Her konuda yardımcı olabilirim size Bayan Amberlyn. Önden buyurun lütfen,” dedi bir yandan da şapkasına uzanırken.  Haftayı bitirmek ve işten ayrılmak için bundan daha güzel bir plan düşünemiyordu.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Earlena Amberlyn
Daire Başkanı
Ϟ Rp Beğenileri : 5

Earlena Amberlyn
Daire Başkanı


Bir çift gözle karşılaştığında gülmemek için kendisini durdurmuş, dudaklarını güçlükle birbirine bastırmıştı. Paris neredeyse bir elektrik telindeki kuşlarını andıran sıralı dişleriyle kendisine gülerken pekala keyiflenmişti. Büyücüyü uzun zamandır tanıması bir yana, edindiği arkadaşlığı hiçbir vakit değişemezdi. Muhtemelen gerçekten kötü hissettiği birkaç sene öncesinde bu adamın varlığının hayatında konumlanan şimdiki yerine sızacağını tahmin edemezdi Earlena. Bir muggle aynasızının merkezinde bile geçirdiği gecede bir köşede kendisini bekleyen bu büyücü hakkında ne söylese azdı.

Etrafındaki iş arkadaşlarının ikisi arasındaki samimiyetini ne denli biliyor olsa da duruşunu bozamazdı. Bulundukları yer resmi bir kurumdu ve kişisel arkadaşlıkların samimiyetine elveren, laubalilik göstermeye pek de müsait olmayan bir alandı. Elini adamın avuçlarının arasına uzattığında başıyla selam verip "Bu nazik hareketiniz için teşekkür ederim ancak zevzeklik etmenin lüzumu yok Bay Rischer." diyerek elini çekmeye koyuldu. Kendisini tanıyan çoğu kimse bu konuda soğuk bir buz küpünü andırdığını düşünse de elbette bu soğukluğun ardında sıcacık bir kalp, merhametli bir surat vardı. İşindeki titizliğine karşın gündelik hayatında daha savruk bir cadıydı. Arkasını dönüp ilerlemeye koyulduğunda saçlarını savurmuştu. Biraz ilerledikten sonra asansörün önüne gelmişti ki büyücü de arkasından yetişmişti. "Bir an hiç gelmeyeceğinizi düşünmüştüm Bay Rischer." dedi hafif bir gülümsemeyle. Kendisinin boğuştuğu imzaların arasında Paris'in yüzünü görmeyi kendisinden daha atik davranacağını düşünerek bekliyordu.

Asansörü aşıp kendilerine pek de uzun gelen bir yolculuğun ardından tıklım tıkışık olan bu büyücü ve cadı kalabalığından nihayet inmişlerdi. Earlena bakanlığın avlusuna indiğinde kendisini daha rahat hissediyor ve sorumluluklarından bir nebze de olsa sıyrıldığını omuzlarındaki ferahlamadan anlayabiliyordu. Başını Paris'e doğru çevirdiğinde "Sonunda, hafta sonu!" dedi kaşlarını kaldırarak. Ayağındaki ayakkabıları da pekala bir köşeye fırlatabilse kendisini pamukların ortasında kalmış bir vaziyette bulabilirdi. "Sıkılmış görünüyordun ama Earlena'nın yanına gelmek işine gelmedi, öyle mi?" diyerek dudak büzdü. "Ben ise sabahtan beri Paris ha geldi ha gelecek diye bekliyorum. Beni biraz şaşırttın doğrusu." dediğinde sırıtmaya başlamıştı. Geçit olarak gidecekleri yere en yakın konumlanmış geçidi kullanmaları elbette daha doğru olacaktı. Bir akşam yemeği yiyebilirlerdi veyahut her zaman yaptıkları gibi iki bira tokuşturup haftanın yorgunluğunu atabilirlerdi. Ya da daha iyisi: her ikisi. "Ne yapıyoruz şimdi? Yemeğe mi yoksa bir şeyler içmeye mi, sen seç." dedi yanlarındaki cadının geçmesine izin verirken. Bakanlık iş saati sonlanıyor olmasına rağmen ağzına kadar doluydu.

Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://www.hogwarts-rpg.com/t5864-earlena-amberlyn-lejant#10221
Paris Martin Rischer
Seherbaz
Ϟ Rp Beğenileri : 7

Paris Martin Rischer
Seherbaz
Genç kadının ofis içerisinde sürdürdüğü ‘mesafecilik’ oyunu Paris’in suratındaki savsak sırıtmayı genişletti, kulaklarına kadar uzanıp dudaklarından keyifli bir kahkaha dökülmesini sağladı. Genç büyücünün hiç de gerek duymadığı birtakım kurallardı bunlar. Ha bakanlık ha bir bar, her ikisinde de aynı adamdı Paris. Yine de genç kadının diğerlerine yansıttığı yüzüyle kendine gösterdiği samimiyetin farklı olması hoşuna gidiyor, bir arkadaş olarak özel bir yeri olduğunu hissedebiliyordu bu sayede.
 
Önden giden genç kadını aheste aheste takip ediyordu. Nasıl olsa yetişecekti sonuçta, şu ilerdeki ofiste çalışan etkileyici Bayan Wilde’a bir selam vermekten zarar gelmezdi. Kapısının önüne geldi ve çekici olduğunu düşündüğü, aslında buna emin olduğu gülümsemelerden birini takındı yakışıklı suratına. Tam; “Naber güzell-“ diye soracaktı ki kafasına doğru fırlayan ancak kimliği belirlenememiş bir nesne gördü. Son anda sola doğru hamle etmesiyle güzel yüzüne zarar verecek bir bıçaktan kurtulduğunu anladı. “Böyle şeyleri sağa sola fırlatmamalısın, birilerine zara-“ diyerek duvara saplanmış bıçağı çıkarıyordu ki bu sefer de beline kalın olduğu oldukça belli bir kitap isabet etti.
 
“Merlin kahretsin seni Rischer! Sakin gözüme görünme!” diye bağıran sesini duydu hemen ardından Bayan Wilde’ın. Duymamak pek de mümkün değildi ya gerçi bu sesi. Kim bilir Bakan’a kadar bile ulaşmıştı belki de. Ardından da yerin bir miktar oynamasına sebep olacak bir sarsıntıyla da ofisin kapısı kapandı Paris’in suratına. Önce suçsuz duran ve hiçbir şeyden haberi yokmuşçasına bakan gözleriyle şöyle bir baktı etrafına büyücü. Sonra da oldukça kibar ve ikna edici bir gülümseme takınarak neyse ki çoktan asansörlere varmış ve hiçbir şeyi görmemiş olan Lena’ya doğru ilerledi.
 
‘Doğru ya en son görüşmemizde yakışıklı suratımın baki kalacağına onunsa iz bile bırakamayacağına dair bir şeyler söylemiştim sanki,’ diye mırıldandı son anda hatırladığı o güne ait görüntülerden dolayı. Bu sırada yanına vardığı Earlena’nın şakayla karışık sitemine karşılık kıkırdayıverdi. “Eh, Bakanlık çıkışına yaklaştıkça sevimliliğin de kendini gösteriyor ha,” diyerek eğdi kafasını hafifçe.
 
Kıkırdayıp utanarak kendisine selam veren ya da çekici gülümsemelerini Paris’e lütfeden kadınlar ve büyücüyü gördüğünde elindeki tüy kalemi öfkeyle kıran veya fark etmeden önlerindeki kişinin şapkasını aleve veren kızgın kadınlar eşliğinde çıkışa vardı ikili. “Yanına geldiğimde benimle ilgilenmiyorsun ki hiç ama Lena,” diye dudak büktü kadına onu taklit ederek. “Unuttun mu en son geldiğimde ofisinin zemininde bıraktığım ufak bir çamurdan dolayı bir saat nutuk çekmiştin bana iş yerinde uyulması gereken kurallar ve uygun davranışlar hakkında,” diyerek devam ettirdi sitemini sanki gerçekten de alınmış gibi. Oysaki ikisi de çok iyi biliyordu ki o nutuk Paris’in bir sonraki sefere daha da büyük bir çamur izi bırakmasına neden olmuştu büyük bir keyifle.
 
Sonrasına kendisine yöneltilen soruya birkaç saniye düşünüyormuş gibi yaptı, ardından da kolunu büyük bir gülümsemeyle kadına uzatıp; “Neden ikisini de yapmıyoruz ki? İstikamet Midnight Blue Bar Bayan Amberlyn, sıkı tutunun,” dedi oldukça gür ve neşeli bir sesle. Koluna uzanan elin temasıyla birlikte de ikili barın yanındaki boş sokağa cisimlendi bir anda havaya karışarak.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Earlena Amberlyn
Daire Başkanı
Ϟ Rp Beğenileri : 5

Earlena Amberlyn
Daire Başkanı


Paris'in söylediklerine kulak kabarttığında yüzünü ekşitmeden edememişti. Onunla bulunduğu iş çerçevesi ayrı, arkadaşlık penceresi apayrıydı. Earlena bu ikisini elinden gelen tüm gayretle birbirinden ayrı tutmaya çalışsa da bazen yalpaladığı çok açıktı. Öyle ki büyücü odasına uğradığında onunla uzun uzadıya sohbet edemediği, bu arkadaşlık ilişkisindeki ilgiyi ona gösteremediği aşikardı. Yalnızca aceleyle bir gül çayı doldurur, önüne uzatır, isterse de bu içeceği sert bir kahveyle değiştirip onunla sohbet ederken bile evraklarla meşgul olurdu. İnanılmaz ağır bir iş yükünün tepesine bindiği hiçbir vakit söylenemese de kontrolcülüğü ve titizliği cadıyı çoğu zaman ele geçiriyordu. Bundandır ki Paris ile bir araya gelebildiği vakitler kendisini inanılmaz bir rahatlamanın eşiğine bırakıp felekten bir geceyi arzular hale geliyordu. Odasındaki çamura değinildiğinde ekşittiği suratı gitmiş, yerine kendisini yineleyen bir ifade gelmişti. O zamanlar dört duvarın ortasına kocaman bir tezek bırakılmış gibi görünen çamura karşılık arkadaşına ne kadar kızarsa kızsın sonraki sefer daha büyük çamur parçaları zemindeki yerlerini buluvermişlerdi.

Kendisine doğru uzatılan kola parmaklarını nazikçe geçirirken başını geriye doğru yasladı, tatlı bir kahkahayla neşesini sunup büyücüyü onayladı. O kadar hızlı bir biçimde saniyeler öncesinde planladıkları yere, Midnight Blue Bar'ın önüne gelmişlerdi ki ince topukları yere çarptığında afallamadan edemedi. Cisimlenmeye yıllar geçmesine rağmen alışamamıştı. Bir eli sıkıca sarıldığı gömleği çekiştirirken bir eli de midesini tutar bir vaziyette "Her zamanki gibi biraz mide bulandırıcı oldu." dedi. Cisimlenmek gerçekten de midesini bulandırıyordu. Zorunda kalmadıkça bu ulaşım yoluna başvurmaz, bir anahtarı bile cisimlenmeye tercih edebilirdi. Uçan bir araba veyahut uçuç tozu her zaman daha pratik geliyor, olmazsa birer muggle aracının sağlayacağı gezinti düşüncesi bile daha fazla memnun ediyordu. "Bizlere güvenli bir ulaşım sağladığınız için teşekkürler Bay Rischer." derken göz kırptı ve adamın yanağına yaklaşıp ufak bir öpücük bıraktı. Onunla uğraşmayı seviyordu. Büyücünün ne denli çapkın, geçmişinde ne kadar uçarı bir adam olduğunu bizzat tanıştıkları gün anlamış ve deneyimlemişti. İlk karşılaşmalarında edindiği izlenim şimdi uçup gitmiş, patavatsız ve lakayt tavırları gün yüzüne çıkarken Paris'e karşı içerisinde beslediği sevginin şekillenmesine neden olmuştu. Normalde olsa böylelerinin suratına birkaç tokat atmak, onları omuzlarından sarsıp yüzlerine bağırmak isterdi; ancak bu düşünceler arkadaşı söz konusu olduğunda zihninin her bir yanından siliniveriyordu. Belki de Paris'in Matthew'un suratına güzel bir yumruk indirmesi bu konuda Earlena'ya yardımcı olmuştu.

Yavaşça içeriye geçtiğinde ağır bir müzik kulaklarına ilişirken baktığı ilk şey üzerindeki kıyafetlerin ciddiyeti olmuştu. Saçları özenle toplanmış, gömlek düğmesi bir bakanlık çalışanına uyacak usturupla iliklenmişti. Büyücünün yanına gelmesini beklerken ne yiyeceğini düşünüp hangi katta kalmaları gerektikleri konusunda karar vermeye çalıştı. Giriş kat pek ala oldu olası eğlenceliydi. Kendisini kaybedip delice içeceği, barın kapısından bir ayyaşı andıracak şekilde rahatlıkla çıkabileceği yerdi. Ancak ikinci kata oturunca da insanları izlemek bambaşka bir zevke dönüşür, sohbet etmek daha kolay bir hal alırdı. "En iyisi yukarıya çıkalım." diye yanına ulaşan adamın kulağına eğildiğinde merdivenlere doğru ilerledi. Eteğini yukarıya doğru sıyırıp yırtmacının yırtılmamasına özen gösterirken basamakları tırmandı, tepede, sakin ve loş bir aydınlatmayla eşleşen deri sandalyeye kalçasını bıraktı. Parmaklarını saçlarındaki tokaya götürürken "Bira ve patates cipsi alalım lütfen. Ya da dur, hamburger falan da mı yesek?" diye Paris'in yüzünü incelediğinde yanlarına ulaşan garsona dönüp her üçünün de siparişini vererek saçını düzeltmeye koyuldu. Turuncu bukleli saçları omuzlarına dökülürken saç diplerinin sızladığını hissediyor, inanılmaz tatlı gelen bir uyuşukluğa karşılık aptal bir ifadeyle gülümsüyordu. "Cuma günleri haftanın en sevdiğim günleri, biliyorsun değil mi?" diyerek kaşlarını kaldırdı. Bu gün bu büyücü adamla konuşmayı planladığı birkaç konu vardır. Hepsi sırayla aklına hücum ettiğinde kafasında bir liste oluşturdu. Ortalık içerideki yoğunluktan ötürü çok sıcaktı ve bu yüzden özenle iliklenen düğmelerinden ikisini sırayla açarak ellerini tenine doğru savurdu. Dirseklerini masaya yaslayıp "Nasıl bir hafta geçirdin, anlat bana." dedi. "Ah bir de, Hasel Halsey'in yeni mevkisinden haberin var mı? Baş seherbaz yardımcısı olmuş."


Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://www.hogwarts-rpg.com/t5864-earlena-amberlyn-lejant#10221
Paris Martin Rischer
Seherbaz
Ϟ Rp Beğenileri : 7

Paris Martin Rischer
Seherbaz
Muggle gözlerinden uzak, barın hemen yakınındaki sokakta belirdiklerinde biricik eşlikçisine keskin bir bakış attı büyücü. Cisimlenmenin genç kadının hiç mi hiç hoşuna gitmediğini çok iyi biliyordu ancak bir an önce bakanlıktan ayrılabilmek adına en hızlı yol da buydu. Yolculuğun etkisiyle kasılmış, kolundaki narin eli teskin etmek istercesine okşadı yumuşak bir dokunuşla. Sonrasında kendisine hediye edilen öpücüğü hissettiğinde ise yüzündeki ciddi bakış hemen kayboldu, yerini muzip bir sırıtışa bıraktı. 
"Dudaklarınızın dokunuşunu hissetme şerefine erişeceksem benim için bir şereftir Bayan Amberlyn."

Önceliği Earlena'ya vermiş, en az ailesi kadar değer verdiği bu kadının arkasından uysal bir kimera gibi bara girmişti. Paris, güzel cadının yer seçimi hakkındaki düşüncelerinden oldukça bihaber halde bar ortamına göz gezdirmeye başladı. Bir elini son derece kaliteli olduğu belli ve şık bir kumaşa sahip pantolonunun ceplerine sokmuş, Mugglelar tarafından etekleri uzun bir tüvit ceket farzedilmeye müsait pelerinini ise diğer elini askı görevinde kullanarak omzuna asmıştı. Şapkasının kapattığı gözleri nereyi inceliyor anlamak zordu dışardan bir göz için ancak Paris hızla mekanda bulunan güzel kadın oranını ölçüyordu elbette Earlena'ya çaktırmadan. 

Yanındaki cadının sonunda yer seçimini belirten sözleri kulağına çalındığında çoktan bu gecenin sakin bir şekilde evin yolunu tutmasıyla biteceğine karar vermişti ortam incelemesini bitirip. Masaya geçtikten sonra Lena'yı taklit eder bir biçimde zaten çoktan gevşemiş fularını boynundan çekip çıkardı. Pelerinini ve şapkasını da çıkarıp yanlarındaki boş sandalyeye yerleştirdi. Bir yandan da kadının büyük bir iştahla verdiği siparişi duyduğundaki sırıtışını saklamaya çalışıyordu. "Evet hayatım, çok iyi biliyorum cumaları ne kadar sevdiğini. Zaten tam da bu sebepten bu denli sevdiğin bir günü benim gibi harika bir adamla geçirmiyor musun?" diye sorarak yüzündeki sırıtışı genişletti. Başını şöyle bir ertafı inceliyormuş gibi çevirdiğinde de ekledi: "Zira ben senin gibi bir kadınla cuma akşamımı geçirdiğim için inanılmaz büyük bir mutluluk hissediyorum." 

Yalan da değildi dedikleri, her ne kadar cadıyla uğraşmak adına bu sözleri sarfetmiş olsa da. 'Her konuda' olmasa da Earlena kendisini büyük bir dikkatle dinleyecek ve en dürüst tavsiyeleri hiç çekinmeden verecek bir dosttu Paris için. İş yerindeki kendini adamışlığı keyfi yerinde olduğunda dışarda eğlenmek konusunda da ortaya çıkıyordu. Bugün de belli ki Earlena işi unutup eğlenmek için gelmişti buraya. 

Tam da bu noktada, büyücü bunları içinden geçirirken, genç kadın düşündüklerini biliyormuş ve aksini ispat için elinden gelen her şeyi yaparmışcasına konuşmaya başladı. Şen bir kahkaha döküldü dudaklarından hevesli sözlerini dinlerken kadının. "Ah Lena, zihinbendar olduğunu bilmiyordum doğrusu," dedi muzip bir tavırla. Büyük ihtimalle anlamayacaktı ve tatlı, şaşkın bir ifade belirecekti cadının suratında ama tam da bu nedenle sevmiyor muydu Lena'yı Paris? Beklenmedik anlarda kendisinden beklenenin tam tersini yapıp söylemek gibi hoş bir huyu vardı. 

Yüzünden hâlâ silinmemiş gülümsemesiyle geriye doğru yaslandı, ellerini iki yana açarak masanın üzerine yerleştirdi. "Hasel mi dedin? Yani pek de umursadığım bir olay olmadı açıkçası. Bazen o kadının neşesi beni fazla yorabiliyor da. Ama yanlış hatırlamıyorsam sen seviyorsun onu. Benim adıma da tebrik ediverirsin," diyerek bir elini 'halledersin sen' dercesine salladı. Bu sırada garson tarafından usulca bırakılmış birasına uzandı ardından, koca bir yudum alıp keyifle gülümsedi. 

"Saçma sapan bir sürü parşömenle uğraştım. Bolca sıkıldım, birkaç özel buluşma yaşadım. Yani diğer haftaların hemen hemen aynısı," diyerek dudak büktü. "Ama en çok seni özledim, söylememe gerek yok tabii değil mi?" Göz kırpıp muzip bir tavırla etrafına bakmaya geri döndü sonra da. "Bazen acaba yine kaybolsam buralardan daha mı iyi olur benim adıma diye düşünüyorum ama bu aralar nedensizce," sözleri döküldü birden büyücünün dudaklarından ufak bir mırıldanma şekilde. Söylediği şeyi fark ettikten sonra bunun şaşkınlığıyla bir anlığına gözleri büyüse de kendini hemen toparlayarak şakaya vurdu, her zamanki gibi. "Belki bahtsız aşk hayatıma heyecan katmış olurum ha, ne dersin?" 

Uzandığı patates kızartmasını parmakları arasında tutarken neden biraz önceki şeyi sesli dile getirdiğini düşündü. Ciddi ciddi aklında olan bir fikir bile değildi ki bu. Bazen, şato arazisinde keyifle dolaştığı anlarda zihnini şöyle bir yoklardı bu düşünce, sonra da gerisin geri geldiği gibi kaybolurdu. Dudaklarına zorla da olsa yerleştirmeyi başardığı gülümsemeyle dostuna dikti gözlerini. Cadının hamburgeriyle aşırı meşgul olup söylediklerini didiklememesini ummaktan başka yapabileceği bir şey yoktu.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Earlena Amberlyn
Daire Başkanı
Ϟ Rp Beğenileri : 5

Earlena Amberlyn
Daire Başkanı

Masanın parlak yüzeyine dikti gözlerini. Pek ala özveri ile temizlenmemiş, ara ara kendisini gizlemek konusunda sorunlar yaşayan kirlere karşı bir savaş açmış gibi yerinde kıpırdanmıştı. Buradaki tüm bu ağır işler bir aklapaklaya bakardı ancak belli ki barın işleyişi bilek kuvvetine dayanıyor, fiziki gücün yeterliliği ile sonuçlanıyordu. Dudak büzdü. Asasına uzanıp bu katta kimsenin olmayışından faydalanmak üzere ahşap yüzeyin üzerine doğrultup kelimeyi fısıldadı. "Scourgify!" Tüm masa baştan sona dek ince bir titizlikle parıldamaya başladığında kendisine garip bir ifadeyle bakan Paris'e biraz da utanarak karşılık verecekti ki durdu. Garsonun büyükçe sayılabilecek bir tepsiye siparişlerini doldurduğunu göz ucuyla gördükten sonrasında asasını aceleyle eteğinin gizli cebine sıkıştırmaya çalıştı. İlgili bölümün bakanı olarak büyüleri ortalık yerde kullanmasının pek akıl karı olmadığını bilse de kendisine karşı ufak insiyatiflerde bulunmadan edemiyordu. Asa olması gerektiği yere ulaştığında üzerini düzelterek "Bana öyle bakma, titizlikten hoşlandığımı biliyorsun." diyerek başını sağa doğru eğdi. Paris ile birkaç yıl öncesinde, kendisi henüz terfi etmemiş ve Paris de işinin başına yeni geçmişken tanışmıştı. Nişanlısının kendisini baltaladığı günlerin sonunda bu yakışıklı büyücünün ilgisini görmek kendisini her ne kadar şımartsa da onu tanıdıkça arkadaşlığın ötesinde bir yol çizebilme düşüncesi karmaşık fikirlerinden sıyrılarak sonsuzluğa uğurlanmıştı. Zira Paris'in düzinelerce kadının hayalleri ve varlıkları ile kurduğu yaşamın savrukluğu Earlena'ya tamamıyla tersti. Birbirlerine belki de bu denli yaklaşmalarına sebep olan olay ise Earlena'nın eski nişanlısı Joseph'in aniden İngiltere'de bir kabak gibi ortaya çıkmasıydı.

Garson masanın ucuna geldiğinde iştahla hamburger ekmeğinden akan peynire baktı. "Hasel garip biri." dedi dudaklarını yalarken. Doğrusunu söylemek gerekirse boğazı kurumuş ve koca bardak birayı da mideye indirmek için sabırsızlıkla yalvarıyordu. Çalışan çocuğa nazikçe teşekkür etmek için tebessüm etti ve başıyla onay verdikten sonra birayı önüne çekti. "İş konusunda... Savsaklığı sevmiyorum. Hasel ilk başlarda hareketleri yüzünden öyle biri gibi geliyordu. Hala öyle geliyor aslında ama işinde de başarılı. Bilmiyorum..." diyerek omuz silkti. "Onunla çalışma stilini çözebileceğim kadar çalışmadım, henüz." Hamburger ve patatesle dolu tabağı kendisine çekerek gözünün önüne ilişen saçı savuşturdu ve yemek yemeye kendisini hazırladı. Gömleğini bileklerinden direğine dek sıyırdı ve büyük bir lokma ısırmak üzere yemeğini eline aldı. Paris, konuştuğu süre zarfında ara ara gürültüden dahi sıyrılarak bir boşluğa bakmaya başlamıştı. Bazen bu deli dolu ruhunun seherbazlık bürosundaki masa başı işlerine katiyen uymadığını düşünse de onu yine de başka bir kalıba sığdıramıyordu. İşten uzaklaşma isteğine tahmin edilemeyecek büyüklükte bir empatiyle yaklaşırken aynı şeylerin kendi zihninden geçiyor olması cadıyı ürpertti. Boğazındaki lokmayı yutarak devamını getirmesini beklediğinde parmağına sıçrayan mayonezi yalayarak konuşmaya çalıştı. "Özel buluşmalar mı? Yoksa buna yine-bir-kadını-ağıma-nasıl-düşürüyorum-gecesi mi demeliyiz?" diyerek göz kırptı. Paris, tek geceli ilişkilerin sarsılmaz adamıydı. Yine de Earlena, yakın arkadaşının bu sıfatla edindiği tahtının sarsılacağı günü sabırsızlıkla bekliyordu. Önünde duran patates kızartmalarına uzanıp birkaç tanesini ağzına attıktan sonra "İş ve aşkınızı ayrı raflara koymanız gerektiğini hatırlatırım Bay Rischer." diyerek hafifçe kaşlarını çattı. Arkadaşının niçin kendini böyle düşünceli bildiğini anlayamıyordu. En mühimi de zihnini kurcalayan sıkıntının kaynağını bilmek istiyordu.

Çaprazında duran biraya uzandı. Susuzluğunu giderebilmek için önce ağız dolusu içkiyi midesine indirdi. Alkolün soğukluğu dişlerini sızlatmaya yetmişti. İkinci bir yudumu daha ufak alarak ağzında bekletti ve dirseklerini masaya yaslayıp Paris'e doğru yaklaştı. "Ben de seni özledim." dedi gülümseyerek. "Sahiden özledim. Sorunun ne olduğunu bana anlatman konusunda seni zorlamayacağım ancak anlatmak istediğin  an, bakanlıkta ya da evim, burası ya da bir başka yer seni her zaman dinlerim." dedi sakince."Hem, bahtsız bir aşk hayatı için şansa da ihtiyacın yok. Önüne senin bu sevimli suratını tokatlayan bir kadın çıkar çıkmaz, düş peşine. Hem dur bakalım, belki de tam karşında oturuyordur." derken şaka yapmaya çalışıyordu. Onu tanıdıktan sonraki hiçbir vakitte Paris'in bu flörtöz tavırlarının kendisine özel olmadığını bilse de bazı durumlarda herşeyi ciddiye alıyormuş gibi görünerek arkadaşını ürkütmek hoşuna gidiyordu. "Şaka şaka. Korkma hemen." diye düzeltti toparlayarak. Dudaklarından kaçırdığı kahkaha ile birlikte birasını eline alarak belli belirsiz bir sesle "Bahtımın açık olduğunu ifade eder mi bilmem ama  biriyle görüşüyorum." diyerek kabuğuna çekildi. Kendisinden ve özel yaşamından bahsetmekten haz etmezdi. Yaşamındaki ince uçlu noktaları bilen bu büyücüye karşı kendisini gizlemek zorunda kalmamasından memnun olsa da yine de ergen bir kız gibi çekince duyması garip karşılanabilirdi. Zira 31 yaşında, başarılı ve karar mekanizması olan bir kadındı artık.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://www.hogwarts-rpg.com/t5864-earlena-amberlyn-lejant#10221
 
Nazdrave!
Önceki başlık Sonraki başlık Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Hogwarts-RPG :: İngiltere :: Midnight Blue Bar-