Döneminin Baş Seherbazı, Ezekiel Harris tarafından kurulan örgütün anlamı Adaletin Savaşçılarıdır. Resmi olarak 1970 yılında kurulan ve kendisine bu ismi veren grup, aslında 1960 yılından beri gizliden gizliye varlığını sürdürmektedir. Bu topluluk, tek bir amaç için kurulmuştur; adalet. Sihir bakanı Austin Hudson’ın adaletsizce sürdürdüğü 35 yıllık hükümdarlığa ve insanların inatla yok saydığı diktatörlüğe dur demek için, özgürlükçü ve yenilikçi bireylerin bir araya toplanmasıyla oluşmuştur. # Devamı İçin TIKLAYINIZ!
Scuta
Ingemar Byström tarafından ‘Düzenin Kalkanı’ adı altında kurulmuşlardır. 1970 yılında, Bellatores gibi güçlü bir örgütün ortaya çıkışı ile, birnevi mecburiyet sebebiyle savunma gücü olarak ortaya çıkmıştır. İlk kuruluş amaçları düzeni (Bu vesileyle aslıda Sihir Bakanı ve bakanın inançlarını) korumak olsa dahi, çoğu üyenin katılım amacı doğrultusunda daha nebze Bellatores’u ortadan kaldırmak şeklinde amaç kayması oluşmuştur. Buna rağmen liderleri Byström, bu amacı reddederek tüm isteklerinin halk tarafından demokratik yollarla beş kere seçilmiş olan bakanı ve bununla beraber düzeni korumak olduğunu birçok kez belirtmiş, belirtmeye devam etmektedir. # Devamı İçin TIKLAYINIZ!
Her şeyi ayarlamıştı. Bütün saydam küreleri bir yuvarlak oluşturacak şekilde eşit aralıklarla etrafına dizmişti. Kendisine ayarladığı diğerlerinin neredeyse dört katı olan küre ise kulenin ortasına konuşlanmıştı. Havada asılı duran bu nesneler camdan yapılma gibi duruyordu. Sadece iki taraftan açık olan kulenin ortasında bir ayin formatında duruyor gibilerdi. Hepsinin doğru yerlerde olduğunu düşündüğü zaman odasının bulunduğu asma tavana adımlayıp asma tavandan aşağıya doğru kendisini ters bir şekilde havaya astı. Arkası dönüktü ama havada hazırol pozisyonunda duruyordu. Yere doğru inen tek şey peleriniydi. Üstüne dikilmiş gibi duran yelekli takım elbisesi olduğu gibi üzerinde duruyordu. Gözlerini kapatıp ellerini bağdaş kurdu ve dudaklarını büzerek hafifçe çıkarttı. Kapının açılmasını, öğrencilerin içeri girmesini bekliyordu. Freya'nın hissettiği heyecanı hissetmeye çalışıyordu. Neden bu boş kafalara bir şeyler doldurmaya çalıştığını merak ediyordu. Bunu deneyerek görmesi gerekiyordu. Bunu anlaması için öğretmesi gerekiyordu. Belki de içlerinden yeni bir Freya bulabilirdi? Ya da yeni bir Jacquiline...
Kapının gıcırtısı duyulduğunda herkesin içeriye girdiğinden emin olduktan sonra çok da seçilmediği yukarıdaki karanlıktan yarım daire çizerek aşağıya doğru indi olduğu yerde. Gözlerini açtığında önüne pelerini geliyordu. Sağ ayağını hafifçe geriye doğru çekerek sol elini bir akrebin kuyruğu misali suratını kapatan pelerini almak üzere öne doğru uzattı. Derin bir nefes çekerek pörtlettiği gözlerini pelerinin altından çıkarttı. Pelerini arkaya doğru bıraktıktan sonra başını dik duran omuzlarından biraz daha geriye atmıştı. "Hoşgeldinizzzz....Ah!" kelimesini kurarken yavaşça asasını kınından çıkartmıştı. En sonundaki tekleme sesi ile kapıyı sertçe kapattı. Geç gelen öğrencileri içeri almayacağını belirten bir tavırla. Ve elbette, kapı kilitlenmişti, yani, o dersten, o dersten bitti diyene kadar çıkmanın tek yolu, kuleden aşağıya kendini bırakmaktı, izlemekten zevk duyacağı... Dudaklarını ıslatıp öğrencileri süzdü. Yuvarlağın tam ortasına inmişti. Etrafında bir tur döndü ortadaki kürenin. "Astronomi'de farklı ve yeni bir seneye..." diye tamamladı dakikalar önce kurduğu cümleyi. "Hepinizin, bu güne gelene kadar teleskop okuma, -gözlerini devirerek- yok efendim gezegen ismi ezberleme gibi sıkıcı sıkıcı derslerle doldurulup doldurulup bana yollandığınızı fark ediyorum." Hareketleri keskin, ama kendisi sakindi. "Ben yeni hocanızım bla bla, sadede gelelim, siz altıncı sınıfsınız." bir çocuğun dibine kadar girdi, "ALTII!" diye sesini yükseltti ciddi bir şekilde, ama çatlatmadan. "Sizin safsata ve boş laf salatalığı ile işiniz yok. Dışarıda insanlar sizi kıçınızdan şişlemek için geldiklerinde Mars'ın adını biliyor olmanız size çok bir şey sağlamayacak!" sınıftaki kıkırdamaların bitmesinin arkasından başını küreleri merak eden bir çocuğa doğru aniden çevirerek, "Kürelere gelmedik!" diye bağırdı. Çocuğun durması üzerine, "Ama iyi bir noktaya parmak bastın, bunlar, bu dersi işleyeceğimiz gereçler olacaklar. Misal..." asasını kendi büyük küresine dokundurdu genç adam büyük bir özgüvenle. Ucunu dokundurmuştu sadece, ufacık bir noktasını... Küre, kocaman bir alev gezegene dönüştü aniden, üstünde patlamalar olan, kocaman, yer yer kırmızı, yer yer turuncu, yer yer mavi ve uzaktan odaklandığı zaman sarı. "Hahahahaha" diye psikopat bir gülüş atarak öğrencilere döndü suratını dilini çıkartıp. "Bu gördüğünüz Güneş, ne kadar tatlı değil mi?! Merak etmeyin. Bu yakmaz." dedi elini küreye dokundurarak. Elini dokundurur dokundurmaz ise saydam küre geri gelmişti. "Asanız... En büyük yardımcınız. Eğer asasına sözünü hala geçiremeyenler varsa kürelere dokunmaması daha iyi olur. Ama dokunursa da pek tabii altından kalkamayacağım bir yük değil. Her neyse, asanız diyordum... Onu kullanarak teleskopla gözlemlediğiniz gezegenleri onun üzerine çizebilirsiniz. Mesela ben Mars'ı çizmek mi istiyorum? Mars'ın yapısını düşünüyorum... Hadii geçen senelerde hocalarınız söylemiştir. Çorak... Kupkuru havası olan... Kızıl bir gezegen... Asama bunu söylüyorum... Zihnimde canlandırdığım gezegeni ise asam..." asasıyla tekrardan küreye dokundu. Küre kocaman bir Mars'a dönüşmüştü. Eliyle tekrar sıfırladıktan sonra öğrencilere döndü. "Profesör, küremi asamla dürtersem nolur?!" kafası hala öğrencilere dönükken asasını kürenin içine doğru bir bıçak gibi sokmuştu. Asa kürenin içine kadar girdi. "İşte bu olur. Bu yüzden yavaşça dokunun diyoruz. Eğer kürelerine zulüm etmeye kalkanı görürsem...." asasını kürenin içinden çıkartarak yanakları gözlerini kapatana kadar gülümsedi, "Yakarım..." Herkesin mesajı aldığından emin olmak üzere bütün sınıfta gözlerini gezdirdi. Ardından kenara doğru adımladı, öğrencilerin üzerinden asası yardımıyla büyüyle geçerek. "Adımı sanımı çok bilmek isteyen açsın panodan baksın, umurumda değil, şimdi sizden istediğim şey, balkonun eşiğine yerleşmiş olan teleskoplarınızdan bulduğunuz ve gözlemlediğiniz gezegenleri kendi kürelerinize uygulamanız. Unutmayın, yanlış yaparsanız, kürenize hafif bir dokunuşunuz yeterli... Ah unutmadan... Bunu en iyi yapabildiğini düşündüğüm öğrencilere birinci dönemin sonuna kadar büyük teleskopu kullanma izni vereceğim. Bir de belki Hogsmeade'de bir şeyler içeriz... Kim bilir?"
Rp Out:
Ders iki etaplıdır. İkinci etabın sonunda ödevler verilecek. Zar sistemi kullanılacak. 10'lu zar üzerinden:
1-3 küresinde bir şey görememiş, 3-5 görmüş ama silik silik yanlışlıklar olmuş 5-10 ise başarılı bir şekilde gezegeni küresinde görmüş olacak.
İlk denemenizde yapmış olmazsanız kurgusal açıdan daha güzel olur. Ama yok ben ilk seferinde yapmış olmak istiyorum deyip denemek istiyorsanız da siz bilirsiniz. Bu tüyo da benden olsun, ilk seferde yapan öğrenciyi tahminen Cletus sevmez. Ben ikinci postu atana kadar denemeye devam edebilirsiniz. Ama her denemeniz için tekrardan rp yazmanızı isteyeceğim. İkili üçlü dörtlü rpler halinde ilerleyebilirsiniz. İyi rol oyunları dilerim. İkinci postun geliş tarihi : 2 Aralık 2017
Mara Maynard
Ölü
Ϟ Rp Beğenileri : 0
23.11.17 0:50
Mara Astronomi dersliğine girerken dersin sıkıcı olmamasını umdu. Profesör yeniydi ve Mara bu sene gelen yeni Profesörlerin derslerini sevme eğilimindeydi. Yalnızca SYB dersinde sihirli yaratıklarla doğrudan muhattap olamayacağı için biraz hayal kırıklığına uğramıştı. Ancak konuları yine de enteresandı. Mavi gözlü, zarif Slytherin sınıfa girmesiyle karşılaştığı sıradışı girişle kaşları kaldırdı. Ne yapmaya çalışıyordu ki bu adam? Merakla Profesör Cynesige’i izlerken kafasından geçenler oldukça değişik bir ders olacağı yönündeydi. Değişiklik her zaman iyi olmayabiirdi ama mavi gözleri kuşku ve ilgiyle parlarken bir yandan dersin çok da sıkıcı geçmeyeceğini anlamaya başlamıştı. Kendini tanıtmaya dahi yeltenmeyen Profesör karşısında dudakları eğlendiğini gösterirce kıvrıldı. Bu sene bu iki etmişti. Mara Hogwarts’ın altıncı senesinde onu şaşırtmasını beklememişti ama genç kız geldiğinden beri kendini kesmediği gibi dersleri onu oldukça meşgul ve kafasını kötü düşüncelerden uzak tutmuştu. Teleskopuna yaklaşırken hevesle saydam küreleri inceliyordu. İçinde bir yerde bu hevesi daha ne kadar hissebileceğini soran sesi bastırarak kendisini kötü hissetmediği ve uyanan ilgisini yöneltebileceği bir şeyi olduğu için minnet duyarak teleskopuna eğildi. Birazcık da denemeye hevesli olduğundan bulunması en kolay gezenlerden biri olan Venüs’ü gözlemleyerek beynine kazımaya çalıştı. Böyle büyüleri gerçekleştirebilmenin en önemli unsurlarından birinin kafanda canlandırabilme olduğunu öğrenmişti. Dalgalı renkteki yapısını ve gölgeleri aklına kazıdıktan sonra küresinin başına geçti. Profesör’ün acı çektirmek konusundaki sözleri hatırlayarak bu cam gibi görünen şeylerin aslında ne olduğunu merak etti. Neredeyse Profesör’e soracak kadar merak etmişti ama ancak neredeyse. Minik bir nefes alarak konstrantre oldu ve denemeye hazırlandı. Asasıyla küreye hafif bir dokunuşta bulundu. Ancak saydam kürenin hiç de oralı olmadığını fark ettiğinde canı sıkılarak suratı düştü.
Spica Whinchester
Ölü
Ϟ Rp Beğenileri : 0
02.12.17 12:33
Hogwarts'ta, Astronomi'den umduğunu bulamadığını düşünüyordu Spica. Altıncı sınıfa gelene kadar sürekli olarak gezegen isimleri ezberlemiş, gezegenlerin oluşumuyla ilgili bilgileri üstünkörü geçmiş ve büyüye dair hiçbir şey öğrenmemişti. Oysa, astronominin insan hayatına etki ettiğini ve büyünün gücüyle bunun önceden bilinmesinin mümkün olduğunu düşünüyordu. Hogwarts'ta bunu öğreneceğini umut ederek Astronomi'ye başlamıştı. İçinde gizli bir hayal kırıklığı barındıran Spica, bugün yeni bir profesör ile tanışacağını bildiğinden derste yanlış bir şey yapmak istemiyordu. Dersliğe gitmeden önce küçük, mavi bir sırt çantası hazırlayıp içerisine astronomi ile ilgili bütün kitaplarını koymuştu. Akabinde astronomi dersine gitmek üzere koşar adımlarla V. kata çıktı. Kendine ön sıralardan bir yer seçip oturdu. Profesör'ü dinlemeye koyuldu. Profesör, oldukça tuhaftı. Bu durum anlamlandıramadığı bir şekilde Spica'nın hoşuna gitmişti. Kendini tanıtmaya yeltenmeyen Profesör, ismini merak eden cadı ve büyücülerin panoya bakarak bunu öğrenebileceklerini söyledi. Spica, Profesör olursa bu adam gibi davranacaktı, yeni idolünü bulmuştu. Profesör'ün açıklaması bittikten sonra Spica asasını eline aldı. Düşünce gerektiren büyülerde yapması gereken asa hareketinin ne olduğunu bilmiyordu ama Profesör'ü çok iyi gözlemlediğini düşünüyordu. Spica, elindeki asayı Profesör'ün tuttuğu gibi tuttu ve odaklandı. Satürn'ü düşündü Spica. Sonuçta, halkaları olan bir gezegeni hayal etmek daha kolay olmalıydı. Toz ve gaz bulutlarından artakalan maddeleri düşündü, aralarında boşluklar olan halkaları... Asasıyla küreye hafifçe dokundu. Gerçek bir Satürn gibi durmasa da ilk denemesinde ortaya halkaları olan grimsi bir gök cismi çıkarabilmişti. Ertafına baktı. Kendisi dışında bir şeyler yapabilen öğrenci henüz yoktu. Spica, böbürlenmek istedi. "Profesör!" dedi. "Böyle mi yapacağız?"
Spica Whinchester 1 atış yaptı (Genel (d10).) :
9
Cletus Cynesige
Ölü
Ϟ Rp Beğenileri : 20
06.12.17 20:33
Çocukların arasından yürürken onların ileride iyi birer büyücü olacakları ve peşine düşecekleri düşüncesi heyecanlandırıcı geliyordu. Belki bir kaçının kalan hayat umutlarını öldürebilir, ya da diğerlerini, diğerlerininkini öldürmesi için ikna edebilirdi? Zekice kovalayanlar için asla bir kovalamacaya hayır demezdi tabii ki. Kendisine verdiği şevkte buydu. Bu şevkten yola çıkarak aralarındaki en hırslıları ve en öğrenmeye açları tabii ki de onu daha çok cezbediyordu. O kendisini bu kadar değiştirip insanların önünde küçük düşe düşe bu hareketlerle onlara bir şeyler öğretmeye çalışırken derse bile gelmeye yeltenmeyen öğrencileri tek tek bulup acı çektirebilirdi. Sinirini yatıştırmak üzere, Hogwarts'ta bulunduğu ve asla taşlı duvarların arasındayken kendisini mutlu hissetmediği yılları hatırladı. Orada sahip olduğu burcu. Slytherin... Yılanın altındaki öğrencilerden kendisini takip edebilecek bir şeyler çıkar mıydı? Çıt kırıldım duran narin kızın suratına baktığında ise çok yakında hissettiği bir his uyandı. Ağzının içinin istemsizce daha çok ıslanması, ve göz bebeklerinin büyümesi... Nerde hissetmişti bunu? Aklına gelir gelmez ilgisi kaymıştı kızdan. Kızıl rahibenin aradığı şeyi bulup bulmaması pek tabii dikkatini dağıtmıştı. Herkes teleskoplarına gitmişken teleskobuna gitmeden küstahça zihninde canlandırdığı dünyayı küreye aktaran kızın ince sesi dikkatini bozdu. İstemsizce kapattığı -ve kapattığını yeni fark ettiği- gözlerini açarak kıza yöneltti. Suratından pek de mutluluk okunmuyordu. "Hm-hm..." diye onayladı kızı tek kaşı kalkarken. Teleskoplara bakan öğrenciler arasında geri gelip deneyen kişilerle göz göze gelen kızın küstahlığı hala dinmiş değildi. Tek seferde başarabilmiş olmayı asasına kurduğu baskıya borçluydu oysa ki... Tabii ki kız bunu asla bilemeyecekti. Deneyen bir kaç kişinin yapamaması sonucu kürelere vurup kırmaya başlamalarından birinci sınıf çocukları gibi davranmalarından korkuyordu. Ama kimse milletin gözünü çıkartmak üzere asasını sallamıyordu neyse ki. Herkes etkilenmiş olacaktı ki canla başla yapmaya çalışıyorlardı. Bu durum tabii ki Cletus'u mutlu etti. Kızıl rahibenin beyninde sesi yankılanana kadar tabii. Duyar duymaz kadını, kıvırcık cadıya döndü yüzünü. Cadı başarısız olmuştu. Yanına geçti. Arkasından kollarını tuttu. "Yo yo yoo yo... Öyle değil... Odaklan... Odaklan... Hangi gezegen?" Kızın bütün irkilmesi ve ürkekliğinin arasında cevap verememesi sonucunda kendi asasını teleskopuna döndürdü. "Oh... Güzel Venüs..." dedi sıcak bir şekilde. Asasını kınına koyup kızın elini tekrar tuttu. Başını onunkinin yanına kadar indirdi. "Şimdi senden istediğim şu. Gözlerini kapat, ve Venüs'ü, senin için ne hissettirdiklerini düşün... Eğer hazır olduğunu hissediyorsan bana minik bir işaret vermen yeterli..." dedi. Kızın diğer elini küreye doğru yönlendirerek cadının elini titretmesiyle asasını minik bir yerinden küreye dokundurdu. Küre birden venüsün şeklini aldıktan sonra kızın gözlerindeki minik zafer kıvılcımlarını görmek adına ondan biraz uzaklaşarak ona baktı. Görür görmez eliyle küreye dokunup kızın yapmasını istedi. Bir kaç denemenin ardından yaptıktan sonra suratına bir gülümseme yerleştirip başkasına döndü.
Herkesin yaptığından emin olduktan sonra, küreleri ellerine tutuşturdu, asası yardımıyla. "Şimdi hepinizden istediğim bana o kürelere çizdiğiniz gezegenler üzerinde araştırmalar yaparak canlılık, toprak zenginliği ve mineral zenginlikleri hakkında raporlar sunmanız." dedi büyük küreye asasını saplayıp mavi bir renk verdikten sonra. Bu renk öyle ki bütün odayı açık bir maviyle aydınlatmaya başlamıştı. Yine asasıyla döndürmeye başladığı küre hafif hafif dönerken, ellerine küreler tutuşturulmuş öğrenciler kürelerinde sayılar görmeye başladılar, binalarının renklerinde. Cletus ise asma tavanın son basamağına bastığında kapının kilidi açılmış, kapı ardına kadar kendisini açmıştı. Bu açıkça, 'ders bitti' demekti, ama asla söylemek istemezdi. Gözden kaybolur kaybolmaz, "Ve derslere geç kalan öğrencilere söyleyin ONLARI ODAMDA İSTİYORUM!" dedi yüksek bir ses tonuyla.
Rp Out:
Mara Maynard küresinde 20 puan görmüştür Spica Nymeria Whinchester küresinde 20 puan görmüştür. Zhanet Dhurim derse katılmadığı için Hufflepuff'tan 20 puan kırıyorum. Xavier William Allison derse katılmadığı için Gryffindor'dan 20 puan kırıyorum.
Ders 15 Aralık'a kadar zaman olduğu için bitmiştir. 3 gündür internetim yoktu, normalde iki hafta süre verip ikinci kısmı için yazacaktım fakat şimdi sizden yeteri kadar zaman olmadığı için bunu bekleyemem.
Mara Maynard
Ölü
Ϟ Rp Beğenileri : 0
08.12.17 2:05
Mara ışık tutulmuş bir ceylan gibi taş kesildi. Profesör'ün hiç beklemediği ilgisi genç kızın panik olmaya başlaması için yeterliydi. İnsanlardan kaçarak yaşamanın getirdiği tuhaflıklardan biriydi. Babasından çok çok küçükken gördüğü kafa okşamalar hariç birisiyle fiziksel yakınlık yaşamamıştı. Şifacılar, kalabalık koridorlar ve bazen de endişeli profesörler. Mara dudaklarını birbirine bastırarak derin nefesler almaya başladı. Profesör kızdan cevap alamayacağını anladığından asasını teleskopa çevirerek yanıtı kendısı aldı. Slytherinli genç kız buna fazlasıyla minnettardı. Ancak elinin tekrar tutulmasıyla her hücresi tekrardan gerildi. Profesör ise yere alçalmış kendisine bakıyordu. Mara kendini sakin olmaya zorladı, bir ucube gibi davranmayacaktı. "Şimdi senden istediğim şu. Gözlerini kapat, ve Venüs'ü, senin için ne hissettirdiklerini düşün... Eğer hazır olduğunu hissediyorsan bana minik bir işaret vermen yeterli..." Kafasını toplamaya çalışarak gözlerini kapattı. Bir yandan gerçekten de başarmak istiyordu ama öbür yanı da bu alışkın olmadığı ilgiyi savuşturmak. Yine de itaatsizliği seçmezken gözlerini sımsıkı yumdu. Tamam, yapabilirdi. Parlak gezegeni gözlerinin önüne getirmeye çalıştı, yüzeydeki lekeleri altın rengi parlaklığını. Mara heyecanla Profesöre baktığında, bu garip adam devam etmesi için kendisini cesaretlendirdi. Genç kız içinde nereden geldiğini bilmediği bir başarı açlığıyla denedi. Başarısızlığın onun cesaretini kırmasına izin vermedi ve sonunda başardı! Nihayet bununla beraber Profesör yanından ayrıldı. Temasın kesilmesiyle rahatlayan Mara kendini yine de iyi hissediyor, garip bir şekilde yardım alabilmiş olmanın tatminini yaşıyordu. Profesör derin sonuna geldiklerini ödevlerini vererek ve kürelerini ellerini tutuşturarak gösterirken Mara Venüs'ü seçtiği için memnundu. Konuyla ilgili kaynak araştırmasının rahat olacağını düşünüyordu. Derse gelmeyen öğrencilerin uğrayacağı gazabı iliklerinde hissederek ödevini zamanında teslim etmeye yemin etti ve sınıftan usulca süzüldü.