Döneminin Baş Seherbazı, Ezekiel Harris tarafından kurulan örgütün anlamı Adaletin Savaşçılarıdır. Resmi olarak 1970 yılında kurulan ve kendisine bu ismi veren grup, aslında 1960 yılından beri gizliden gizliye varlığını sürdürmektedir. Bu topluluk, tek bir amaç için kurulmuştur; adalet. Sihir bakanı Austin Hudson’ın adaletsizce sürdürdüğü 35 yıllık hükümdarlığa ve insanların inatla yok saydığı diktatörlüğe dur demek için, özgürlükçü ve yenilikçi bireylerin bir araya toplanmasıyla oluşmuştur. # Devamı İçin TIKLAYINIZ!
Scuta
Ingemar Byström tarafından ‘Düzenin Kalkanı’ adı altında kurulmuşlardır. 1970 yılında, Bellatores gibi güçlü bir örgütün ortaya çıkışı ile, birnevi mecburiyet sebebiyle savunma gücü olarak ortaya çıkmıştır. İlk kuruluş amaçları düzeni (Bu vesileyle aslıda Sihir Bakanı ve bakanın inançlarını) korumak olsa dahi, çoğu üyenin katılım amacı doğrultusunda daha nebze Bellatores’u ortadan kaldırmak şeklinde amaç kayması oluşmuştur. Buna rağmen liderleri Byström, bu amacı reddederek tüm isteklerinin halk tarafından demokratik yollarla beş kere seçilmiş olan bakanı ve bununla beraber düzeni korumak olduğunu birçok kez belirtmiş, belirtmeye devam etmektedir. # Devamı İçin TIKLAYINIZ!
Elindeki kenarları yıpranmış parşömene ve üzerinde yazan kitabın ismine baktı. Son iki saattir astronomi kulesine giden basamakların başında dönüp duruyordu. Zihinbendarlığa dair yaptığı okumaları ona bunun bir eğitmenden öğrenilmesi gerektiğini söylemişti ama genç kızın bunu isteyebileceği kimse yoktu. Bunun için edinebileceği bir kitap olduğunu öğrenmişti ama ne yazık ki kitap kısıtlı bölümdeydi. Kitaba ulaşabilmesi için bir Profesör’ün onayına ihtiyacı vardı. Gerginlikle basamakları çöktü ve dudaklarını kemirmeye başladı. Profesör Cynesige’den bunu istemek ne kadar akıllıcaydı? Ne yazık ki kendisine güvenecek bir Profesör bulmanın kolay olmayacağı da aşikardı. Dudağını kemirmeye başlayarak ellerine baktı. Her gerildiğinde olduğu gibi beya teninin altından görünen damarlar daha da belirginleşmişti. Garip yeşil mavi renkleri kendisini hep rahatsız etmişti. Daha sonra bakışlarını avuç içlerine ve minik bir tılsımla etrafındakilerden gizlediği yara izlerine çevirdi. Minik çizikler narin teninde gümüşi izler bırakmıştı. Kimisi daha yeni pembeydi, kimisi ise kabuk bağlamıştı. Her ne kadar kendi kendine zarar verse de, başkalarının kendisine zarar vermemesi için öğrenebileceği her şeyi öğrenmek istiyordu. Elerini ovuşturarak derin bir nefes aldı ve ayağa kalktı.
Yavaş adımlarla merdiveni tırmanırken içindeki merak duygusu ağır bastı. Acaba Profesör kendisini nasıl karşılayacaktı? İstediğini yapması için hiç bir sebebi de yoktu zaten. Mara mavi gözlerini kırpıştırarak kitabı alabilirse kazanacağı şeylerin, kaybedeceklerinden daha fazla olduğunu hatırlattı kendisine. Merdivenlerin sonuna geldiğinde tereddütle Profesör’ün odasının kapısına ilerledi. Belki de içeride değildi? Aslında içeride olmamasını ve birinden bir şey istemek durumunda kalmamayı arzuluyordu ama mantığı ve hırsları onu elini kaldırıp kapıyı çalmaya zorladı. Kalp atışları arasında geçen saniyeler ona asırlar gibi gelirken babasından Hogwarts’a girdikten sonra istediği ilk şey geldi aklına. Tek istediği minik bir baykuştu, kendi büyütebileceği. Ama aldığı tepki ummadığı şekilde olmuş ve Mara’nın gözlerinin açılmasına sebep olmuştu.
Genç kız içeriden gelen ve girmesini söyleyen sesle ayılarak ana döndü. Pirinç kapı tokmağını çevirirdi ve içeri minik bir adım attı. Profesör’ü masasında görünce masasının önüne ilerleyerek boğazını temizledi. Tekinsiz hissettiren bu adam nedense Mara’ya en uygun seçenek olarak gelmişti. Başka kim vardı ki genç kızın suratını hatırlayacak? “Profesör, Ben Mara Maynard, Slytherin VI. Sınıf.” Sesinin titrememesine çalışsa da ne kadar başarılı olduğu konusunda hiç bir fikri yoktu. Adamın neredeyse siyah gözleri ve saçları beyaz tenine rahatsızlık veren bir kontrast gösteriyor ancak nedense Profesör çirkin ya da itici görünmüyordu. Yalnızca... Tekinsizdi. Zihnini boşaltmaya çalışarak devam etti. “Sizden bir ricada bulunmak için gelmiştim. Kütüphaneden almak istediğim bir kitap var.” İleri iki adım atarak elinde adı yazan parşömeni Profesör’ün masasına bıraktı ve mavi gözlerini kaldırarak Profesör’ün bakışlarını yakaladı. Kalbi hızlanmaya başlarken suratını masum ve ifadesiz tutmaya çabalayan genç kız nihayet dayanamayıp gözlerini kaçırdı.
Cletus Cynesige
Ölü
Ϟ Rp Beğenileri : 20
10.12.17 2:02
Arkası dönüktü masasına. Sandalyesinde, arkasındaki pencereden dışarıya bakıyordu, sanki koca odanın iki tarafında koca delikler yokmuş gibi, gökyüzüne bakan... Geçmişine ektiği tohumların karşılığını mı alıyordu kurt kadın? Cletus, saatler boyunca aklından çıkartamadığı, sürekli ona cevapmış gibi gelen ama sonunda santimetrelerle kaçırdığı şeyi kolluyordu. Neydi bu.. His? Tüyler ürperten görünüşünün altında tüyleri ürpermese de, derisinin çekildiğini hissediyordu bazen. Etrafındaki insanlar, yazık ki, asla Cletus'un taktığı maskeleri düşüremeyecek kadar acizdiler. Her zaman takım elbiseli, jilet gibi, tıraşlı... Bir psikolojik sorunlu ne kadar iyi görünebilirse işte. Belki de, dediği gibi, hayat arkadaşını kaybetmişti, kızıl cadıya. Sahi... Yine bir haber yoktu henüz? Herkesin gözlerinin önünde olup da adamın atladığı neydi? Mesela herkesin Cletus'ta gördüğü şey neydi, bir o kadar yakın davranmasına rağmen. Kendini açık ediyor muydu? Belki... Bazen? Tamam, bazen çok açık ettiği anlar oluyordu. Ama toparlıyordu en azından, toparlamasaydı, nasıl bu ana kadar bir profesör olarak devam edebilirdi ki?'Aman ne diyorduk... Freya... Heh Freya...' Şimdi bu kadın neydi? Nasıl oraya geçmişti. Nasıl... Bir sorunun cevabı gizliydi onda. Cletus için, nasıl önemli olduğuyla alakalı bir sorunun. Tanıdığı ve bildiği kadarıyla, bu cevaba sahip tek kişi de oydu. Belki de bu yüzden onu arıyordu? Bu çok basit değil miydi? Basit gelmişti... İşi zorlaştıran tek şey kadının kendisi olduğunda iş hiç de eğlenceli olmuyordu. Yine de kızıl rahibenin bir şeyler yapabileceğini umuyordu. Sonuçta, Cletus'un yapabileceği pek bir şey de yoktu. Hogwarts'ta nerede olduğu ile alakalı ipucu bile bulamamıştı henüz.
Kapının açılmasıyla, 'yine' fark etmeden kapattığı gözlerini açtı. "Öne gel..." dedi yumuşak bir ses tonuyla. Basamaklar adımlanırken çıkan seslerle kademe kademe kızın duracağını belirlediği noktaya doğru döndü, suratında şaşkın bir ifadeyle. Az önce içinden geçirdiği üzere, kimsenin o kadar da yaklaşmasını beklemiyordu oysa ki. Tam zihninden öğrencilerini ve görüntülerini geçiriyordu ki ilk gözüne takılan kıvırcık siyah saçlar suratına bir rahatlamanın yayılmasını sağlamıştı. Elbette ki Mara'ydı. Başka birisini beklese tahminen Spica ya da ödev verdiği çocuklardan birisi olurdu. Gerçi genelde onlar, Cletus'un olmadığı saatleri özenle seçerek geliyorlardı ya... Kızın suratındaki güvensizliği çizgilerinden çoktan okumuştu bile. Gözleri bir an için kısıldı, belki bir saniye adamın. Suratına inceden bir gülümseme yayılıp yeniden kendini şaşkınlığa bıraktı kızın sözleriyle. Kendini bile tanıtmıştı kız incelikten. Ya da korkudan? Parşömen masasına yine aynı naziklikle (titreklikle) bırakıldıktan sonra kızın gözlerine kenetlendi bakışları. Birisi için bir şey yapmak... Pek yaptığı bir şey değildi. Yine de elini kağıda doğru attı. Bu kitabı daha önce görmüştü, aslında, okumuştu da. Alabileceği pek bir bilgi yoktu kızın kitaptan fakat suratına bir gülümseme yayılarak kıza doğru baktı. "Legilimens... Neden uğraşıyorsun ki?" dedi gülerek. Kağıdın arkasına doğru baktığında bir şey yazmadığını görmüş ve kağıdı elinde buruşturmuştu. "Biliyor musun..?" diye hızla kalktı oturduğu yerden. Ellerini arkasında birleştirdi. Ve kızın arkasına doğru adımlamaya başladı. "Aslında bu kitaptan öğrenebileceklerinin daha fazlasını öğrenebilirsin." Omuz silkti istemsizce. "Gücü aramak için illa ki var olmuş şeyleri kullanman gerekmez." Arkasından ileri doğru çıktı kızın, ters taraftan. Hemen önünde arkası dönük şekilde durdu. "Ama madem istediğin bu, yapıcam." dedi kalktığının tam tersi taraftan masasının yanından geçerken. Masanın arkasında durup dimdik bir şekilde elinde parşömenle kıza baktı. "Çünkü... Aslında bakarsan, bu kitabın bir kopyası şuan elimde var..."
Mara Maynard
Ölü
Ϟ Rp Beğenileri : 0
10.12.17 3:20
Zamanın onda biri kadar bir sürede kendisini şüpheyle gözlerini kısmaktan alıkoydu. Karşısında bir Profesör olduğunu unutmamalıydı. Yine de adamın sorgusuz sualsiz böylesi bir yardımseverlik içerisinde olması ensesinde ufak bir karıncalanma yaratmıştı. Acaba bu kitaptan öğrenbileceklerinin fazlası derken neyi kast ediyordu? Mara sormak için hissettiği arzuya şaşırdı. Kendi apatisinden rahatsız olduğu zamanlara ne olmuştu? Son günlerde kendisine yabancılaşıyordu genç cadı, normalde almayacağı riskler alıyordu.
Ne değişmişti? Ne değişebilirdi daha doğrusu? Hayatında nefes alabileceği yeterli alanı olmamıştı ki. Arka plana karışmaktan başka çaresi yoktu. Uzun kirpikleri büyük gözleriyle fazlasıyla porselen bebek gibi görünen genç Slytherin uzun yıllar bu özelliğini kullanmış ve Pofesörlere sevimli ve uysal görünerek dikkatlerden kaçınmıştı. Ama şimdi bile bile kadraja giriyordu. Kendisine bir zarar geldiğinde suçlayacak herhangi biri olmayacaktı. İşleyen bir düzeni bozuyordu. Mara kalbi çarparak başını hafifçe sağa eğdi ve dikkatli bir şekilde konuşmaya başladı. “Kitabı bana ödünç verebilirseniz minnettar olurum Profesör. Hiç bir zarar gelmeyeceğini temin ederim.” Minik bir sessizlik oldu ve genç kız mavi bakışlarını kaçırarak yutkundu. Aslında aklını kurcalayan başka bir şey daha vardı. Ancak herhangi br otorite figürüne karşı serbestçe konuşmak asla yaptığı bir şey değildi. Çocukluğunda serbest davranmanın karşılığının ne olduğunu öğrenmiş, dilini tutmayı, davranışlarının farkında olmayı alışkanlık haline getirmişti. Tam da bu nedenle birazdan söyleyeceği kelimelerle kendisi için oldukça büyük bir eşiği atlamış olacaktı. İçinde her zaman kendisinden şüphe etmesine sebep olan ses ise, adrenalinin etkisinden olsa gerek, sus pus olmuştu. Mara bu duyguyu sevmişti, biraz cesaretlenerek devam etti. “Var olmuş şeyleri kullanmak derken neyi kast ettiniz acaba?” Meraklı bakışlarla karşısındaki genç adama baktı. Kafasındaki sorular aslında bununla sınırlı değildi ancak diğerlerini dillendiremezdi. Neden kendisini odadan kovmamıştı Profesör Cynesige? Neden vaktini harcamasına izin veriyordu? Bir öğrenciye yardım etmekteki kazancı ne olabilird? Mara, sosyal hayatta neyin normal olup olmadığını ayırt etmede yeterli bir yargıç olmadığına karar verdi. O nedenle en iyisi üzerinde durmamaktı.
En son Mara Maynard tarafından 10.12.17 21:39 tarihinde değiştirildi, toplamda 1 kere değiştirildi
Cletus Cynesige
Ölü
Ϟ Rp Beğenileri : 20
10.12.17 4:43
Takım elbisesinin üzerinde, rengiyle uyumlu duran kravata gitti eli. Onu iki eliyle hafifçe düzeltirken kızın gözlerine doğru bakıyordu. Kızın dans eden gözleri, ve rahatsız edici kararlı bakışları adamda bir şeyleri dürtüyordu. Dudaklarını ıslattı. Masasının sağ üstündeki çekmeceyi açtı. Tam kitabı çıkartacaktı ki kızın sözleri hareketini bıçak gibi kesti. Çekmeceyi geri kapatarak derin bir nefes aldı, tek kaşı havada bir şekilde. Kıza doğru yürümeye başladı ürkütmeden, yavaş adımlarla. "Mesela..." kızın hızlı bir hamleyle yüzüne düşen saçlarını eliyle kulağının arkasına attı ve gözlerini gözlerine dikti, "Titrek eller, korku belirtisi, içe doğru kapanan diz kapakları ve istemsizce içe doğru dönen ayaklar, heyecan veya telaş belirtisi. Kaçan bakışlar, aklında başka şeylerin de olduğunun belirtisi." kızın solundan arkasına doğru adımladı, parmağı, kulağından sol omzuna düştü. Ordan sağ omzuna doğru seyretti ve vücudundan ayrıldı. "Bunları söylemek için mutlaka zihinfend yeteneğine sahip olman gerekmez. Senin hakkında bilmesini istemediğin çok şey söyleyebilirim, mesela, senin yaşında kızların tılsımlara karşı bu kadar meraklı olmadığını bilmeme rağmen, seninkisi, dikkatimi çekmedi diyemem..." diyerek sağından çıkıp tekrar önünde durdu. "Ellerinin titremesine, dizlerinin kapanmasına gerek yok." dedi hafifçe gülümseyerek. "Ancak senin olduğun kadar sıradanım..."
Arkasını dönüp çekmecesine doğru adımlamaya başladı. Asasını eline almıştı bu sefer. "Ama seni suçlayamam. Herkes gücü kendisine göre arar ve senin de bir yoldan başlaman gerekir." Bu cümleyi kurarken asanın ucunu önce tutup biraz oynamış sonra da tekrar havaya dikmişti, kıza dönmeden. En sonunda sol adımını masanın çarpazına doğru atıp çekmeceyi açtı. İçine kolunu iyice derine olacak şekilde sokup, zorla bir şey çıkartıyormuş gibi sallamaya başladı. Birden şangırtılar kopmaya başladı, suratı ekşiyen adam kolunu çıkartıp asasını çekmeceye doğrulttu. Önce bir oval çizdi ardından masaya doğru minik bir tıklatma yaptı. Minik tıklatmanın ardından havaya fırlayan kitap sandığını havada tutup masaya koydu. Üzerinde hafif hafif öbeklenmiş tozları temizlemek adına kenara elinin tersiyle itti. İki adım geriye çekilip kilidine doğru asasını doğrulttuktan sonra kızın şaşkın bakışlarına maruz kaldığını fark etti, "Bazen kendimi eğlendirmek için farklı şeyler bıraktığım oluyor." dedi hafifçe gülümseyerek. Açılan sandıkta yatan tek siyah kitabı eline aldı. Yeni kokusu hala üzerindeydi bu yüzden bir an için vermekle vermemek arasında tereddütte kalmıştı. Kitabı tek eliyle tutup kıza doğru yürümeye başladı. Dilini içerde dişlerinin arkasında gezdirdiği dışarıdan belli oluyordu. Tam kıza doğru uzatacaktı ki, kitabı geri çekti. "Şimdi işin benim olan tarafına gelelim. Bu kitabı sana ödünç vermem için senden küçük bir şey isteyeceğim. Eğer, bir arkadaşın ya da bir profesör bu kitabı elinde görürse benden almadın. Vefakat bana getireceğini söyleyerek doğruca odama geleceksin. Ve... Kitabı herkesten saklarsan, daha iyi olur. Senin açından söyledim. Hani benim için bu kısmı çok da sıkıntı değil. Karanlık taraftan aldığını söyler ve seni ateşe atarım. Peh, belki senden ileride bir şey de isteyebilirim..."
Mara Maynard
Ölü
Ϟ Rp Beğenileri : 0
10.12.17 21:37
Mara Profesör’ün tek kaşı kalkmış bir şekilde kendisine doğru yürümeye başlamasını izledi. Ani hareketler yapmayan Profesör’e minnetar olan Mara bir saniye sonra saçına dokunulmuasıyla irkildi. Profesör Cynesige’in gözlerine bakarken vücut dilinin bu kadar transparan olmamasını diledi. Legilimens öğrenmek istemesinin sebeplerinden biri de buydu zaten. Mara yanakları hafifçe pembeleşse de asıl tılsımlarla ilgili imayı duyduğunda gözleri hafifçe kısıldı. Fark etmiş miydi gerçekten yoksa genç kız paranoyak mı davranıyordu? Hayır, sesindeki imayı duyduğuna yemin edebilirdi. Takım elbise ve kravat içerisinde oldukça şık ve resmi görünen Profesör sözlerini bitirip arkasını döndüğünde rahat bir nefes aldı. Ne demeye uyuyan ejderhayı dürtmüştü kü? Kitabını alıp gitse belki de daha iyi olacaktı. Meydan okumalardan kaçmayı başarmakta üstüne yoktu. Ama karşısındaki adamın hipnotize edici kelimeleri ayaklarını zemine çiviledi. Gerçekten de kendisini anlıyor olabilir miydi adam yoksa yalnızca Mara'yı nelerin etkileyeceğini mi biliyordu? Belki de adam hırslı Slytherin'le uğraşmaya alışkındı. Ama karşısındaki genç kız kendisiyle normal diyaloglar kurulmasına pek de alışık değildi doğrusu. Şu anda bir aslanın yuvasına dalmış bir ceylan gibi hissediyordu kendisini. Artık çıkmaya karar verse bile yeterince hızlı olmayıp akşam yemeği olacak gibi.
Alt dudağını kemirmeye başlayarak ortalıkta sesler çıkararak bir şey aramaya başlayan genç adamı izledi. Mavi gözlü kız ağırlığını bir ayağından diğerine vererek rahatsızca bekledi. Neden bu kadar vakit ayırıyordu kendisine? Merak ve şaşkınlıkla harmanlanmış bakışları bunca zahmete katlanan adamı izliyordu. Nihayet aradığı kitabı bulduğunda Mara heyecanla bekledi. Ancak Profesör’ün davranışlarında bir tereddüt vardı. Mara dudakları aralanarak kaşlarını çattı. Talimatları dinlerken bir yandan aklında dönüp duran ‘neden?’ sorusunu sormaması gerektiğini hissediyordu deneyimsiz cadı. Ancak öte yandan kendisinden istenebilecek bu belirsiz iyilik, ne kadar masumca araya sıkıştırılmış olursa olsun düşünmesi gereken bir konuydu. ‘Fazla vaktin yok, kitabı istiyor musun istemiyor musun?’ Mara kendisine beklentiyle bakan Profesör’ cevap vermeden önce kuruyan dudaklarını ıslattı. “Kitabı sizden almadım, kimsenin görmesine izin vermeyeceğim. Zaten eşyalarımı ya da kitaplarımı kimse karıştırmaz, ekstra önlemler alabilirim.” Kumral bukleleri zarif yüzünü çehreleyen kız bir yandan kafasında ne tür büyüler kullanabileceğini düşünüyordu, çoktan karar vermişti. Bu odada olanları kimse bilmeyecekti. “İstediğiniz her iyiliği seve seve yaparım. Teşekkür ederim Profesör.” Mara son cümlekerinin yalan olduğunun odadaki herkes için bariz olduğunu düşünüyordu ama masum mavi bakışlarını bozmadı. Ne kadar kötü olabilirdi ki? Kendisini nasıl bir işe soktuğunu bilmediğini fark etti ve bu belirsiz suratına belli belirsiz bir tebessüm kondurdu. Ne yapıyordu böyle?
Cletus Cynesige
Ölü
Ϟ Rp Beğenileri : 20
11.12.17 4:07
Kızın kendinden emin yalanı, Cletus'a kitabı vermek için son testi de geçmesi adına bir güvenlik kilidi oluşturmuştu. Kitabın ellerinden çıktığına üzülür gibi duran hafif somurtkan bir bakışla sadece elini kıpırdatarak kıza doğru kitabı uzattı. "Kafanın karıştığını zannettiğin an, kitaba en başından başla. Bu anlamadığın bir yer olduğuna işarettir. Kaçırdığın hiç bir yer kalmayana kadar okumaya devam et. Ve bitirdiğinde geri gel ki, başka kitapları da ben sana önerebileyim..." dedi kendisinden emin bir şekilde. Ellerini arkasında birleştirip, "Eh, madem bir kez insanları okumayı istedin, öyleyse sana istediğini tam bir şekilde verelim..." dedi omuz silkerek. Silktiği omzun olduğu taraftan arkasını dönüp koltuğuna doğru adımladı. Koltuğunu kendisine doğru çevirerek, kendisini koltuğa doğru salıverdi kızın bakışları arasında. Derin bir iç çektikten sonra kendisini dışarıda bıraktığı sandığa doğru yöneltti. Sandığı kapatıp çekmeceyi hızla kapatmıştı. Masasının üzerinde düzensiz duran raporları düzenleyerek kenara aldı. Kenarda duran eski püskü vazonun içindeki ağzına kadar duran şekerlemelerden bir tanesini ağzına attı. Şekerlemenin tadını, şekerlemeyi dişlerinin arasında eze eze çıkartıyor ve tadını aldıktan sonra zevkle yutuyordu. Bir şarkı mırıldanmaya başlamıştı ki, elindeki raporun sayfalarını çevirirken, başı, kenarda duran sigaraya takıldı. İçinden bir tane alıp kınındaki asasıyla yaktı. Derin bir nefes alarak sigaranın neredeyse dörtte birini çekmişti. Kültablasına sigarayı koyup başını kaldırarak dumanını üfledikten sonra geriye yaslandı.
Gözleri tekrar kızı kesmişti. Dudaklarını hafif bir bükmenin ardından eski haline getirerek, "Aklına takıldığını bildiğimiz soruları sormaya başlamayacaksan ortak salonuna gidip kitabınla ilgilenebilirsin." dedi ve sigarasını tekrar eline aldı. Kısa bir nefes çektikten sonra, "Ah tabi, kitabı burada okumak gibi bir fikrin yoksa... Hani biraz uzundur, o yüzden söyledim." dedi masum bir ses tonuyla. "Ah peki... Bağımlılık yaptığım doğru ama yapmam gerekenler var kıvırcık kız. Yani dediğim gibi sorun yoksa..." Tekrar sigarasından bir nefes daha aldı, "Yatağının sıcaklığını hissetmezlerse bakacakları ilk odalardan birisi burası olabilir..." dedi gülerek. "Sanki çok umurumdaymış gibi... İstediğini yapabilirsin küçük." diye ekledi ve önündeki rapordan almadığı bakışlarını kıza doğru kaldırdı. Küçük bir gülümseme atıp rapora geri dönüyordu ki eliyle şekerlemeleri işaret etti, "Ah istersen almaktan çekinme." diye ekleyip raporuna gömüldü. Zavallı kız, nasıl bir şeye bulaştığının farkında bile değildi. Cletus'un ona yaptırabilecekleri, neyle sınırlı olabilirdi bilemezdi ki... Stockholm sendromunu yaşamadan önce kaç günü olduğunu hesaplamaya çalışıyordu Cletus kafasından. Bunu yaparken de gülümsemesini göstermemeye çalıştı mümkün mertebe... 'Ouvv.. Bunu seveceksin... Bunu seveceksin... Buna aşık olacaksın... Hahahah!'
Mara Maynard
Ölü
Ϟ Rp Beğenileri : 0
12.12.17 0:46
Mara Profesör Cynesige’in talimatlarını dinlerken suratında ciddi bir ifade vardı. Neden bu kadar yardımsever ve aynı zamanda da garip davranıyordu solgun suratlı adam? Mara tedirgin olmaya başladığını hissetti. Ama yalnızca bir kitap alıyordu değil mi? Bir daha gelip gelmemek kendi insiyatifindeydi, kendisine bunu hatırlattı. Profesör’ün yemesini izleyerek kaşlarını çattı. Gitmeli miydi? Bir şey söylemişti ama. Adamın kendisine işkence eder gibi sigarasından bir nefes çekmesini izledi. Nasıl da canı istemişti. Hogwarts’a kaçak getirdiği bir kaç paketi vardı ama fırsat ve yer bulmak zordu. Özellikle beladan uzak durmaya çalıştığı göz önünde bulundurulduğunda.
Ellerinde tuttuğu kitabi sıkarken tam çıkmaya karar vermişti ki Profesör konuştu. "Aklına takıldığını bildiğimiz soruları sormaya başlamayacaksan ortak salonuna gidip kitabınla ilgilenebilirsin." Mara kaşlarını çatarak adama baktı. Kendisini nasıl açık bir kitap gibi okuyabiliyordu? Gerçekten de o kadar transparan mıydı yani? Bunun üzerinde çalışmaya karar verdi, belki de Vin’e sorabilirdi. Sorabileceği tek insan da oydu ya. Genç kız sigaraya bakarak dumanını izledi ve minik bir nefes aldı. Babasının ortalarda bıraktığı paketler yüzünden kazandığı alışkanlığı oldukça inatçı bir şekilde seviyordu. Ancak şekerlerden almak gibi bir niyeti yoktu, başıyla selam vererek kapıya ilerledi ve kapıyı arkasından usulca kapattı. Koridora çıktığında kitabı göğsüne bastırarak sakinleşmeye çalıştı. Başarmıştı! Garip ve kendisini avlanmak üzere olan bir antilop gibi hissettirse de, Profesör kitabı vermişti. Bu gece uykularının kaçmasına gerek yoktu çünkü zaten uyuyamayacaktı.