Bellatores
Döneminin Baş Seherbazı, Ezekiel Harris tarafından kurulan örgütün anlamı Adaletin Savaşçılarıdır. Resmi olarak 1970 yılında kurulan ve kendisine bu ismi veren grup, aslında 1960 yılından beri gizliden gizliye varlığını sürdürmektedir.
Bu topluluk, tek bir amaç için kurulmuştur; adalet. Sihir bakanı Austin Hudson’ın adaletsizce sürdürdüğü 35 yıllık hükümdarlığa ve insanların inatla yok saydığı diktatörlüğe dur demek için, özgürlükçü ve yenilikçi bireylerin bir araya toplanmasıyla oluşmuştur. # Devamı İçin TIKLAYINIZ!
Scuta
Ingemar Byström tarafından ‘Düzenin Kalkanı’ adı altında kurulmuşlardır. 1970 yılında, Bellatores gibi güçlü bir örgütün ortaya çıkışı ile, birnevi mecburiyet sebebiyle savunma gücü olarak ortaya çıkmıştır.
İlk kuruluş amaçları düzeni (Bu vesileyle aslıda Sihir Bakanı ve bakanın inançlarını) korumak olsa dahi, çoğu üyenin katılım amacı doğrultusunda daha nebze Bellatores’u ortadan kaldırmak şeklinde amaç kayması oluşmuştur. Buna rağmen liderleri Byström, bu amacı reddederek tüm isteklerinin halk tarafından demokratik yollarla beş kere seçilmiş olan bakanı ve bununla beraber düzeni korumak olduğunu birçok kez belirtmiş, belirtmeye devam etmektedir. # Devamı İçin TIKLAYINIZ!
KARAKTER DEĞİŞİM ARACI
♣ Karakter Değiştir ♣
K.Adı:
Şifre:

HOGWARTS: AÇIK!
TARİH: ŞUBAT 1976

Paylaş
 

 Açılış - Büyücedünya Tarihi Müzesi

Önceki başlık Sonraki başlık Aşağa gitmek 
Sayfaya git : 1, 2, 3  Sonraki
Wilhelmina Irving V.
Ölü
Ϟ Rp Beğenileri : 2

Wilhelmina Irving V.
Ölü


BÜYÜCEDÜNYA TARİHİ MÜZESİ AÇILIŞI
TOPLU KURGU
13.02.1973

MEKAN BETİMLEMESİ: Girişi yerden bir metre yükseklikte olan müzenin kapısı bir kat uzunluğu kadardır ve önünde sekiz basamaklı bir merdiven vardır. Merdivenlerin gerisinde revaklı bir avlu ve sütun başlıklarının kompozit olduğu görülebilir. Avlunun içi yeşilliklerle doludur ve oturma alanları bulabilmek mümkündür. Modernlikten uzak bir yapı olup Roma esintileriyle karşılaşılmaktadır. Kapıdan girince insanı karşılayan büyük antre aynı zamanda galeri boşluğuna bakmaktadır. Bu mekanı ters dubleks olarak tasvir etmek yanlış olmayacaktır. Giriş katı ünlü büyü tarihçisi insanlarının heykelleriyle doludur ve bu heykeller ihtiyaç halinde yaptığı araştırmalar hakkında bilgi vermeye hazırdır. Girişin hemen ilerisinde kalan bölüm bu tarihçilerin yazdığı kitapların bir arşivi olarak görülebilir; burada tarihçilerin, bilim adamlarının ve sanatçıların el yazmaları bulunabilir. Burası aynı zamanda bir kütüphane işlevi de görecektir. Galeri boşluğunun gördüğü yerde dört büyük büyücünün, Salazar Slytherin, Helga Hufflepuff, Rovena Ravenclaw, Godric Gryffindor, heykelleri vardır. Etrafında yerleştirilen tablolar kendi hikayelerini anlatacaktır. İçerinin havası rustik olup, ahşap elemanlara sıkça rastlanılır. Heykellerin tümü mermerden yapılmıştır.

KURGU VE TARİH İLERLEYİŞİ: İlk atacağım giriş rol oyunundan sonra herkes birer kez ya da daha fazla, kurgusuna göre değişiklik gösterecek şekilde rol oyunu yazabilir. Bir hafta sonrasında, 21.02.2018 tarihinde, tablolar ve heykeller hakkında bilgi vermek için bilgilendirme postu atacağım. Bundan bir hafta sonra ise, 28.02.2018 tarihinde, ikinci tura geçeceğiz. Öğrenciler dahil hiçbir grup toplu halde bulunmak zorunda değil. Herkes dağılıp istediği sanat eserini inceleyebilir ve betimleyebilir, ilk hafta yazılacak rol oyununda.

NOT: Müzenin belirli noktalarından ulaşabileceğiniz Bakshi çaylarını rol oyununuzda kullanabilirsiniz.

KATILIMCI LİSTESİ İÇİN TIKLAYINIZ.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Asuman S. Bakshi
Büyücü
Ϟ Rp Beğenileri : 1

Asuman S. Bakshi
Büyücü
"İlk tanıştığımızda bu pesimistliğinin o kedi sidiği kokan atölyede çalışmaktan kaynaklandığını düşünmüştüm ama yıllar bana aksini gösterdi." Elini yanaklarına götürdü ve o çok bilindik alaycı bir edayla yanaklarını sıvazladı. Ne vardı yahu Şam Büyükelçiliğinin hazırladığı resepsiyona onur konuğu olarak Peggy Lee'yi çağırdıysa. Bayan Lee herkes tarafından sevilen saygın bir sanatçıydı. Aksi iddia edilemez bir swing kraliçesi, kırık kalplere pansuman yapan bir iyilik meleği. "Bayan Lee'nin yedi yirmi dört bhangra yapan bir millete konser vereceğinin farkındasın öyle değil mi? Swing ile bhangra arasında düşündüğünden daha fazla benzerlik var." Araba Asuman için tanıdık olmaktan öteye gitmeyen bir bulvarın ortasında git gide yavaşladı ve sağa çekti. Bu esnada Ubaid, Bayan Lee'nin yaklaşık 10 yıl önceki resepsiyonda misafirleri epey eğlendirdiğini lakin 10 yıl önce güncel olan bir sanatçıyı bürokratik bir yemeğe onur konuğu olarak davet etmenin ne kadar aptalca olduğu hakkında birşeyler geveleyip duruyordu. "Tamam bir dahakine senin için Line Monty'i çağırırım. Ana yemekte ne olsun? Kuskus?" Ubaid bu şakaya pek gülmedi. Arabanın sağ kapısını açmış, yerdeki su birikintisine basmadan ayaklarıyla kaldırıma uzanmaya çalışıyordu. Bunun yerine Asuman arabanın sol kapısından indi (bu esnada yolun ortasında yürüyen sarıklı adamı tasvip etmeyen birkaç araç korna çalmıştı pek tabi), sağ kapıya dolandı ve arkadaşını ellerinden tutup birikintinin üzerinden atlattı. Ana girişe giden merdivenleri arşınlarken Asuman gece boyu yapacakları kritiklerin ilk tohumunu arsaya salıverdi. "Ne diyorsun? Sence konseyin işi mi?" Orta yaşlı büyücünün cevabından bunun konsey ile alakalı bir organizasyon olmadığını düşündüğü anlaşılıyordu. Varmış oldukları revaklı avlu Hindistan mimarisinden oldukça farklıydı. Yani Hindistan'da da böyle avlular vardı elbet. Hatta buradakinin iki katıydı belki de. Fakat avlunun çeperindeki sütunlar yapıyı yoğun bir Roma esintisine maruz bırakıyordu. Etraf kalabalıktı lakin Asuman ne yazık ki sadece siyasi kişiliklere ve mankenlere aşinaydı. Popülaritesinin yüksek olmadığı bir organizasyona geldiğinin farkındaydı. Bu sebepleydi ki Bakshi çayları açılışa sponsor olma teklifi ile çıkagelmiş ve müzenin orasına burasına konumlanmış çay poşetleri soyadını varlığından önce tüm alana yaymıştı.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.hogwarts-rpg.com/t3996-asuman-siddarth-bakshi-karakte
Ylberia Dhurim
Sihir Basın & Yayını
Ϟ Rp Beğenileri : 13

Ylberia Dhurim
Sihir Basın & Yayını
Toptan karton kutuların aksine işlemeleri metal kutulara istiflenmiş olan çaylardan bir tanesini parmaklarının arasına sıkıştırdı. Paketi köşesinden açtı ve kokladı zira "Prens Raja" ismi içerik hakkında pek az bilgi veriyordu. Yüzünü buruşturdu. Tam olarak algılayamamıştı ama meyveli olmadığı kesindi. Çayı diğerlerinin olduğu masaya açık bir halde geri bıraktı. Tabi ki kendisine hastane koridorlarını hatırlatan bu çayı içmeyecekti. Çöp kovası neredeydi? Böyle bir organizasyonda her masanın yanında bir çöp kovası olmalı. Bir an için bunu makalesine eklemeyi düşündüyse de görev başındayken bu tarz saçma düşüncelere sık kapılıyordu.

Sütlü kahveye çalan dore takımının göğüs kısmını düzeltti. Bu kıyafet o gece de olduğu gibi içine sadece sütyen giydiğinde göğüslerini epey iri gösteriyordu. Nitekim Ylberia yansımasındaki bu detayı istemem yan cebime koy mealinde bir tavırla karşılamıştı. İçkisini dudaklarına götürdüğü sırada akranı olan kadınların giyimlerine kısacık göz gezdirdi. Her zamanki gibi 40 yaş üstü nüfusun büyük bir çoğunluğu siyah abiyelerini çekip eşlerinin aldığı bir çift zevksiz fakat pahalı küpe ile şenlendirmişti kombinini. "Şu kadının kulağındaki damla küpeleri görüyor musun? Hani yakut, etrafı elmas kaplı olanlar. En bilindik "aldatılıyorum" mücevheridir o küpeler. Her iddiasına varım ki bu gece o küpenin en az 10 tane varyasyonunu göreceksin." Nevissa kendisi ile çalışmaya başlayalı henüz bir hafta olmuştu. Kendisine gelen onca deneme metni arasında Nevissa'nınkinin en azından gelecek vaad etme nezaketini gösterdiğini düşünmüş, kızı görüşmeye çağırmıştı. Uzun kara saçları ve mütemadiyen meymenetsiz suratı ile biraz soğuk bir tipti ama Ylberia bunun artı bir özellik olduğu kanısındaydı. Görüşme esnasında lafına girilmesi ve kafası doluyken kendisinden ilgi beklenilmesi hoşuna gitmezdi. Bu sebeple kafasında oluşan soğuk algısını ketum ile değiştirmenin kendi yararına bir olumlama olacağını düşünmüş, iş arkadaşlarına da Nevissa'yı böyle tanıtmıştı. Geniş ağızlı bardağının içinde yüzmekte olan zeytini dişleri ile kürdanından çekti. "Hepsi siyah giymişler. Sanki o kiloları saklamaya yetiyormuş gibi..." diye söylendi ağzı doluyken. Az öne eleştirdiği siyah giyimli elmas küpeli kadınlardan biri ve eşine sıcak bir selam verdi. "İçime fenalık geldi. Eserlerin olduğu yeri açsalar da bir an evvel alacağımızı alıp gitsek."
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://www.hogwarts-rpg.com/t3837-ylberia-troshani-dhurim-karak
Wilhelmina Irving V.
Ölü
Ϟ Rp Beğenileri : 2

Wilhelmina Irving V.
Ölü


Su içinde kalan ellerini nereye koyacağını bilemiyor, bu yüzden de oldukça rahatsız hissediyordu. Saçlarını açık bıraktığı için ayrıca pişmandı. Sabahın dokuzunda, açılışına şahit olduğu kuaför haklıydı. Saçlarını toplaması gün boyu onu rahat ettirebilirdi, fakat Wilhel güzelliği seçti ve şöyle söyledi: "Omzumdan aşağı inen şelale gibi görünsün." Bay Pumpkin'in alaycı gülüşünü görmemiş gibi saçlarının büyülenmesine izin vermişti, fakat şelale kadar uzun olmayan saçları bu görüntüyü kabul etmedi. Şimdi hem çirkin hem rahatsız hissediyordu. Plan yapmaktan hoşlanmıyordu, bütün bunlar ona bunu hatırlatmıştı. Gece boyunca giyeceği kıyafeti kafasında değiştirip durmuş ve sonunda en alakasız olan mor dantelli elbiseyi seçmişti.
Yaptığı planlar yolunda gitmeyince panikliyordu Wilhel. Bu yüzden cisimlenme için bütün büyücülere minnettardı. Bir şeyini unutmuş olması onu diğer şeyler kadar strese sokmuyordu böylelikle.
Elini sonunda kolyesiyle buluşturdu ve yeni parlatılmış zeminde topuklu ayakkabı sesleri oluşturarak pencereye yaklaştı. Ön bahçede bir grup insan oluşmuştu. Tanımadığı insanlardı, büyücedünyanın yarısına mektup yollandığı düşünülürse, bugün tanımadığı pek çok insan görecekti. İçinde, elini pencereye yaslama dürtüsü doğdu, bu dürtüyü bastırmasının tek nedeni pencerelerin yeni temizlenmiş olmasıydı. Bu sabah olabildiğince erken gelip mekanı tekrar gözden geçirmiş ve pencerelerin silinmesi gerektiğine kanaat getirmişti. Böylece eserlere yansıyan ışık kırılmaya uğramadan doğrudan gün ışığı olacaktı.
İçeriye tekrar göz atarken içi ürperdi. Heykellerden ve tablolardan kendisine atılan laflara cevap vermedi, onları saymazsa içeride tekti. Evinde de tekti; kağıt üzerindeki evliliği, sadece orada olduğundan tek yaşıyordu. Ailesini de bir süre önce kaybetmişti. Yalnızlığa alışık olduğu söylenebilirdi; tek fark, evi bir oda ve bir salondan oluşuyordu ve yetmiş beş metrekare falandı.
Kapıya yaklaştı. Dışarıdan gelen seslere bakılırsa, kokteyl insanların hoşuna gitmişti ve Hogwarts öğrencileri de gelmişti. Derin, sakinleşme nefesini alırken ellerini birleşti. Sonra bunun saçma olduğunu düşünüp geri açmasıyla birlikte elleri kapıya gitti ve kapı kanatlarını iki yana ittirdi. Sesini olabildiğince yüksek tuttu. "Büyücedünya Tarihi Müzesi'ne hoş geldiniz, bugün beni yalnız bırakmadığınız için teşekkür ederim." Kendisine meraklı gözlerle bakan kalabalığı bekletmeyecekti. Konuşma yapabilecek kadar pozitif hissetmiyordu. Hem de bekleyen kişi olmanın verdiği sıkıcılıktan emindi. "İçeriye girebilirsiniz. İki saat sonra sizinle galeri boşluğunun baktığı yerde buluşacağım. İyi eğlenceler."

Spoiler:
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Violeta Lechkov
Bellatores Lustitiae
Ϟ Rp Beğenileri : 84

Violeta Lechkov
Bellatores Lustitiae
Yeşilliklere bürünmüş avluda oturduğu uzunca bir süre kafasını dolduran düşüncelerden kaçmak için etrafını incelemeye çalıştı, fakat bir türlü odaklanamıyordu. Aslında bu müze açılışı pek de ilgisini çekmiyordu fakat henüz birkaç gün evvel yediği akşam yemeğini tekrar tekrar gözden geçirdiği için dört duvar arasında sıkılmıştı ve bir etkinliğe katılmanın kafasını toplamasına yardımcı olabileceğini ummuştu. Velhasıl da yanılmıştı. Ne kadardır oturduğunu bilmiyordu fakat serin havanın ciğerlerine nüfuz ettiğini hissedebiliyordu. Üzerinde uzun gri kumaş paltosu vardı ve pek de sıcak tutmak için yapıldığı söylenemezdi. Paltosunun altındaysa kumaş pantolonu ve ince bluzuyla soğuktan korunmak için ideal seçimleri yapmış sayılmazdı. Kabul etmişti. Bunu düşünmek midesine krampların girmesine sebep oluyordu. Anlık bir galeyan halindeyken karar verip büyük bir pişmanlığa gark olmak istemiyordu. Fakat yine de biliyordu ki adamın dudaklarından dökülen kelimeleri sanki uzunca bir süredir bekliyormuş gibi hissetmişti; bu öyle bir histi ki sanki içinde büyüyen bir kurtçuktu. Kendisi bile farkına varamamıştı fakat ufak ufak ısırıklarla büyüyen bu kurt en küçük bir hareketle saklandığı yerden çıkmıştı ve onu artık görmemek mümkün değildi. Titrek bir nefes aldı; eli paltosunun cebine gitti. Çıkardığı tabakadan bir dal aldı parmaklarının arasına ve ateşledi. Gözü tırnaklarına takıldı. Lavanta gülü rengindeydiler ve bir hayli süredir olmadıkları kadar düzgündü şekilleri. Öyle daralmıştı ki evde, kuaföre bile gitmişti. Dönemin açılmasına iki gün olmasına seviniyordu zira en azından artık kendisine yapacak işler bulabilecekti.

Müze müdürü belirdiğinde Violeta çayın tadının neye benzediğini bulmaya çalışıyor ve müzeyi finanse edenin çay firması olup olmadığını düşünüyordu. İlk dikkatini çeken şey kadının saçları olmuştu. Neyin ters gittiğini bilemedi ama eğer sorun kabarıklığıysa belki de kadına bir şişe iksir yapabilirdi. Ufak bir miktarı bile nice heybetli saçları uysal kedilere çevirmeyi başardığından şişesinin ömrü bir hayli uzun oluyordu. Fakat Violeta’nın ihtiyacı yoktu, aksine o hacimli görünmesi için iksir hazırlıyordu kendine. Biraz da parlak görünmesi için. Bazen de uzun. Başını düşüncelerini dağıtmak ister gibi iki yana salladı. Elbisesinin morunu beğendiği kadın onları içeri buyur ettikten sonra bir müddet bekledi. İnsanların süzülüşünü izledikten sonra kendisi de kalabalığa karıştı ve bir müddet anlamadığı –anlamak da istemediği şeylerin arasında dolandı.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.hogwarts-rpg.com/t1534-violeta-lechkov
Alex Aegis
Seherbaz
Ϟ Rp Beğenileri : 17

Alex Aegis
Seherbaz
Bir metre yükseklikteki müze kapısına geldiğinde nisanın soğuğu içine işliyordu Alex’in. Akşamüstüydü. İçeride açılıştan pek memnun olan büyücüler dolaşıyordu. Alex oyma kapıdan içeri girmeyi başardığında etrafındaki sıcaklıkla birlikte son soğuk nefesini memnuniyetle verdi. Üstündeki siyah pelerini çıkartıp eline aldı ve etrafına bir göz attı.

Pek de cansız görünmeyen heykellerin arasında yıllar önce sihir tarihi kitabında gördüğü birkaç figürü seçebilmişti. Eh, sihir tarihini sevmediği söylenemezdi ama kesinlikle bayıldığı da yalan olurdu. Büyük ihtimalle diğer heykeller de oldukça ünlü insanlardı ama Alex’in hatırlayamayışı üçüncü sınıfın baharında öğrencilerin neredeyse yarısını etkisine alan uyku polenlerinden uyuklamaktan olabilirdi. Ya da tamamiyle dersin sıkıcılığından ötürü uyuklamasından… Herneyse. Alex etrafta ahşap banklara oturmuş büyücülerin arasında ufak bir tur attı. Güvenlik için gelmişti, açılışta bir şey olmayacağından emin olmak için. Hiçbir şey olmayacağına kendisi de emindi zaten de, tamamen gelmezlik yapacak kadar da baştansavma bir insana dönüşmemişti sonunda. Avluya doğru ağır adımlar atarken sağındaki tabloyla konuşmaktan pek keyif alan yaşlı bir büyücünün yanından geçti. Belki kendisi de ileride böyle olurdu. Konuşacak birisini bulamadığında tabloların olması biraz acınasıydı ya, Alex’in de pek arkadaşı olduğu söylenemezdi.

Dışarı çıkıp etrafta geniş bir tur atarken bir seherbaza da uzaktan selam vermişti. Avlunun en uzağındaki heykelin orada dikilen cübbeli siluetin kafasını görmek için biraz o yöne doğru yanaştı. Cadalozu andırıyordu elleri gerçi ama, hangi cadaloz müze açılışına gelirdi ki? Alex bej cübbeli siluete yaklaşırken siluet heykelin altındaki yazıyı tamamlamış olsa gerek, arkasını dönüp uzaklaştı. Alex cadının müze kapısından çıkışını izledi bir süre. Bir yarım saat daha burada kalması yeterliydi. Kendisi de son heykelin oradaki oymalı tahta banka bıraktı kendini. Arkasına yaslanıp toprağa basan ayaklarını esnetti.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.hogwarts-rpg.com/t3430-gaia-alex-aegis-karakter-kart
Ubaid Nasri
Daire Başkanı
Ϟ Rp Beğenileri : 6

Ubaid Nasri
Daire Başkanı
"Önerilerimi dikkate almayacaksan bana neden soru soruyorsun ki?" dedi Ubaid oldukça keyifsiz bir ifade eşliğinde. Arabanın kapısını açtı ve oturur vaziyette bacaklarını arabadan dışarıya sallandırdı. Bir yandan yorgun kalçasından destek alarak yerdeki su birikintisini atlatıp, yumuşak bir iniş yapmaya çabalıyordu. Boyuna göre küçük sayılacak ayaklarına geçirdiği süet Versace'lerin henüz mekana dahi girmeden kirlenmelerini tercih etmiyordu. Şeker değildi suya girse erimezdi yoksa. "Line Monty'miş... Çağırsan gelir sanki." Dertlerinden ilki olan küçük su birikintisini atlattıktan sonra usul usul merdivenleri arşınlamaya başladılar. Asuman kiloluydu ve dans etmediği zamanlarda hızlı olmak pek işine gelmiyordu. "Var ya ..." dedi Ubaid içeriye girerken. "Şu müzede yapacakları en ufak hatalı dizilim bakanlığın aylarca kaynamasına sebep olur." Sokak kedisi gibi ortalıkta fır dönen garsonların birinin tepsisinden bir bardak burbon aldı. "Yok efendim Mary Seyfried'ın gizli evrakları neden Bellatores'in sığınak resimlerinin yanına konmuş. Bir kişi de çıkıp diyemez Mary Seyfried, Rosenkraft zamanında Rosenkraftçı, sol ayaklanmasında ise sosyalist olduğunu iddia eden azılı kaltağın tekiydi diye. Yavşak. Eskiden aynı odada çalışıyorduk." Ubaid'in serzenişlerine siyasi magazin ile karşılık veren Asuman, bir yandan Ubaid'e gelen selamları üzerine alınıyor, ona buna el sallıyordu. "Şuradaki kır saçlı adam kim? Şu anda Tessa Harling ile konuşan hani." Ubaid göz ucuyla bakıyor ve selamın muhattabının Asuman değil de kendisi olduğunu fark edip küçük bir tebessüm ediyor karşı tarafa. "O kır saçlı dediğin adam henüz 23 yaşında. Muhasebeden. Tanımana imkan yok." Asuman'ın gülümsemesi sahteşeliyor ama tamamen yok olduğu söylenemez. O sırada Ubaid bankta oturan bir silüeti işaret ediyor Asuman'a. "Şurada oturan genç adamı görüyor musun? Yeni Başseherbaz yardımcımız." Asuman ilgiyle süzüyor Alex'i."Kimlerden?" Mesleki dezenformasyonun itelediği en güzel sorulardan biriydi bu. "Kimselerden. Seviyorum o yüzden keratayı. Gel de bir selam verelim. Yoksa ertesi gün kafeteryadaki kadınların bile diline asosyal olarak pelesenk olacak." Elindeki içkinin kalanını dikti ve boş bardağı masaya bıraktı. Tam Alex'e giden yolu yarılamışlardı ki büyüceşura çalışanlarına hapsoldular. Gece gündüz mesai yapmaktan beyni keşküle dönen büyüceşura mensuplarının muhabbeti de pek bir yavan oluyordu doğrusu. İşin kötüsü bu adamların özel hayatlarına ayırabildikleri vakit o kadar kısıtlıydı ki kadınların çoğunlukta olduğu ortamlarda yaptıkları geyik Ubaid'e Hogwarts yıllarını anımsatıyordu.

On dakikalık esaretin sonunda bakışlarını banka çevirdi fakat Alex çoktan başka bir yöne gitmişti.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://www.hogwarts-rpg.com/t3300-ubaid-nasri-karakter-kart
Merlin
Yüce Merlin
Ϟ Rp Beğenileri : 15

Merlin
Yüce Merlin
Kısa sürmesi gereken ama aslında bir hayli uzun bir bekleyişin ardından müzenin kapıları gürültüyle birlikte açılıyor. Koca kapı yavaşça açıldıkça içerisi daha bir seçilebilir hale geliyor. Lakin kuşkusuz dikkatleri üzerine toplayan şey, saltanatı sırasında neredeyse her devlet kurumunda görülebilen Hudson portresi. Portre duvarı tamamen kaplayacak şekilde, portrenin önündeki iki güvenlik görevlisi ise havada süzülen asayı korumakta. İnsanlar yavaş yavaş içeriye doğru girerken yüzlerindeki şaşkınlık ve korku karışımı ifade çok kolay bir şekilde seçiliyor. Müzenin ilk katında ünlü büyü ve sanat tarihçilerinin heykelleri bulunmakta.


Bir süre müzeyi keşfettikten sonra tüm dikkatler bir zil sesinde toplanıyor ve ardından Bayan Irving kibar bir şekilde herkesin onu portrenin önüne doğru takip etmesini rica ediyor.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Valentin Diavol
Gezgin
Ϟ Rp Beğenileri : 66

Valentin Diavol
Gezgin




Valentin durduğu yerde ağırlığını verdiği ayağını değiştirip duruyor, bir elinde tuttuğu çay bardağına sertçe üfleyip yere çay damlaları fırlamasına neden olurken müze broşürü tutan diğer elini beline yaslıyordu. Arada birde yanında sıra olmuş halde sabah soğuğuna rağmen değişik bir şey görecekleri heyecanıyla mal mal sırıtan öğrencilerden biri sıradan çıktığı için bağırıp rulo yaptığı müze broşürünü ufak kafalarına indiriyordu. Huysuzluğu oldukça tahmin edilebilirdi aslında, yaşı bir yana erken uyanmak zorunda kalmıştı ve o güneşten nefret ederdi. Güneş şimdi bile bulutların arasından çıkıp gece boyunca tutmuş don yüzünden binaların pencere altlarından sarkan ufak buz kazıklarının içinden geçip sarı gözlerine giriyordu. Üstüne okula erken gittiği için aileleri olmadığından tatilde okulda kalmış öksüzleri gezdirme görevi ona verilmişti. Arkasındaki öğrencinin saçını çektiğini ince sesi ile ispiyonlayan ikinci sınıf öğrencisine elindeki broşürü tehdit eder gibi sallayıp "Düzgün durmazsanız ikinizin de kafa derisini yüzüp kendime püsküllü cüzdan yaptırırım, o zaman çekilecek saçın da kalmaz hem. He? İster misin bunu?" diye sormasından çocuklarla arasının pek iyi olmadığı da anlaşılabilirdi rahatlıkla.
Soğuktan akmaya yüz tutmuş burnunu ısıtmak için çay bardağını yüzüne yaklaştırdı kokusunu içine çekercesine. Misty'nin şifa iksiri gibi ot çöp ve çiçek kokuyordu çay. Belki de içine gerçekten iyileştirici etkisi olan bir şeyler katmışlardı. Müzeye şüpheli bir bakış atıp çayı içmemeye karar verdi, paranoyaklık yapıyordu büyük ihtimalle ama paranoyak olmak ölü olmaktan iyiydi. Üstelik soğuktan aktığını hissedemese de bir iki damla sümüğün çoktan bardağa damladığına emindi. O yüzden çayı öğrencilerden bir tanesine verdi.

Büyük sınıflardan bir kaç öğrenci aralarında şakalaşıp gülüşmeye başlamışlardı bu sırada. Arada bir birbirlerini dirsekleriyle dürtüyor, daha çok gülüşüp ön ve arka sıralarında duran öğrencilerin de düzenini bozuyorlardı. Valentin gözlerini kısarak diğerlerinden yüksek sesi, büyük cüssesi ve abartılı hareketleriyle grubun alfası olduğunu gösteren hergeleye baktı. Sessizceo tarafa yürüyüp rulo haline getirilmiş broşürü aniden onun ensesine geçirdi yüksek bir ses çıkmasına neden olarak. Çocuk irkilip yerinde zıplayınca da gülümseyerek ama pis bir şekilde ona baktı. "Siz küçük paryalar okula sıçan biçiminde dönüp eğlencenize orada devam etmek ister misiniz?" dört kafa aynı anda iki yana sallanınca biraz daha gülümsedi Valentin. "O zaman sessiz olun."
Şimdi kuzu kuzu yerlerinde duran grubun yanından ayrılmadı bakışlarını müzeye geri çevirse de. Yanlarından ayrılır ayrılmaz aralarında fısıldaşarak ona küfür etmeye başlayacaklarını biliyordu ama en azından şimdi sessiz durabilirlerdi. Bakışlarını elinde rulo yapılmış halde duran broşüre kaydırdı kısa süreliğine, fakat açıp bakmadı. Sadece açılışı bildiren heyecanlı bir yazı ve içinde sergilenecek bazı şeylerin listesi vardı ve bunlar onun işine yaramazdı. 'İnsan broşüre bir harita koyar.' diye geçirdi içinden. Eğer bir harita olsa şimdi buraya gelmeye ihtiyacı olmazdı, o harita üstünden ihtiyacı olan şeyi nasıl çalacağını planlayabilirdi. Ama hayır, broşürü tasarlayan üstün zekalı kişi bir haritayı çok görmüştü.
Gerçi düşününce zaten böyle hırsızlıkları engellemek için koymamış da olabilirlerdi. Valentin şimdi yatağında uyuyor halde bu farelerle uğraşmak zorunda olmayabileceğini düşünerek iç çektiği sırada gözü bir kızıllık yakaladı. Bakışları otomatik olarak o tarafa dönünce kaşları çatıldı.

Kızıl saçlı bir kadın sabah soğuğuyla donmuş çiğ ile kaplanmış çimenliklerin arasındaki banklardan birinde oturuyordu. Kadını gayet iyi tanıyordu, Violeta Leckov, Hogwarts'da profesör olmasından çok kocasının bir kaç yıl önce karıştığı işlerden dolayı tanıyordu. Fakat şu anda daha çok Hogwarts hocası olması ile ilgileniyordu. Şimdi, madem başka bir profesör daha buraya gelecekti, neden öğrenciler onun üstüne kalmıştı? Hamurdanarak elinde rulosunu silahlanmış halde kadına doğru yürüyecekti ki müzenin kapıları sonunda zahmet edip açıldılar. Açılan kapıların arasından beliren kadına yüzünü kırıştırarak baktı Valentin. Hem saçının garip modelinden dolayı, hemde gözü onu da bir yerlerden ısırdığından. Gerçi müzenin başına gelecek torpili varsa mutlaka gazetelerden birinde yada sosyete partilerinde falan görmüş olmalıydı. Üstünde pek durmadan kadının yaptığı konuşmaya gözlerini devirdi ve broşürünü düzeltip kadının adına baktı Valentin. Siması tanıdık olsa da Irving adı pek tanıdık gelmemişti, yine de ismin sonundaki tek harf kafa karıştırıcıydı. Kısa süren konuşmaya minnettar bir şekilde broşürü vücudunu saran siyah cübbenin iç cebine tıktı ve öğrenci sırasının başına yürüdü sarı gözlü büyücü. "Tamam sizi ufak p- öğrenciler, sırayı bozmadan içeri girebilirsiniz. Hiç bir yere pis parmak izlerinizi yada sümüklerinizi bırakmayın." dedi bağırmasa da vaaz vermekten gür ve tok çıkmaya alışmış bir sesle.

Öğrenci sırası içeri doğru biraz ilerleyince yanlarından içeri girdi Valentin, bir yandan da yan gözle kızıl saçlı profesöre bakınıyordu işini ona kakalamak için. Kalabalığın bir kısmı içeri girer girmez ufak bir huzursuzluk uvultusu başlamış, genç görünüşlü büyücünün kaşlarının yukarı kalkmasına neden olmuştu. Öğrencilerden çok -onlarda da hissedilse de- yetişkinleri sarmıştı bu huzursuzluk dalgası. Valentin meraklı bir şekilde, uzun boyundan yararlanarak etrafa bakındı, eğer bütün insanlar dik dik oraya bakmıyor olsa kendisinin durumu çözmesi bir hayli zaman alırdı İngilizlerin siyasetiyle pek ilgili olmadığından. Fakat şimdi, herkes kendisinin bile eski sihir bakanı olduğunu, darbeyle indirildiğini bildiği bakanın portresine bakarken bir kaç saniye içinde durumu çözmüştü. İlanın açıklığından dolayı neredeyse ıslık çalacaktı. İnsanlar çatık kaşlarla portreye bakarken Valentin kalabalığın arasında kızıl saçlı profesörü seçince kendi kaşlarını aşağı indirip ona doğru yürüdü. "Bayan Lechkov?" dedi kadına doğru yürürken kendini doğrulamak için, kızıl saçlı kadın ona doğru dönünce de gülümsedi. "Nasılsınız? İyisinizdir umarım. Ben bu sene Hogwarts'da meslektaşınız olarak çalışmaya başlayacağım, Eski Yazıtlar branşım. Çok memnun oldum." diye açıklarken kadının elini aniden yakalayıp yukarı aşağı bir kaç kez salladıktan sonra bıraktı Valentin. "Sizden bir şey rica edecektim, bir süreliğine öğrencilere göz kulak olurmusunuz acaba? Kişisel bir işim çıktı da." derken omuzunun üstünden arkasını tek parmağıyla işaret etti sarı gözlü büyücü, ardından cevap beklemeden gülümseyerek "Çok teşekkürler." dedi kalabalığın arasına dalmadan önce. Uzun boyu yüzünden diğer profesör tarafından tespit edilmemek için kamburlaşmıştı yürürken.

Yeterince uzaklaşınca duraksayıp etrafa bakındı. Giriş kısmı -eski bakanın portresi dışında- oldukça yavandı. Büyücülerin heykelleri arasında kendi heykelini görse belki sadece o zaman buraya biraz ilginç diyebilirdi. Kendi aradığı şey kesinlikle burada olamazdı. Ne var ki henüz diğer salonlar açılmamıştı. Valentin kendi kendine düşünceli bir ses çıkardı. Öğrenciler camların arkasında sergilenen eski büyü ve tarih kitaplarına dokunmak ister gibi camlara dokunuyor, havada uçan asanın altında onu tutmaya çalışır gibi zıplayıp güvenlik görevlilerini meşgul ediyorlardı. En azından bir işe yaramışlardı sonunda. Valentin kendi kendine gülümseyip salonun sol tarafına doğru yürüdü oradaki kapıya ulaşmak için. Sağ tarafta da kapı vardı ama içgüdülerine güvenecekti bir kez daha, genelde 'şeytan tüyü' denebilecek şekilde doğru çıkardı içgüdüleri. Kapının mesafesine gelince salondaki insanların dikkatinin ya sergilenen şeylerde, ya güvenlik görevlilerinde, yada bakanın portresinde olduğundan emin olmak için geri geri yürüdü kapıya doğru. Kürek kemikleri kapının soğuk cilalı ahşabına dokununca belinin üstünde kenetlediği ellerinden birini kapının kulbuna koydu. İlahi bir güç yardımına koşmuş gibi öğrencilerden biri ayağını sergileme dolaplarından birine takıp yere düşmüş, düşerken sergi dolabının hafifçe yana kayıp mermer zeminde herkesin dikkatini çeken bir ses çıkarmasına neden olmuştu. Valentin fırsattan istifade edip kapıyı araladı, sessizce içeriye kaydıktan sonra daha odanın içine bakmadan kapıyı arkasından kapadı.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.hogwarts-rpg.com/t4032-valentin-zeptor-diavol#60088
Maria Ardith Colley
Scuta Rehberi
Ϟ Rp Beğenileri : 7

Maria Ardith Colley
Scuta Rehberi
Hissettiği hafif suçluluk duygusunun esas sebebini tam olarak biliyordu. Neden kalbinin normal ritminden biraz daha hızlı attığını, ter bezlerinin daha çok ter pompaladığını ve zihninin neden normalin zıttı bir şekilde bir şeylere odaklanmakta zorlandığını biliyordu. Sadece bilmezlikten geliyor, bilinenin vurmaya hazırlandığı silleden kaçınıyordu. Müzenin açılışına daha bir kaç saat vardı, her şeyin planlandığı gibi gideceğinden emin olmak için bir kez daha atadığı müze müdürü genç kadınla konuştu, her şeyin üzerinden geçti. Sonrasında yetimhaneye geri döndü, maskesini taktı. Sıradan bir kadın, bir yetimhane müdürünü oynuyordu, himayesindeki küçük çocukları bir kültür gezisine götüren tatlı mı tatlı bir kadını. En azından o çocukların güvenliğinden emin olmuştu. Bu, bir nebze içini rahatlatıyordu. Lakin bu rahatlığı bozan şey diğer çocukların, öğrencilerin ve tabi insanların güvenliğinden emin olamıyor oluşuydu. Gerçekten bir mesaj için, bir ideal için insanların göz göre göre yaralanmasını hatta ölmesini kabul edebilir miydi otuz sekiz yıldır ona öğretilen ahlaki kuralları benimsemiş bilinci? Yada yıllar önce ettiği yemine karşı gelmeyi?

Herkes gibi kapıların açılmasını bekledi, insanların olacaklardan habersiz muhabbetlerini dinledi. Yanındaki küçük yavrucaklar ile ilgilendi. Verdiği emir, planladığı olay. Her şeyi ince ince kendi eleyip kendi dokumuştu. Yine de korkuyordu. İnandığı idealler uğruna daha ileri gitmeye hazır olmasına hazırdı. Ama yinede... Derin bir nefes alıp temiz havanın, biraz da bakshi çayı kokusu, ciğerine dolmasına izin verdi. Yüzüne kondurabildiği  en güzel gülümsemeyi kondurduktan sonra açılan kapılardan geçerek salona girdi. Göz göze geldiği portre ile bir kaç saniye bakıştıktan sonra aklında beliren soruyu sesli sormamak için kendini zar zor tuttu. "Sende aynısını yapar mıydın?" Çocukları, onunla birlikte gelen bakıcıya emanet etti. Çocukların nerede durmasını istediğini tamı tamına beş kere tembihledi yirmili yaşlarının sonuna gelmek üzere olan sarışın kadına. Tüm müzenin dikkati çalan zil ile atadığı müze müdiresine dönerken kadının gözleri başka bir şey gördü. Gördüğü şeyden hoşlanmamıştı. Bir kaç öğrencinin ve zil sesinin yarattığı karmaşanın arasında bir sıçan, girmemesi gereken bir deliğe girmişti. Kaşları çatıldı ve hızlı adımlarla sıçanın peşine düştü. Topuklu ayakkabılarının çıkardığı ses bir hayli yüksekti. Yarı yolda iken görevlerini yapmakta pek başarısız olan iki güvenlik görevlisine parmaklarıyla onu takip etmesini istediğini belirten bir hareket yaptı. Bu binanın içinde çalışan herkes, temizlikçisinden müdiresine, herkes onun emri altındaydı. Bunu onlar ve Maria dışında kimse bilmiyordu. Bu mekanın asıl yöneticisi olan kadın, dışarısı için sıradan bir ziyaretçi maskesini takmıştı. Fakat o maske şu an çıkmak zorundaydı. Adamın dikkatle ve sessizlik içinde açtığı kapıyı o adeta 'baskın basanındır' dercesine açtı. Arkasında duran iki güvenlik görevlisinin elleri asalarındaydı. Sesini düzleştirdi ve sırtı dönük adama seslendi, "Ne işiniz var burada?"
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.hogwarts-rpg.com/t4859-maria-ardith-colley#80152
 
Açılış - Büyücedünya Tarihi Müzesi
Önceki başlık Sonraki başlık Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 3 sayfasıSayfaya git : 1, 2, 3  Sonraki
 Similar topics
-
» Vızıltı Haberler | Anlık, Sıcak ve Gündemden!
» Büyücedünya Konseyi Kısmi Seçim Başvuruları

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Hogwarts-RPG :: İngiltere :: Büyücedünya Tarihi Müzesi-