Bellatores
Döneminin Baş Seherbazı, Ezekiel Harris tarafından kurulan örgütün anlamı Adaletin Savaşçılarıdır. Resmi olarak 1970 yılında kurulan ve kendisine bu ismi veren grup, aslında 1960 yılından beri gizliden gizliye varlığını sürdürmektedir.
Bu topluluk, tek bir amaç için kurulmuştur; adalet. Sihir bakanı Austin Hudson’ın adaletsizce sürdürdüğü 35 yıllık hükümdarlığa ve insanların inatla yok saydığı diktatörlüğe dur demek için, özgürlükçü ve yenilikçi bireylerin bir araya toplanmasıyla oluşmuştur. # Devamı İçin TIKLAYINIZ!
Scuta
Ingemar Byström tarafından ‘Düzenin Kalkanı’ adı altında kurulmuşlardır. 1970 yılında, Bellatores gibi güçlü bir örgütün ortaya çıkışı ile, birnevi mecburiyet sebebiyle savunma gücü olarak ortaya çıkmıştır.
İlk kuruluş amaçları düzeni (Bu vesileyle aslıda Sihir Bakanı ve bakanın inançlarını) korumak olsa dahi, çoğu üyenin katılım amacı doğrultusunda daha nebze Bellatores’u ortadan kaldırmak şeklinde amaç kayması oluşmuştur. Buna rağmen liderleri Byström, bu amacı reddederek tüm isteklerinin halk tarafından demokratik yollarla beş kere seçilmiş olan bakanı ve bununla beraber düzeni korumak olduğunu birçok kez belirtmiş, belirtmeye devam etmektedir. # Devamı İçin TIKLAYINIZ!
KARAKTER DEĞİŞİM ARACI
♣ Karakter Değiştir ♣
K.Adı:
Şifre:

HOGWARTS: AÇIK!
TARİH: ŞUBAT 1976

Paylaş
 

 Çocuk Baladı

Önceki başlık Sonraki başlık Aşağa gitmek 
Annerith Halfacre
Gringotts Müdür Yrd.
Ϟ Rp Beğenileri : 2

Annerith Halfacre
Gringotts Müdür Yrd.

Çocuk Baladı


Annerith Halfacre & Percy Sharikov
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Annerith Halfacre
Gringotts Müdür Yrd.
Ϟ Rp Beğenileri : 2

Annerith Halfacre
Gringotts Müdür Yrd.


Annerith Halfacre Domuz Kafası’ndan yalpalayarak çıktığında belki de o son kadehi içmemesi gerektiğini düşünemeyecek kadar sersefil durumdaydı. Kendisi o an hatırlayamasa da sekiz yıl önce üç kadehten fazla içki içmeyeceğine annesine söz vermişti. “Yemin ederim,” demişti sadece, önüne bırakılmış kırmızı şarabı iterken. Babasının tıpkı bir ayyaş gibi masada, ağzından salyalar akıtarak uyuması ve etrafa epey keskin bir alkol kokusu yayması –ve bunu birlikte yedikleri her akşam yemeğinde yapıyor olması-  ikisini de rahatsız etmişti.
Annerith o akşamdan beri sözünü düzenli olarak bozmuştu: Evleneceği günün öncesinde, kocasının evde olmadığı her yıldönümünde ve tüm perşembeleri. Yansımasını işlemeli bir ayna yerine koyu renkli bir viski şişesinde görmeyi tercih ettiği o günlerle gurur duymamıştı, ama diyelim ki… Babasının artık biraz daha iyi anlayabiliyordu. Hatta etrafında delirmiş bir saat gibi dönüp duran dükkan kapılarının arasında, topuklu ayakkabıları sığ yağmur birikintilerinde kirlene kirlene ilerlerken Armantin Bluebell’in belki de ilk defa kızıyla gurur duyabileceğini düşünüyordu. Çünkü Annerith, sayılar aklında atlayıp duran bulutsu koyunlara dönüşene dek kaç bardak içtiğini saymıştı ve on ikiden sonra da –saymayı bıraktığı sayıydı bu- içmeye devam ettiğini biliyordu. Bir anda, nedensiz bir şekilde, art arda kahkaha atma ve bedeni yerde yuvarlanana dek gülme isteğiyle doldu. Ama tam o sırada-
Tak!
Onu yoğun, dikkat dağıtıcı bir gölge gibi takip eden seyahat bavulu –yıllardır kullanılıyor olmasına karşın epey yeni  görünüyordu, sağ alt köşesine parlak iplikle A ve H harfleri işlenmişti- hiçbiri birbirinin şeklini tutmayan döşeme taşlarından ikisinin arasında biten hırçın bir ot öbeğine takılmış ve inatçı bir kaya görevi görerek, onu çeken kadını yere sermişti. Annerith gülme isteğinin buharlaşıp uçtuğunu fark etmedi. Ona göre, yere çarpmış dizleri üzerinde geri geri süründüğünde ve kollarını bavulun etrafına sımsıkı sardığında gülüyordu; hıçkırıklarla sarsılarak, yanakları başka hiçbir yere yağmayan yağmurlarla ıslanarak, dişleri arasından kesik kesik hırlayarak. “Ah, Ellie…”
Ellie.
Onu böyle çağırmadığında asla yanına koşmazdı. “Cordelia Morag’ı sevmiyorum!” derdi. Annerith Elia’yı önerdiğinde de… “Ellie Morag daha iyi.”
Annerith neden buraya gelmişti? Neden sürü sürü dizilmiş dükkanların arasında sefilce oturuyordu? Hala kollarının arasında, ayaklanıp kaçmasını istemiyormuş gibi sıkıca tuttuğu seyahat bavulunun içinde ne vardı?
Kim vardı?
Beyaz kağıda dağıldıkça yer yer grileşen mürekkep rengindeki gökyüzünün uzun, soğuk elleri uzandı ve kadının yüzüyle saçlarını usulca okşadı. Yanaklarındaki ıslaklığın onu yersizce üşüttüğünü anladı o sırada Annerith. Kendi kollarını kaldırdı, kendi soğuk elleriyle yüzünü sildi ancak yer açılınca –sanki sıralarını bekliyorlarmış gibi- taze gözyaşları çenesine doğru hızlı bir yolculuğa çıktı. Çığlık atmak istiyordu. Ama bunun yerine dizleri üzerinde eğrice yükseldi, başını bavula yasladı ve utanmadan ağlamaya başladı. Aslında, belki birkaç kere çığlık atmış olabilirdi, ama bunu fark edemeyecek kadar derine gömülüydü. Percy’nin onu bu halde görse ne diyeceğini bilemiyordu ama birkaç tiksindirici, gülünç tahmini vard-
Percy.
Percy.
Bataklıktan canını zor kurtarmış, ürkek bir samur gibi başını kaldırdı ve etrafı dikkatlice –sarhoşken ne kadar dikkatli olunabilirse- kolaçan etti. Birden daha net görüyordu sanki-Sanki. Emin olamıyordu. Birkaç ara sokak ilerideki tabelada gerçekten Sharikov mu yazıyordu? Apar topar ayağa kalktı ve bavulu kaldırıp göğsünün önünde taşıyarak yoluna devam etti. Kapının önüne geldiğinde saçlarını parmaklarıyla tarama ve elbisesini çektirerek düzeltme arzusuyla dolup taştı, ama güçsüz düşmüştü ve sallandığını hissediyordu. Gücünü sadece bavulunu nazikçe yere bırakmak ve kapıya iki kez güvensizce vurmak için harcadı. Saatin kaç olduğunu bilmiyordu, ama Percy Sharikov'un hiçbir zaman melekler gibi mışıl mışıl uyumadığını tahmin ediyordu.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Percy Sharikov
St. Mungo Şifacı
Ϟ Rp Beğenileri : 11

Percy Sharikov
St. Mungo Şifacı
Gözünü, dayadığı mercekten ayırmaksızın alttaki küçük metal plakayı çekti. El yordamı ile masaya saçılan yeni bir tanesini kaptı ve ahşap körüğün altına sokuşturuverdi. Şimdi iki boyutlu bir hayvanın kafatasına bakıyordu. Şemali bir sürüngen olamayacak kadar bombeli olduğu için bunun bir çeşit kuş olduğu kanısına varmıştı. Mucizevi kutunun yanındaki çarkı çevirdi. Musluk vanasına benzeyen şey döndükçe görüntü yaklaştı. "Çantaya mı arşive mi?" Saat ilerledikçe Murdoch'ın bu soruyu sorma aralığı kısalmıştı. Her zamanki gibi konu ilgisini zerre çekmemiş, eve gideceği saatin hesabına düşmüştü belli. "Arşive." İsimsiz çulluğun kafasının içinde hızlıca bir gezindikten sonra plakayı çekip Murdoch'un olduğunu düşündüğü yöne doğru uzattı. Percy masadaki tüm bu metal plakaları Knockturn Yolundaki bir çeşit efsuncudan, uygun bir fiyata tabiri caizse apartmıştı. Apartmıştı çünkü adam elindekinin ne olduğuna dair en ufak bir fikir sahibi değildi ve hiç olmazsa üç beş kuruşa kakalayabileceği bir keriz bulduğunu düşünmüştü. Beyin fukarası şarlatan melanotipleri deri bir kılıfın içine dizerken harika bir ticaret gerçekleştirdiğini düşündüğü yüzündeki o pis gülümseden okunabiliyordu. Percy'nın temiz suratındaki tatlı tebessümden ise aptala yatan uyanık bir fırsatçı olduğunu okumak mümkün değildi.

"Sabah devam etseniz olmaz mı Bay Sharikov? Şu tepenizdeki siyah örtüyü kaldırıp saate bakarsanız birkaç saat sonra güneşin doğacağını göreceksiniz. Hem karanlık da parçalanmaya başladı." Yardımcısının müthiş bir isteksizlik içinde uzattığı plakayı umursamaz bir biçimde merceğin altına yerleştirdi. Ucuz bir alım gerçekleştirdiği için xray olduğunu düşünerek edindiği melanotiplerin bir kısmının porno çıkmasına hiç şaşırmamıştı. Bilirsiniz, ucuz fahişelerin ek gelir için çektirdikleri baştan çıkarıcı olmaktan uzak şeyler. Yine de bunları ayıklayıp değiştirmeyi talep edecekti. Aldıkları herifi yerinde bulamazlarsa yahut değiştirmeyi kabul etmezse de dünyanın sonu değildi. Dediği gibi, zaten ederinin çok altına aldığı şeylerdi bunlar. O sırada mavi gözleri ile mercek arasında ilgi çekici bir şey belirdi. "Çanta ya da arşiv?" Genç adamın yüzünde başını gizlediği siyah örtüden görünemeyen çarpık bir gülümseme belirmişti. "Limbo!" Yaşları yaklaşık 16 olan bir çift yapışık ikiz fırfırlı iç çamaşırları ile arkalarını dönmüş, kalçalarını kameraya doğru bir o yana bir bu yana sallıyorlardı. Murdoch gözlerini devirdi. O Percy'nin aksine karşılaştığı şeylerin bakir bir kristal kadar berrak olmalarını tercih ederdi, ne olduğu belirsiz Limbo'da değil. Zira Limbo'ların sayısı arttıkça sıcacık yatağına ve yeni aldığı yumuşacık berjerine ulaşma süresi uzuyordu. "O zaman arşive koyuyorum." dedi kararı aşamasını hızlandırmak adına. Percy bu görüntüyü enteresan bulmuştu zira zavallı kızlar o kadar zayıf o kadar zayıflardı ki anatomilerini çıplak gözle incelemek mümkündü. "Çok acayip. Sanırım göğüs kafesinden bağlılar. Ortak organa sahip olanları ayırmak mümkün ama kemikten birleşenleri ilk defa görüyorum." Murdoch tekrar etti. "O zaman arşiv." Siyah örtünün altındaki kafanın onaylarcasına oynadığını görmüştü. "Aaaarş..." Kızları biraz daha inceledikten sonra plakayı çekip Murdoch'a uzattı. "Çanta." Murdoch gözlerini devirdi ve lanet plakayı iade edileceklerin arasına, çantaya tıkıştırıverdi. Muhtemelen satıcıyı yerinde dahi bulamayacaklardı ama boş bir gaye işte...

Bir tıkırtı duyuldu. Murdoch sıkıntı ve uykusuzluktan can verdiğini ve bunun tabutuna çakılan çivilerin sesi olduğunu sandı fakat dört çivi sonra sesin devam etmesi üzerine bunun kapı olduğunu anladı. Belki de dükkanın önündeki kurtarıcısıydı! Örtünün altındaki Percy'e kapının çaldığını duyurduktan sonra topallaya topallaya üst kata çıktı ve kapıyı açtı. Daha önce bu dükkana bir çok tuhaf tipin uğradığını görmüştü. Hatta işleri gereği müşterileri karnaval ucubelerinden farksızdı. Lakin Murdoch bu sefer gördüğü görüntü karşısında ne yapacağını bilememişti. "Buyrun? dedi belli belirsiz. Dükkana bu saatte kadın uğradığı görülmüş şeydi fakat yaygın sayılmazdı. Bu yüzden bu sefil görünümlü beklenmedik misafirin kapı numaralarını karıştırdığını düşünüyordu. Nitekim kadının Percy'nin adını söylemesi ile Murdoch'un tüylerinin ürpermesi bir oldu. Genç cadı yolda gelirken bir tezeğe batmadığı kalmıştı. Topal büyücü kadının yanındaki bavulun, dükkana yerleşmek üzere getirilmediğini umdu zira Percy Sharikov gaza geldi mi ne teklif ettiğini bilmeyen bir garip Merlin kuluydu nezdinde. "İçeri girin. dedi memnuniyetsiz bir şekilde. Kadının bavuluna yardım etmek üzere bir hamle yaptı fakat bu kötü görünümlü hanımefendi bavula dokunmasına izin vermeden kendini içeriye attı. Aman canına minnet! Çok meraklıydı sanki o toz toprak içindeki şeye dokunmaya. Rezalet. Pis şey yeni temizlenen parkelerde çamurdan tekerlek izleri bırakmaya başlamıştı bile. Kadın Murdoch'a sormadan ya da Murdoch'un Percy'e haber vermesini beklemeden merdivenlerden aşağıya doğru yol aldı.

Bavulun merdivenlerden paldır küldür yuvarlanması ile Percy nihayet başını örtünün altından çıkarabilmişti. Kumaşın etkisiyle saçları elektriklenmiş, sürmüş olduğu briyantine isyan bayrağını çekip buklelenmişlerdi. Murdoch kendisine yukarıdan çanta fırlatacak kadar sinirlenmiş olamazdı öyle değil mi? Aşağı inen simayı önce tanıyamadı. Fakat üzerine çöken sokağın kirini zihnindeki filtrede arıtınca bunun eski dostu Annerith olduğu kanaatine varmıştı. İyi de neden buradaydı? Çalışmak için erken olan saat birden Annerith'in ziyareti için geç gibi gelmeye başlamıştı. "Annie?" Merceği ve plakaları masanın üzerinde bırakıp ayağa kalktı. Fakat sanki odada ayaklarının üzerinde durabilecek insan sayısı birmiş gibi Annie parkenin üzerine çöküverdi. Soluk benizli büyücü hızla kadının yanına koştu ve soğuk parmaklarını omzuna koyup bir bavula bir kadına baktı. Murdoch ise merdivenlerin tepesinden Percy'e neler olduğunu sorgularcasına birşeyler yapıyordu. Percy bilmediğini anlatmak için başını ikiye salladı. "Birşey mi oldu?" Sorusu görünen kılavuzun yanında zayıf kalmıştı ama bu kadar az şey biliyorken başka ne diyebilirdi ki?
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.hogwarts-rpg.com/t5125-sharikov-p-karakter-kart#88027
 
Çocuk Baladı
Önceki başlık Sonraki başlık Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Hogwarts-RPG :: Sharikov Taksidermi-