Bellatores
Döneminin Baş Seherbazı, Ezekiel Harris tarafından kurulan örgütün anlamı Adaletin Savaşçılarıdır. Resmi olarak 1970 yılında kurulan ve kendisine bu ismi veren grup, aslında 1960 yılından beri gizliden gizliye varlığını sürdürmektedir.
Bu topluluk, tek bir amaç için kurulmuştur; adalet. Sihir bakanı Austin Hudson’ın adaletsizce sürdürdüğü 35 yıllık hükümdarlığa ve insanların inatla yok saydığı diktatörlüğe dur demek için, özgürlükçü ve yenilikçi bireylerin bir araya toplanmasıyla oluşmuştur. # Devamı İçin TIKLAYINIZ!
Scuta
Ingemar Byström tarafından ‘Düzenin Kalkanı’ adı altında kurulmuşlardır. 1970 yılında, Bellatores gibi güçlü bir örgütün ortaya çıkışı ile, birnevi mecburiyet sebebiyle savunma gücü olarak ortaya çıkmıştır.
İlk kuruluş amaçları düzeni (Bu vesileyle aslıda Sihir Bakanı ve bakanın inançlarını) korumak olsa dahi, çoğu üyenin katılım amacı doğrultusunda daha nebze Bellatores’u ortadan kaldırmak şeklinde amaç kayması oluşmuştur. Buna rağmen liderleri Byström, bu amacı reddederek tüm isteklerinin halk tarafından demokratik yollarla beş kere seçilmiş olan bakanı ve bununla beraber düzeni korumak olduğunu birçok kez belirtmiş, belirtmeye devam etmektedir. # Devamı İçin TIKLAYINIZ!
KARAKTER DEĞİŞİM ARACI
♣ Karakter Değiştir ♣
K.Adı:
Şifre:

HOGWARTS: AÇIK!
TARİH: ŞUBAT 1976

Paylaş
 

 Bazı Oyunlar ve Arkadaşlıklar

Önceki başlık Sonraki başlık Aşağa gitmek 
Sayfaya git : Önceki  1, 2, 3, 4
Maxime Vachier-Lagrave
Gryffindor
Ϟ Rp Beğenileri : 54

Maxime Vachier-Lagrave
Gryffindor


Birbirleri ardına itiraflar lokomotifvari kovalarken öncekini, genç adamın damarlarındaki alkol henüz bedenini sarsacak bir vaziyete bürünmemişti. Zaten görece ufak bir şişeyi üç aşağı beş yukarı on kişi döne döne içtiği için bu kadar az derecede yudumladığı alkol bünyesine pek de bir zarar veremezdi neticede. Lakin çakırkeyiflik yaşama umuduyla oturulan bu masadan hiçbir şey olmadan kalkılması sadece ve sadece genç adamın başının ağrımasına yol açmıştı. Belki birkaç yudum daha alabilseydi o zaman tüm bu baş ağrısını unutup tamamen huzura kavuşabilirdi ancak o kadar vıcık vıcık yönergelerle bezendi ki alkol ortamı, genç adamın şişeden yudum almak için hevesi bile kalmamıştı. Son kalan bir iki yudumu da Parfait dikledikten ve şişeyi camdan fırlattıktan sonra artık eğlencenin de sonuna gelindiği anlaşılıyordu. Bu çocukla bir husumeti oldu olmasına da belki de bu ortam aralarındaki buzları eritebilmek için bir yol açabilirdi. Öyle ki hem bina hem de takım arkadaşı olması onunla sonsuza kadar sürecek bir hasımlığın önüne geçiyor, bunu iyi ki de yapıyordu. Maxime, kin güden bir yapıya sahip değildi ancak trende yaşananları anlamlandıramadığı için kalkıp barış adına bir adım da atmayı seçmemişti şimdiye dek.

Şişeyi fırlattıktan sonra Parfait'in üzerine doğru geldiğini gördü. Tekrar bir kavga arıyor gibi görünmese de bu çocuğun sağı solu belli olmazdı. Bu sebeple Maxime kendisini hazırladı ve her an gelişebilecek bir curcunadan olabildiğince az zararla çıkmanın yollarını düşünmeye başladı. Parfait olabildiğince yüzüne yakın bir vaziyet aldığında Maxime buradan bir kavga çıkacağını artık düşünmemeye başlamıştı. Sanki hipnotize olmuş gibi bu çocuğun ağzından dökülecek kelimeleri beklemekteydi....Benim arada kavga edesim geliyor öyle. Özür dilerim tamam mı? Gel barışalım.'' Gayet olgun bir davranış olarak göze çarpıyordu bu cümlelerin söylenmesi. Hatasını kabul etmiş ve bunun için de özür dilemişti ancak keşke bu kadarla yetinseydi Parfait. Halihazırda Maxime'in omzunda duran elini bu sefer genç adamın çenesini tutmak ve kendine çevirmek için kullandı. Maxime, neler olacağından habersiz ve biraz da şok olmuş bir vaziyette beklemekteyken Parfait'in dudaklarına kondurduğu nemli bir çift öpücükle gözlerini açıp kendine geldi.''İyiyiz değil mi?''

''Ciddi misin sen? İyiyiz değil mi mi? Umarım taştaş geçiyorsunuzdur çünkü üzülerek söylüyorum, her ne kadar sarışın, uzun saçlı ve görece birçok kızdan güzel olsan da halihazırda bulundurduğun bir ''fazlalığın'' aramızda bir şeyler yaşanmasına engel olur be tatlım. Ani bir öfkeyle bunları söyleyip bir eliyle biraz önce Parfait'in ıslattığı dudaklarını silse de içinde ufak da olsa bir pişmanlık duygusu harlanmıştı. Belki de bu Parfait'in özür dileme şekliydi? Hatta belki de kabul etmese bile Maxime'in hoşuna gitmişti ha, ne dersiniz?
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Lorélai Thalia Garcia
Mitoloji
Ϟ Rp Beğenileri : 6

Lorélai Thalia Garcia
Mitoloji
Lorelai tahmin ettiğinden uzun bir süredir kazı işlerine ara vermişti. Pek aklına yatmamasına rağmen bunun şart olduğunu fark etmesiyle kendince birkaç plan yapmış, Hogwarts Büyücülük ve Cadıcılık Okulu'na iş başvurunda bulunmuştu. Beklediğinden daha kısa bir sürede geri dönüş aldığında tamamlaması gereken bütün işleri tamamlayıp Hogwarts'ın kuralları gereğince oraya yerleşmişti. Sürekli bir şeyler için git gel yapmak istemiyordu ve söylendiği gibi Hogwarts herkesin evi idi. Ki zaman nasıl hızlı geçiyorsa artık burada ikinci yılına girmişti. Sıkıcı bir yaz tatilinin ardından tekrar Hogwarts'ın tarih kokan duvarları arasında olmak güzel hissettiriyordu. Ilvermony olmasına rağmen buraya karşı da bir aidiyeti vardı. Asıl mesleğine uzun bir süreliğine set çektiğinden beri daha çok kişisel işleriyle ilgilenmeye vakit ayırmış ve çoğunlukla yaz tatilinin değerli zamanını Amerika'da geçirmişti. Kaç yaşında olursa olsun ailesi ile olmak büyük bir mutluluk verse de MACUSA'nın işleri hiç ilgisini çekmiyordu. Bütün bir yaz tıpkı artık otuz bir yaşında olan cadıya küçüklüğünde yaptıkları gibi baskı kurmaya çalışmışlardı ve kendi hayat planlarını Lorelai'nin üstüne entegre etmeye çalışmışlardı. Lorelai'nin ise İngiltere'de kurulu düzen kurmaya çalışmasının asıl sebebi ailesinin dayattığı zorunluluklardan kaçmaktı. Siyasete ve Amerika'nın iç işlerine karışmamak kendisine verdiği en büyük hediyeydi. Özellikle de Hogwarts sınırları içerisinde olmak adeta bir kalkan gibiydi. Dönem başlayalı çok olmamıştı ancak başlamış gibi de bir hava yoktu. Düzensizliğe gelemeyen Lorelai için kaotik sayılan bir açılış merasiminden sonra herkesin şirazesi kaymış gibiydi. Öğrencilerin üzerinde gözlemlediği büyük bir savrukluk vardı. Onları anlayabiliyordu. Öyle ki eskiler bile yeni düzene ayak uydurmakta zorlanıyordu. Hogwarts'ın kadrosu neredeyse komple yeniden kurulmuştu. Yeni bir şey yaratmak için eski düzenin yıkılmasının gerekliliğini anlayabiliyordu. Kök salma ihtiyacı hissetmese Lorelai bile şuan bu kadroda olmayabilirdi ancak genç zihinlere bir şeyler öğretmenin zevkine varması çok kısa sürede gerçekleşmişti.

Müfredat hazırlığını tamamladıktan sonra hafta sonunun boşluğunu değerlendirmek için yeni gelen eğitimcileri tanımak için profesörler odasına inmişti. Koridordan gelen gençlerin sesini ise kulak arkası etmekle yetindi. Odanın biraz tozlu olması canını sıksa da çoğunlukla herkesin buraya gelmediğinden bakımının ihmal edildiğini tahmin etmek zor olmazdı. Dinlenmeyi tercih edenler veya çok çok sıkılanlar buraya bir uğrardı. Lorelai indiğinde kimsenin olmayışı -özellikle de haz etmediği bir profesörün yokluğunda- ile bir köşeye kurulmuş, kitabını okumaya başlamıştı ki kapının birden bire aralanmasıyla tam anlamıyla bir iki sayfadan ötürü gitmeyen okumasını sonlandırmıştı. Profesör Shelly... Daha doğrusu Mert ile daha öncesinden tanışıklıkları ve bunun sonucunda edindikleri bir yakınlıkları vardı. Mısır'da bir yazıt üzerinde çalışırken karşılaşmışlardı. Lakin Hogwarts'ta tekrar karşılaşmaları ikisi içinde büyük bir şaşkınlık doğurmuştu. Herhangi bir şey olduğunda kapısını tıklatabileceği birisini tanıması güzeldi. Yarım saat, bir saat derken... Birden dört olmuşlardı. Sihirli Yaratıkların Profesörü sıcakkanlı birisine benziyordu. Mezun olduğu okulu çok merak eden Lorelai bu konuda biraz darlamış olsa da keyifli bir sohbet etmişti. Zamanla daha da yakın arkadaş olacaklarına dair bir inanç yerleşmişti Lorelai'nin içine. Kaldı ki Mirabella'nın yarı Japon yarı Yunan olduğunu öğrendiği çok iyi olmuştu, üç dilde birden konuşabileceği nadir insanlardan biriydi. Öte yandan, Mert ise her zaman ki ılımlılığıyla ortak konular bulma konusunda uzmandı. Profesör Wright'ın alanı ise astronomi idi. Lorelainin en çok ilgisini çeken alanlardan biriydi nitekim küçükken bu konuda birçok kitap karıştırmış, öğrenebileceği kadarını öğrenmek istemişti. Profesör Tristan'ın soğuk görüntüsünün altında tam bir beyfendi yatıyordu. Lorelai'nin çocukken doğum günü hediyesi olarak aldığı çok eski bir kitabın birinci basımının onda olduğunu söylediğinde kendisine ödünç verebileceğini söylemişti. Yavaş yavaş dağılma vaktinin gelmesiyle de ilk önce Profesör Wright ile birlikte ayaklanmıştı. Yemeğe geçmeden önce astronomi kulesine uğrayacaklardı. Lorelai her ne kadar almak istemese de Profesör Wright'i kıramamıştı ve bu ince düşüncesinin karşısında mahçup olmuştu. Hemen arkalarından çıkmaya hazırlanan profesörlere son kez seslendikten sonra Profesör Wright'in açtığı kapıya adımladı. Kapı eşiğinden geçerken ince dudaklarını aralamıştı. "Gerçekten çok düşüncelisiniz Profesör Wright." Ancak cümlesine ekleme yapamadan kafasını kaldırırmaz koridorun ters yönüne doğru ilerlemeye çalışan iki öğrenciyi gördüğünde anında onları durdurmaları gerektiğini anlamıştı. Ne yazık ki zavallı genç minyon bir cadıyı afallamış bir halde ilerletmeye çalışıyordu. Bir sağlık sorunu olmasından dolayı endişelenmişti ilk başta, hallerine detaylı bakıldığında boş boş gülme patlatmış olmaları Lorelai'yi işkillendirdiğinde boğazını kasıtlı bir biçimde temizledi. Bu öğrencilerden birini geçen yıllardan tanıyordu. Öyle ki Lorelai bütün öğrencileri keskin bir gözle takibe alırdı, ebeveynleri tarafından onlara emanet edilen çocukları fazla sıkmadan sahip çıkmayı tercih ederdi. "Bir yere mi gidiyordunuz Bay Cooper?". Büyücünün sesi almasıyla birlikte büyük bir zorlukla yanındaki arkadaşıyla onlara dönmesiyle diğer öğrenciyi de gözü ısırmıştı. İyi gözükmeyen durumu onu endişelendirse de ilk önce ne döndüğünü anlamak istiyordu."Eminim ki bu vaziyetin bir açıklaması vardır." Ceza yanlısı bir profesör olmasa da gördüğü manzaradan pek hoşlanmışa benzemiyordu.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://www.hogwarts-rpg.com/t5395-lorelai-thalia-garcia-karakte
Mert J. Shelly
İksir
Ϟ Rp Beğenileri : 25

Mert J. Shelly
İksir
Mert'in hogwarts'daki ikinci senesiydi. Artık okuldaki herşey belirli bir düzene oturttuğu için çok mutluydu. Kadrodaki değişimler nedeniyle de diğer profesörler ile aralarında güzel bir ilişki kurabilmişti. Çoğu kişi ile okula geldiğinde tanışsa da Bayan Garcia ile daha önce bir kazıda tanışmıştı. Tabi o zamanlar Aritmansi Profesörü idi yakışıklı büyücü. Her zaman tek bir alana odaklanmayı beceremeyen büyücü farklı alanlara da ilgi duymuştu. Bu alanlardan biri olan iksir bilimi Hogwarts'a giriş bileti olmuştu. Hatta Bayan Garcia ile tanıştıktan kısa süre sonra duymuştu Hogwarts'taki iksir profesörlüğünün boşta olduğunu.

Okul açılmış ve dersler başlamıştı. İksir konusunda bu kadar beceriksiz öğrencinin olması dersi tekrar sorgulamasına itmişti. Çok mu zor konular işliyordu ya da kendini iyi bir şekilde anlatamıyor muydu. Bu düşüncelerden kurtulmak için kendi odasından çıkıp ortak profesörler odasına gitti. "Ooo merhabalar efendim. Sizlere yine yiyecek tatlılar getirdim."  Diyerek girdi içeri. Yemekler konusundaki düşkünlüğü herkes tarafından bilinen büyücü buna rağmen formunu korumayı beceriyordu. Oda sandalyede yayılmış bir şekilde oturup oradakilere sohbete başladı.

Profesörler yavaşça dağılmaya başladığında onların peşinden doğrularak kapıdan çıktı. Yapılan gürültüye karşı umursamaz bir tavırla ilerlemeyi seçecekti ki merakından profesörlerin peşine takıldı. Müzik odasında çıkan sorunlu olduğu binadan iki öğrenciyi görünce olaya dikkati daha çok çekilmişti. Demek müziğe ilgileri var diye düşündü. Bu büyücü ve cadıyı tanıyordu tam da iksir konusunda yetenekli olmayan öğrencilerindendi. Ancak yine de öğrencilerini seven biri olduğundan bu durum olanra olan tavrını değiştirmiyordu. "Açıklamaları vardır bence de. " Bunu duymalarına gerek var mıydı bilmiyordu, çocukların üzerine gittikçe daha çok asileştiğini ve kurallara uymadığını düşünürdü m bu konuda hep öğrencilerden yana bir izlenim çizer de dersinde farklı bir ciddiyete bürünürdü. "Arkadaşın iyi görünmüyor nesi var?"  diye soru yöneltti çocuğa. O sırada odanın kapısından farklı bir öğrenci daha çıktı, bir öğrenci daha onlar da gryffindor öğrencisi idi. "Yeni ortak salonunuz burası mı oldu ne oluyor?"
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://www.hogwarts-rpg.com/t5671-mert-j-shelly-ll-karakter-kar
Diego Lloyd
Ravenclaw
Ϟ Rp Beğenileri : 148

Diego Lloyd
Ravenclaw
Bir tutam şu otundan, bir tutam şunun b*kundan... İksirler bir şeyler. Kütüphanede ders çalışıyordum ama bir bıkmışım sormayın. İlk ayda gelen şu derslere iyi çalışma hevesinin tam olarak bittiği anda bulunuyordum şu an. Etrafıma baktım herkes çalışıyor harıl harıl. Böyle olunca da bırakamıyorum işte ben, hırslanıyorum iyice. Çevirdim kafamı önümdeki parşömenlere, sanırım 5 dakika kadar daha oturdum. Sonra bir baktım derse odaklanmayı bırakmışım ritim tutuyorum parmaklarımla masada. Birkaç göz de sinirle bana dönmüş. Sonunda bıraktım her şeyi çıktım kütüphaneden, dönüşte uğrar alırdım kitaplarımı. Rota neresi mi? Dosdoğru müzik odası.

Şimdi arkadaşlar, hikayenin buradan sonrasını ben de hiç tahmin etmemiştim. Gitar çalmaya gidiyordum sadece, ki müzik odasında da genelde kimse olmaz. Sanat çok ilgi çekici bir konu değil gibi okulda, en azından ben daha rastlamadım ilgileneniyle. O yüzden müzik sınıfına giden koridorda Dylan kankamla yanındaki Diana'nın sesini duymak bile oldukça şaşırttı beni. Aralarındaki ilişkiyi de göz önünde bulundurursak, hiç bozmayayım romantik anların dedim ve sessiz adımlarla ilerledim müzik sınıfına. Kapıya geldiğimde elim kapı kulpunda, düşündüm acaba girmesem mi diye. Gelen seslerden anlamıştım içeride birilerinin olduğunu çünkü. "Ciddi misin sen?" diyordu bir erkek sesi. Ama kapıya kadar gelmişiz, geri mi döneceğiz buradan? Hem belki bizim binadan birileri vardır, ne yapıyorlar bilmek lazım. Ama içeri bir girdim Gryffindor ortak salonunu sanarsınız buraya taşımışlar. Tüm aslanlar burada. Trende kavga eden ikili de yine karşı karşıya gelmiş. O elfi görünce anladım zaten bir işler çevrildiğini. İçeride yoğun bir alkol kokusu vardı, hızla etrafı taradım gözlerimle ama kanıt yoktu.

"Müzik grubu mu çıkaracaksınız hayırdır?" dedim gülerek. Böylece odadakilerin ilgisini de kendime çekmiştim. Devam ettim odanın ortasına yürüyerek. "Yakalanacaksınız olum çok pis kokuyor burası." dedim ortaya. Aslında burada durmak hiç de mantıklı bir hareket değildi, bir profesör gelse şimdi açıklama yapsam da inandırıcı olmazdı. Hem bina başkanlığı için de hiç iyi bir izlenim olmazdı. Ama Dylan'ın kız kardeşini görünce, huyum kurusun, onu burda bırakmamam gerektiğini söyledi bir his. Benim kız kardeşim burada olsa, Dylan'ın onu bu durumdan kurtarmasını isterdim. Biraz sinirlenmedim de değil ona. Anna'yı nasıl bırakıp gitmiş burada? Yanında da Ian vardı aslında ama hiç de hallerinden mutsuz gibi durmuyorlardı. Bilinçsizce dağıtmışlar ve hala burada topluca duruyorlar ya. Şaka gibi. "Anna," dedim ve ikilinin yanına ilerledim. Devam ettim. "Ian. Ceza alırsınız ha, tehlikeli burası durmayın çok." Uyarımı yaptım, kolundan tutup dışarı sürükleyecek halim yok kimseyi. Yakalanırlarsa da bu sene bina yarışından Gryffindor elenmiş olur, benlik bir sorun yok. "Hadi çıkalım, gelin." Sonra direkt kapıya ilerledim, tehlike benim için de geçerliydi. Beni takip edecek kadar akıllılardır.

Çıktığımda tahmin edileceği üzere tabi ki, Prefesörler gelmiş bile. Ulan yan odadalar be. Hadi biri önerse de burayı, kimse mi hayır olmaz demedi? Sinirle döndüm bu olayın sorumlusu olduğundan emin olduğum kişiye. "Hep senin başının altından çıkıyor lan bunlar. Belanı mı arıyorsun?" dedim yeni çocuğa.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://www.hogwarts-rpg.com/t6096-diego-lloyd-lejant
Tristan Wright
Büyücü
Ϟ Rp Beğenileri : 14

Tristan Wright
Büyücü

Hogwarts'ın açılışından beri kuleden aşağıya sadece 1-2 kere inmişti ve bu tam Tristan'lık bir hareketti. Yemeğini bir evcini yukarıya getiriyordu. Boş olduğu zamanlar kitaplara ve araştırmalara dalıyordu. Haftasonu olunca da portrelerin de zorlaması ile üstünü giyip, her zamanki günlük bakımını yaptıktan sonra aşağıya profesörler odasına geçmeye karar vermişti. Kuleden aşağıya inmek kolaydı ancak Tristan bir de bunun çıkışı olduğunu bildiği için geriye dönme isteğini dizginleyemiyordu. Artık 3. kata indikten sonra kuleye geri çıkma düşüncesi de yok olmuştu. Önce hastane kanadına inip sürekli tekrarlanan baş ağrısı için bir şeyler aldı. Sonra da 4 kat yukarı çıkıp profesörlerin odasına vardı. İçeride üç profesör vardı. Onları kafası ile selamlayıp "Katılabilir miyim?" diye sordu nezaketle. İksir profesörü Shelly tatlı bir şeyler getirmişti. Bu yüzden tatlı yiyelim tatlı konuşalım olayını yaşıyorlardı. Tristan da sohbete katıldı. Üstelik güzel bir kahve de içebilmiş oldu. Sohbetin havadan sudan değil de, daha çok derin konuları içermiş olması gerçekten çok iyi gelmişti. Tristan sadece kibarlık olacak diye basit sohbetleri sürdüren biri değildi. Nezaketi elden bırakmadan uzaklaşırdı bu tarz sohbetlerden. Bu insanlar Hogwarts'ta profesör olarak çalışıyorlardı nihayetinde ve hepsi gerçekten donalımlı insanlardı. İksir profesörü Bay Shelly ve sihirli yaratıkların bakımı dersinin profesörü Bayan Yamashita ile sohbet çok iyiydi. Profesör Shelly ile aynı zamanlarda Hogwarts'ta bulunmuşlardı ancak Shelly, Tristan'tan 5 yaş büyüktü. Bu yüzden tanışmamışlardı. Bayan Yamashita ile ise ilk defa karşılaşıyordu. Asyada bulunan bir okulda okumuş olduğunu düşündü. Tabi bunu tipinden çıkarmıştı. Sormanın ırkçı olacağını düşünüyordu. Tristan'ın tanıdığı tek profesör mitoloji profesörü Bayan Garcia olmuştu. Bayan Garcia'yı eski Hogwarts zamanlarından hatırlıyordu. Onunla aynı binadalardı ve sınıf başkanı olduğunda herkesle ilgilenmek gibi bir sorumluluğa sahip olduğu için, tüm düşük sınıfları tanımak zorunda kalmıştı. Garcia'nın hayatındaki olayları dinlerken oldukça eğlenmişti. Üstelik konu astonomiye gelince Tristan kendini tutamamış, konuştukça konuşmuştu. Garcia'nın da ilgisi vardı belli ki konulara. Hatta bahsettiği bir kitap da kitaplığında bulununca onu seve seve hanımefendiye verecebileceğini söylemişti Tristan.

Sonunda yemek için dağılmaya karar verildi. "Yok." dedi Tristan gülümseyerek.  "Yemek için aşağıya inmek benim için işkence." Profesörlerin ısrarı ile mırın kırın ederek kabul etse de, Garcia'ya kitap vermek bahanesi ile kuleye uğrayıp, sonra da aşağı inmeme planları kuruyordu. Profesör odasının kapısına gelip kapıyı araladıklarında hala gülüşüyorlardı. Aynı kapıdan çıktıklarında karşılarına çıkan Gryffindor'lular gibi. Bayan Garcia içlerinden birine seslendiğinde Tristan da tanıdık isim yüzünden dönüp bakmak zorunda kalmıştı. Bay Cooper. Tristan'ın yiğeni. Dylan'ın yanındaki kızı tanımıyordu ancak anlattığı ve aşık olduğunu düşündüğü kız olduğunu anlaması zor olmadı. İksir profesörü de kapıya gelip Dylan'a kızın nesi olduğunu sordu. Bu sırada da müzik odasından bir sürü Gryffindor'lu ve bir de Ravenclaw'lı çıktı.

Tristan ilerleyip müzik odasının kapısını daha da açtı ve içeriye şöyle bir göz gezdirdi hiçbir şey söylemeden. Deminki gülümseyen yüzü donuk bir ifade almıştı. İçerideki çocukların yüzlerine şöyle bir baktıktan sonra havadaki kokuyu alması çok zor olmamıştı. Leş gibi alkol kokuyordu içerisi. Kaşları çatıldı. O sırada öndeki Ravenclaw öğrencisi, ki Tristan kendisini tanıyordu, uzun saçlı Gryffindor'lu çocuğa bağırmaya başladı.  "Bay Lloyd!" diye çok sert bir sesle uyardı Ravenclaw'lı çocuğu. Gryffindor'lu çocuk da, Tristan'ı umursamayıp Ravenclaw'lı çocuğa  "Kim lan bu lavuk?" dediğinde  "Yeter!" diye yükseltti sesini. "Çıkın dışarı!" Tüm çocuklar odadan çıkarken meslektaşlarının yanına gelip "İçeride yoğun bir alkol kokusu var." diye bilgilendirdi onları. Dylan'ın yüzüne bilerek bakmıyordu. Gerçekten, bir kızın peşine takılıp okula alkol sokacak ve içecek kadar nasıl sorumsuz olabilirdi yiğeni? Tekrar döndü dışarı çıkan öğrencilere. Tristan kibar, sakin bir insan olabilirdi. Ceza yanlısı bir adam da değildi. Ancak kurallar ve düzen onun için çok önemliydi. Bu yüzden  "Profesör'ler odasının yanında alkol almak gerçekten Gryffindor'a yakışır bir cesaret ister." dedi. Sesinden olayın ciddiyeti anlaşılabiliyordu. Üstelik kanında alkol olan çocuklar duygularını daha yüksek hissettikleri için, artıdan da korku seziliyordu yüzlerinden.  "Hepinizden 20 puan kırıyorum." dedi. Çocuklardan yükselen sese kulak vermeden kafalarını saydı karşısındakilerin.  "9 Gryffindor, 1 de Ravenclaw." Kafasını kınayan bir şekilde sallayıp  "İnanılmaz." dedi sadece. Ravenclaw'lı çocuğun itiraz etmek için hamlesini de elini kaldırarak durdurdu. Bahane dinlemek istemiyordu. Rezillikti bu.

"Bay Cooper, Bayan Cooper." dedi bu kişilere bakarak. Bilerek Dylan'ın yanındaki kızı yok saydı.  "Ve Bay, Lloyd. Beni hayalkırıklığına uğrattınız. Yemekten sonraya kadar bir yolunu bulup ayılın, sizi astronomi kulesinde cezaya bekliyorum." Bunları söyledikten sonra diğer profesörlere çevirdi gözlerini. 10 öğrencinin hepsini kulede cezaya bırakamazdı. Bu yüzden diğer profesörlerin de aralarında bölüşmeleri gerekiyordu.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://www.hogwarts-rpg.com/t6199-profesor-wright-lejant
Mert J. Shelly
İksir
Ϟ Rp Beğenileri : 25

Mert J. Shelly
İksir
  Sadece ufak bir eğlence ya da bir toplantı olduğunu düşünmek istemişti lakin bekleidğinin aksine tüm griffondor toplanmış alem yapıyorlarmış. Aralarına da aldıkları bir ravenclaw öğrencisinin varlığını Tirstan diyene kadar ayrıt bile etmedi. Trista'nın peşinden dersliğer girdiğinde karşılaştığı manzara karşısında misafirliğe gittiğinde yarmzlık yapan evladına anne tarafından atılan bakışlar atıyordu. Bu hem kınama hem üzülme belirtisiydi. Yani yapın yapın da mal mısınız evladım porfesörler odasının yanında içki mi içilir. Hadi içiyorsun bir cam aç havalandır, naneli şeker ye, kolonya dök. Bunlar kesinlikle acemiydi. Mert'in zamanında hiç böyle değildi. Astronomi profesörü çatur çutur puanları acımadan kırarken azıcık içi acıdı. Binasından baya puan kırılmıştı. Bina sorumlusu olarak diğer profesörlere aşırı mahcum olmuştu. Arkasından 'Mert'in binası da ayyaş çıktı' gibi dedikodulara mağruz kalmamasını umut ediyordu. Tristan'ın lafından sonra araya girerek "Biz hepinizle bunları konuşucağız sonra" dedi oteriter bir tavirla. Halbuki öğrenciler de Mert'in sadece bir daha yapmayın diyeceğini diyip ufak bir ceza vereceğini tahmin ediyorlardır. Belki de bu yüzden böyle davraıyorlardı. Boğazını temizleyerek "Eğer bayanlar izin verirseniz" diyerek profesörlere döndü ve ekledi "Ben de Ben Bay Lagrave ve Bay Barthélemy'i alayım.  Yemekten sonra benimle bahçede buluşun. Cezaya kalcaksınız." dedi. Bu iki öğrencinin ikinci olaya karışıydı. Daha okulun başında cübbesizken olaylara karşıan Parf'ın yine kendini bir olay içine atması ve yine Maxime'nin de orda olması seçmesindeki temel etmendi. Öyle ki diğer öğrencilerden bazılarının nasıl bu işe karıştığını anlamıyordu.









 
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://www.hogwarts-rpg.com/t5671-mert-j-shelly-ll-karakter-kar
Mirabella Yamashita
Cadı
Ϟ Rp Beğenileri : 2

Mirabella Yamashita
Cadı
Açılış merasiminin üzerindeki etkilerinden kurtulmak pek de mümkün olmamıştı Bella için. Cadının ofisinde ders planlayarak geçirdiği günler bile zaman zaman gözlerinin önüne gelen kayıkları ya da müdirenin düşmekte olan külünü silemiyordu. Okumakta olduğu daha doğrusu okumaya çalıştığı kitabın kapağını bıkkınlıkla kapattı. Belki birkaç insan yüzü görmek ve sohbet etmek kafasını dağıtmasına biraz olsun faydalı olabilirdi.
 
Genel olarak hoş sohbetlerin merkezi olan profesörler odasına vardığında bugün de odanın kendisini yanıltmayarak meslektaşları tarafından şenlendirildiğini gördü. Odadakiler arasında Lorélai’yi gördüğünde neşeyle gülümsedi kadına. “Evet şimdi çok ayrıntı veremiyorum ama farklı bir puanlama sistemimiz vardı okulda,” dedi gülümseyerek mitoloji profesörüne. Okulu hakkında sohbet etmek eski anılarının canlanmasına oradan da çocukluk anılarının konusunun açılmasını sağlamıştı. “Bir gün de Mitoloji üzerine konuşalım lütfen. Babamın Yunan olduğundan bahsetmeyi nasıl unuttum aklım almıyor benim de,” diye gülümsedi mahcubiyetle.
 
Sohbet git gide koyulaştı dört profesör arasında. Bella vaktin nasıl geçtiğini de açılış merasiminin absürt görüntülerinin zihnini hiç mi hiç meşgul etmediğini de fark etmedi bile. Yeni gelen astronomi profesörü gayet oturaklı, olgun bir insana benziyordu. Yeni bitkibilimci aksine. Huzursuzca gözlerini kırpıştırdı aklına o kadının gelmesiyle. Belki de alanına çok hakim birisiydi, bilemezdi şu anda. Önyargılı olmasına gerek yoktu bu kadar erkenden. ‘Bella sen böyle bir insan değilsin, bekle bir tanı bakalım kadını,’ diye iç geçirdi ve karşısında oldukça ilginç bir konudan bahseden iksir profesörüne tüm dikkatini yöneltti. Geçtiğimiz bir yıl içerisinde pek bir sohbetinin bulunmadığı Profesör Shelly’yi de bugün biraz tanıma fırsatı bulabilmişti ve oldukça hoşsohbet bir insan olduğunu fak etmişti.
 
Güzel geçen saatlerin ardından odayı terk etme vakitleri gelmiş, dört yetişkin kişisel planlarına göre ayrı yönlere ilerlemek üzere kapıdan çıkmışlardı. Müzik odasının önünde toplanmış birkaç öğrenciyle konuşmalarıyla başlayan ilginç olaylar silsilesi Profesör Tristan’ın olayı aydınlatmasıyla son bulmuştu. Şaşkınlıkla tek tek çocukların yüzüne baktı Bella. Her biri dut gibi sarhoştu ve leş gibi alkol kokuyordu. Böyle bir umarsızlık nasıl yapılırdı? Hangi akla hizmet kör kütük sarhoş olana kadar, hem de profesörler odasının dibinde içerlerdi.
 
Gözlerinde çakan şimşeklerle dikti bakışlarını. “İnanmıyorum gerçekten. Tam diyorum ki bu ülkeye alıştım, tamam bunlar çocuktur, normaldir. Her seferinde daha farklı bir şeyle şaşırtılıyorum. Diyebilecek hiçbir şeyim yok bu saatten sonra. Warner, Everdeen! Ofisime geliyorsunuz, belli ki geçmiş cezalarınız pek işe yaramamış ikinizde.”
 

Lorélai’nin peşine takılmış üç öğrencinin de süngüsü düşmüş bir şekilde ayrıldıklarını gördü kadınla birlikte. Lena ve Melody’nin de kendisini tıpkı o çocuklar gibi takip ettiğinin bilincinde, gizlemeye çalıştığı hayal kırıklığı ve dışa vurduğu öfkesiyle ofisine doğru yola koyuldu.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Bazı Oyunlar ve Arkadaşlıklar
Önceki başlık Sonraki başlık Sayfa başına dön 
4 sayfadaki 4 sayfasıSayfaya git : Önceki  1, 2, 3, 4

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Hogwarts-RPG :: Müzik Odası-